Monday, November 4, 2013

A Segmentinin Çehresini Değiştiren Yeni i10 Türkiyede’de Satışa Sunuldu

@ 8:25 PM 0 comments
Donanım seviyesi, konforu ve tasarımıyla A segmentinin standartlarını yeniden belirleyen Yeni i10 Türkiye pazarında satışa sunuldu. Hyundai için önemli bir yere sahip olan ve tamamı Türkiye’de üretilecek olan Yeni i10, 1.0 lt D-CVVT Style düz vites versiyonuyla birlikte 28.490 TL’ye satılıyor.

İlk kez 2013 Frankfurt Otomobil Fuarı’nda tüm dünyaya tanıtılan ve geçtiğimiz ay düzenlenen törenle üretimine başlanan Yeni Hyundai i10’un 2014 yılında Avrupa, Türkiye ve bölge ülkelerde 88 bin adet satılması planlanıyor. Bu hedefle beraber Hyundai’nin A segmentinde yüzde 6,3’lük pazar payını alması bekleniyor. Yeni i10 ile birlikte Hyundai Assan İzmit Fabrikası’nda yapılan toplam üretimin yüzde 90’dan fazlası öncelikle Avrupa olmak üzere 30’un üstünde ülkeye ihraç edilecek.

Önceki modelin ortaya çıkmasının ardından geçen beş yıllık süre içerisinde önemli aşamalar kaydeden i10, artık daha büyük boyutlara sahip, daha kullanışlı ve aynı zamanda Avrupalı çizgileri sayesinde daha estetik. Hyundai’nin akıcı tasarım hatlarını başarılı bir şekilde yansıtan Yeni i10, markanın Modern Premium felsefesini de fazlasıyla vurguluyor. Akıcı tasarım felsefesi ile yeniden şekillenen Yeni i10, geniş ön ızgarası, geriye doğru uzanan çekici ön farları, stop lambaları, kapı üzerinde sportif kaplaması, arka spoyleri ve sportif boyutlarıyla hem heyecanı ve hareketliliği yansıtıyor hem de dikkatleri ilk bakışta üzerine çekiyor. Önceki i10’dan 80 mm daha uzun, 65 mm daha geniş ve 40 mm daha alçak olan Yeni i10 daha geniş ve ferah bir oturma alanına sahip. Yüzde 12 büyüyerek 252 litreye ulaşan bagaj kapasitesiyle sınıfının en iyi değerlerini sergileyen Yeni i10’un, 60/40 katlanabilen koltukları sayesinde bagaj hacmi istenildiğinde 1.046 lt’ye kadar büyütülebiliyor.

Yüksek donanım seviyesiyle üretilen araç, artırılmış malzeme kalitesi ve estetik kokpit dizaynıyla ön plana çıkıyor. Dinamik tasarımına ek olarak, 0,31 Cd’lik sürtünme katsayısı ile sınıfının en iyi derecesini elde eden i10, bu sayede rakiplerine göre daha verimli bir motor ve daha sessiz bir sürüş vaat ediyor. Bu anlamda Yeni i10, konforlu iç mekanı ve sportif dış tasarımına ek olarak geliştirilmiş sürüş özellikleri ve şaşırtıcı seviyedeki sessiz kabiniyle de iddialı. Öne doğru daha eğimli bir açıyla tasarlanan ön cam ve A sütunu sayesinde daha fazla görüş açısı elde edilirken iç mekan ferahlığı da ilk anda fark ediliyor.

11 farklı gövde ve 3 farklı iç mekan rengi ile satışa sunulacak olan Yeni i10’un bej, mavi ve tarçın renklerinden oluşan iç mekanında kullanılan malzemelerle birlikte kalite hissi de artırılmış. Araç içinde özellikle kapı içi trimlerde malzeme ve işçilik kalitesi üst segment standartlarında. Sürüş esnasında kullanıcısına keyif sağlamayı amaçlayan Yeni i10’da Radyo, CD ve MP3 çalar, USB ve AUX girişleri, ön ve arka kapılarda hoparlör ve tüm bu donanımları sürüş esnasında da kontrol etmeyi sağlayacak direksiyondan kumanda sistemi bulunuyor. Yeni i10’da klima, lastik basınç sensörü, ESP, VSM, elektrikli ön ve arka camlar, USB-AUX girişleri, acil durum fren sinyali ESS, yokuş kalkış destek sistemi HAC, viraj içi aydınlatmalı farlar, direksiyondan kumandalı müzik sistemi, LED gündüz farları, sis farları ve 15 inç çift renkli alüminyum alaşımlı jantlar gibi bir üst segment araçlarda yer alan birçok donanım sunulurken viraj içini aydınlatan statik dönüş farları ile de dönüşlerde kolaylık ve güvenlik sağlanıyor. Eskisine göre 5 mm daha uzun dingil mesafesine sahip olan i10, yeni süspansiyon sistemi sayesinde de tüm yol şartlarında kararlı bir tutuş sergiliyor. Ayrıca Yeni i10'da sunulan aktif ön koltuk başlıkları, kaza anında yolcunun boynuna daha yakın mesafede konumlanarak, boyun yaralanmalarının önlenmesine ve/veya azalmasına etkin biçimde destek oluyor. Bu özellikleri sayesinde Yeni i10, A segmentinin tüm ihtiyaçlarına cevap verirken üst segmentin de pek çok üstün özelliğini barındırıyor.

Rafine edilmiş sürüş özelliklerini destekleyen motor seçenekleri arasında 66 beygirlik 1.0 lt ve 87 beygirlik 1.2 lt olmak iki farklı benzinli ünite görev alıyor. 998 cc hacme sahip 1.0 lt’lik versiyon 3500 d/d’den itibaren maksimum 94 Nm tork üretiyor. İkili (DUAL) CVVT (Sürekli değişken supap zamanlaması) sistemi egzoz / emme supaplarının açma ve kapanma zamanlamasını, motor devri ve araç yüküne en uygun şekilde uyarlamak suretiyle motor performansını artırırken, yakıt tüketimini ve karbon emisyonunu azaltıyor. 40 lt’lik yakıt deposuna sahip Yeni i10, 100 km’de ortalama olarak 4.7 lt yakıt tüketiyor. Bu motor aynı zamanda 108 g/km CO2 emisyon salımıyla da çevreci olarak dikkat çekiyor. 1248 cc’lik 1.2 lt Kappa motor ise 4000 d/d’de 120 Nm maksimum tork üretiyor. Bu motor ile 13.8 saniyede 0-100 km/s hızlanmasını tamamlayan aracın maksimum hızıysa 163 km/s. İki motor da CVVT sistemine sahipken 1.0 lt’de kullanılan yeni nesil üç silindir teknolojisiyle daha düşük sürtünme ve uzun ömürlü bir yapı elde edilmiş.

Bu üstün özellikleri sayesinde Yeni i10, A segmentinin standartlarını yeniden belirliyor.

hyundai.com/tr/tr/Showroom/Cars/Yenii10/PIP/index.html
https://www.facebook.com/HyundaiTurkiye
https://twitter.com/hyundaiturkiye

Bir bumads advertorial içeriğidir.
Detaylar İçin Tıklayın

Boogieman~

@ 12:45 AM 0 comments
boogie man: lee atwater

Efendim, siyaset dedikleri malum pis bir is. Bazilari cok sevsede sahsim adina hic bana gore olmadigini biliyorum. Ama tabi ki bu konuyla hic alakali ve merakli degilim diyemem. Bu belgeseli de yine oyle bir gun merakima yenik duserek izledim.

Tam da siyasetin icindeki en pis kismi "secim kampanyalarini" daha dogrusu bir kampanya menejerinin hayatini anlattigi icin resmen ekrana kitlenerek izledim.

Kahramanimiz (!) Amerika'da 80'ler ve 90'lara damgasini vuran Cumhuriyetcilerin yada daha ozele indirgersek (kismen de olsa) Reagan'in ve (tam manasiyla) George Bush'un secim kampanyasini yurutmus olan, hatta taktiklerini Karl Rove' a ogreterek Bush imparatorlugunun kurulmasini saglayan, Lee Atwater.

Nasil ve nerede dogdu, cocukluguna damgasini vuran olaylar, okudugu okullar, ailesi, karisi, cocuklari, en onemlisi neden boyle bir adama donustugu, nasil yasayip nasil öldugunu kisacasi ona dair hemen her seyi ogreniyoruz.

Tabi bu arada George Bush' u secime nasil hazirlamis, secim anketlerinde yerlerde surunurken nasil olupta baskan olmasini saglamis, o olmasaymis ne olurmus gibi sorularin cevaplarini da aliyoruz.

Kendisi  zannediyorum "hizli yasa genc öl" felsefesini benimsemisti. Dolayisiyla hayati gibi belgeselde hizli akiyor. Izlenmesi oldukca kolay, bunaltmiyor. Normalde belgesel sevmiyorsaniz bile tavsiye ederim deneyin. Ritmi, tipik bir belgeselden cok daha yuksek.

Izledigim pek cok belgesel gibi amazon prime'dan izledim.  Ilgilenirseniz burada, yada belki youtube, google video,vs.'dende bulabilirsiniz cunku cok yeni bir yapim degil. 

Sunday, November 3, 2013

Hayatimdaki son degisiklik ~ Ipad Air

@ 11:25 PM 0 comments
Ipad air
Uzun bir bekleyisin ardindan sonunda tablet devrini ben de actim ve yeni ipad'ime kavustum.
Itiraf etmeliyim ki ilk basta cok cok begensemde, suan pek memnun degilim.
Bir kere her seyi application' larla  yapma mecburiyeti hic bana gore degil.
Sersem bir resmi flickr'a atip edite edebilmek icin $5lik app indirmek zorunda kaldim. Bildigin para tuzagi ki; bu tarz seylerden hic haz etmem. Dahasi indirdim de ne oldu? Koca bir hic! Yapmak istedigimi yine yapamiyorum. Alt tarafi bir fotografin boyutunu degistirecegim ama olmuyor! olmuyor! olmuyor!
Bu ve bunun gibi basit seyler tam manasiyla eziyet. Mesela bumads yayinlamak istedim, ama bir turlu kopyalayamadim. Sebep? Command tusu yok ve "select all" fonksiyonu o sayfada calismiyor.

Sonra dokunmatik ekrana dokunarak yazi yazmayi da sevmedim. Bana klavye sart!
Ki onada bir $100 daha bayilmam gerekiyor.
Dahasi ekrani egik tutmak icin ayri bir parca lazim ona da $100
Ozetle astari yuzunden pahaliya geliyor.
Onun yerine gidip macbook air alsam daha iyiydi.

Peki hic mi bir seyini sevmedim?
Sevdim aslinda
Mesela kucuk, hafif, ve goruntu kalitesi, cozunurlugu yuksek. Simdiye kadar denedigim tum tabletlerden kesinlikle cok daha hizli (ve evet, samsung'un en yeni tabletinden cok daha hizli) . Sonra, telefonda yaptigim ama ekran kucuk oldugu icin rahat edemedigim seyleri buyuk ekranda rahatca yapabiliyorum. Icloud sayesinde fotograflarimi kolayca ipad'e aktarabiliyorum ve yine ayni sekilde ajandami da telefonuma aktarabiliyorum.
Ama o kadar iste, dahasi yok!
Buyukce bir iphone5 diyebiliriz ama kucuk bir macbook degil. Tatile giderken falan tam yanina almalik.

Ekrani isikli oldugu icin gece kitap okumak icin ideal. Kindle app 'de indirdim. Ohh degmeyin keyifime. Ayrica kindle keyboard'da okuyamadigim karikatur kitaplarini da okuyabiliyorum.
Hem de tuy gibi hafif incecik bir aletten.

Peki bunun icin $800 vermeye deger mi? ( Sadece vergiler ve garantisiyle birlikte, klavye ve kap haric. )
Iste bu en kritik soru bence!

2 hafta icerisinde karar vericem. Begenmezsem geri vericem.

Bakalim, benim gibi yeniliklere hic acik olmayan birinin onayindan gecebilecek mi ipad, bekleyip
hep beraber gorecegiz.  

Pembe defter ve renkli kalemler

@ 9:52 PM 0 comments
390dc457-6217-4dc5-b4c4-10991ef3752c

Okul disinda yaninda defter-kalem tasima aliskanligi hic olmayan cantasinda minimum esya ile yasamayi seven biri olarak gecenler de degisik bir sey yaptim. Kendime kucuk bir not defteri aldim. Yanina da arkadas olsun diye renkli kalemler :)

Bazen icimden gecenleri yazma ihtiyaci duyuyorum ama yazacak yerim olmuyor. Surekli herseyi telefona yazmayi da sevmiyorum. Oyle zamanlarda kullanirim diye dusundum. Simdiden epey yazdim. Meger ne cok sey varmis aklimda haberim yokmus.
Hem yazdigim icin ani kacirma, mutlu bir hissi hatirlayamama gibi kaygilarimdan da kurtulmus oldum. Ki bunlar benim hayatim  boyunca hep  en buyuk korkularimdan olmustur. Kayit altina alinca kaybetmiyormusum gibi geliyor.
Kim bilir... Belki de bu sekilde kendimi kandiriyorum.
Oyle bile olsa muhim olan benim mutlu olmam degil mi?
Simdilik boyle mutluyum :)

Saturday, October 19, 2013

Buralar bir suredir bensiz~

@ 11:40 PM 0 comments
Uzuuuunca bir zamandir  (Mart'tan beri) tadilat bitsin oyle tasinalim dedikten sonra 3 mimar ve 2 taseron firmanin kacmasi gibi bazi tatsiz olaylardan sonra sabrimiz tasti ve sonunda evimize tasindik.
Kalanini artik evdeyken yapariz, hem eksikler gozumuze batar rahatsiz oldukca bir seyleri daha tamamlariz diye dusunerek bu karari aldik. Bir diger ihtimalse insaatin icinde yasamaktan bunalip sinir krizleri gecirecegim dogrultusundaydi ama suana kadar gerceklesmedi. Ilk bir haftayi gayet guzel atlattigima gore demekki devami guzel gelecek.

Gecen yil ev aradigimizi soyledigimizde bize hic dusunmeden evini kiralayan senelik degilde aydan aya kontrat yapmayi kabul eden ve bizi hem ev arama hemde bir kontrata bagli olma derdinden kurtaran arkadasimiza tabiki minnettarim ama gecen 1 yil icerisinde ne suburb hayatinin ne de kirada oturmanin hic bana gore olmadigini kesinlikle anladim.

$ukurler olsun ki, 26 yasinda ev sahibi oldum. Itiraf etmeliyim ki biraz buyuk bir sorumluluk. En genc ev sahiplerinden biri oldugumuzu bile apartman toplantisina gidince anladim. Once toplantiya birine vekaleten katilip katilmadigimizi sordular, sonra da (ara verildiginde) ne is yaptigimizi soranlar oldu. Bu gibi seyler Amerikali'larin pek yapmadigi seylerdir. Muhtemelen bazilari bizi miras yedi sandilar. Kalanlari da iyi bir soyad sayesinde bir yerlere geldigimizi (dedi Robby)  :) Amaan bos ver (dedim).

Zaten hayatimdaki bazi baska insanlar (sevdigim, dost bildigim) sahip olduklarimi gorunce, Amerika'da iyi isler basarmanin cok kolay olduguna inanmayi seciyorlar. Ardindaki emegin buyuklugunu gormuyor/gormek istemiyorlar. Ama olsun, muhim olan benim ne hissettgim. Caktigim civinin benim oldugunu bilmek harika bir duygu.

Yeni evimizin en sevdigim yani sehrin gobeginde ve her yere yakin olmasi. Canimin istedigi anda canimin istedigi seyi bulabilmek, gunun her saati insanlarla dolu caddelerde yurumek en ozledigim seylerdi. Dolayisiyla artik her gun sokaga cikip gezebiliyorum. Aksam uzerleri gol kiyisinda kosuyorum, bazen bisiklet suruyorum, hava daha da sogumadan paten kaymayi planliyorum. Eksikligini yasamamis birinin anlamayacagini biliyorum ama 1 yil suren suburb hayatimdan sonra tum bunlar bana tarifsiz bir mutluluk veriyor.

Oyle ki; mesela bugun mutfak tezgahinin 2 hafta daha takilmayacagini ogrendim ve bu normalde (suburb'de yasarken) beni delirtebilecek bir durumdur ama suan gayet sakin karsilayabiliyorum. Cunku mutfak varsin olmasin, yemek pisirmesemde olur, canimin istedigi baska her seyi yapabiliyorum.

Dahasi internetimiz hala baglanmadi. Laptopumu kuzenim giderken goturdu. Anneme vericek. Samsung'un yeni cikan tabletini alacagim ve cikali gunle oldu. Best buy'a gormeye gittim, oynadim, pek sevdim. (bu arada henuz almadim, onumuzdeki hafta alicam) 1 haftadir kiyafetlerimi torbalardan cikarip cikarip giyiyorum. Makyaj malzemelerim sepetler icinde yatagin altinda duruyor.

Evdeki karmasayi (hatta mezbeleligi) anlatmaya kelimeler yetmez. Yattigim yer (yatak odasi diyemiyorum cunku hala yatak odasina benzemiyor)nispeten temiz ama odada yok yok. Mesela ust uste duran ayakkabi kutularini komedin olarak kullaniyorum. Gerisini varin hesap edin. En son bu kadar karisik bir odada Boston'da ogrenciyken kalmistim ama o zamanlar yatagim bu kadar rahat ve sicak degildi. 4 parmak kalinliginda bir $iltede yatiyordum. Haliyle Boston'un -30 C'yi bulan soguklarinda geceleri korkunc geciyordu. Demem o ki, bu gune gelinceye kadar ohoooo... bu ev beni rahatsiz edebilecek gucte degil.
Bunlar beni mutsuz etmiyor. Yani duzelse memnun olurum tabi ama olmuyor diye de sinirlerimi bozmuyorum.

Benim sinirlerimi $artlar degil, ekseriyetle insanlar bozuyor. Densiz laflar, hadsiz tavirlar, vs. bunlar benim canimi SIKIyor. (evet yine birilerine kizdim ve kirildim ama simdilik icime atiyorum. Sonra anlatacagim. Biraz icim sogusun oyle)

Neyse (nereden geldim ben buraya), tum bu olanlardan tek $ikayetim surekli di$arida yemek zorunda olmakti. Et, tavuk, balik, mantar, vs. ama her halukarda izgara yemekten icim kurudu. Daha sulu yemeklere ihtiyacim vardi. Onu da blog sayesinde tanidigim harika insanlardan biri olan shoppingmage'in instagramda yazisirken getirdigi oneri uzerine bugun elektrik ocagi ve slow cooker aldik. Bir nevi cozduk yani.

Instagram'dan hemen her gun bir seyler paylasmaya devam ediyorum. Bu postu gercekten yazmaya cok ihtiyacim oldugu icin hubby'nin bilgisayarindan yaziyorum. Ve onun bilgisayari malesef Windows :( Nasil zorlaniyorum anlatamam. Mac'ten sonra her seyi bir tuhaf geliyor. Tek parmak, ve klavyeye baka baka yaziyorum. Fotograf ekleyemeyi bile beceremedim. :(
Windows'la olan bu nefret iliskimden dolayi muhtemelen tablet devrini acincaya kadar bir daha bir sey yazmam.

Kendinize iyi bakin...
Haftaya falan ugrayin, muhtemelen donmus olurum. Nordstrom, Macy's, anthropologie vs. yani evin etrafindaki bilimum magazada gorup begendigim, almasamda  ilginc yada hos bulup fotogragini cektigim seyler, son donemde okuduklarim ve izlediklerim ve tabiki son alis-verisler, rujlar, rimeller ve daha neler neler konulu postlar yapmayi dusunuyorum.
ama simdilik bye bye! mcks ;*

Monday, October 7, 2013

Pegasus'la İstikamet Yurt Dışı!

@ 9:14 AM 0 comments


Pegasus sizi yılların gezgini Turistof Kolomb’la tanıştırıyor. Hazırlanın, çok eğleneceksiniz!

Pegasus’un yurt dışı uçuş ağı dur durak bilmedi, tam 44 noktaya ulaştı! Uçuş ağı genişlemeye devam ederken, gezme isteğiyle yanıp tutuşan ve Pegasus’un harika fırsatlarını kaçırmak istemeyenler için yeni sürprizler de unutulmadı!

#istikametyurtdışı diyenler buraya!

Tek nefeste 44 şehir adı söylemeye, Amsterdam’da hesap istemenin inceliklerine, bir Türk’ün Avrupa’da şıp diye nasıl tanındığını öğrenmeye hazırsanız, Turistof Kolomb’la tanışabilirsiniz!

Turistof Kolomb, www.istikametyurtdisi.com’a gelenlere evlere şenlik bir karşılama yapıyor, ardından sürprizlerle dolu ve bol ödüllü bir yarışmaya davet ediyor! Şehir şehir gezdikten, macera dolu dakikalar yaşadıktan sonra yarışmayı tamamlıyorsunuz. Üstelik 10TL değerinde UçuşPuan’ı kaparak!

Yarışmayı tamamlayanlar UçuşPuan’la yetinmiyor, Turistof Kolomb’un onayının ardından jüriden de onayı kapan 50 kişi yurt dışı gidiş-dönüş uçak bileti kazanıyor!

Siz de bu eğlenceye katılmak için hemen www.istikametyurtdisi.com’u ziyaret edin, sizi heyecanla bekleyen Turistof Kolomb’la yarışmaya başlayın!

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Thursday, October 3, 2013

Tahta saatler~

@ 10:38 AM 0 comments
Yaz basinda gittigimiz festivallerden birinde bu tahta saatlerle karsilastim.
Ozgun halleri pek hosuma gitti.
tahta saatler
Yapimini izlemek merak ettiklerimi sorabilmek ayri hosuma gitti.
tahta saat
Iclerinde kullanilan saat Citizens'mi$.
Agac ilaclanmis, mat cilaliymi$.
Derisi gercek deriymi$.
tahta saat
Uzun sure izledim ama yinede yapabilecegim bir sey oldugunu sanmiyorum.
Eve gelince etsy'de aradim, burada envai cesidini buldum.
Acikcasi dusundugumden pahaliymis ama icerisindeki saatin Citizens oldugunu goz onunde bulundurursak $asilasi bir durum yok ortada. Hatta epey uygun bile diyebilirim.
Bir ara hem Citizens bir saat sahibi olmak, degisik bir aksesuar kullanmak istedigimde dusunebilirim.



Wednesday, September 18, 2013

Sinking of the Titanic and the Great Sea Diseasters~

@ 6:23 AM 0 comments
Sahilde okudugum kitaplara devam...
Hava artik eskisi kadar sicak degil. Gol kiyisi cok daha ruzgarli ve cok daha serin, uzerime mont bile giysem sahilde kitap okumak suan hayal gibi
Ve ben o gunleri $imdiden coook ozluyorum.

f2f0724f-656e-43ef-bbb9-be299214c192

Gecen sene Titanik'in batisinin 100. yili nedeniyle Amazon'un ana sayfasinda gormustum.  
Titanik battiktan sonra hemen hemen ilk yazilmis kitaplardan bir tanesi olmasi nedeniyle merakimi cezbetti.  Hemen ( buradan ) indirdim ama okumam bu zamani buldu.

Titanik'in bati$ina taniklik etmi$. Gemidekileri taniyan, ve sonrasinda onlari dinleyerek hikayeler toplami$ bir yazarin kitabini okumak gercekten harikaydi. 
 Ki$isel hikayeler anlaminda bazi "ozel" yolcularin kimliklerine, neler yaptiklarina, ve siradisi cesaret ve olaganustu kurtarma hikayelerinin yani sira teknik detaylara, carpma anina, yapilan muhtemel denizcilik hatalarina da yer verilmi$.

$imdiden soyleyeyim pek cok $ey filmlerindekinden farkli.

Ozellikle Kaptan Smith'in gercek olum hikayesi coook cok farkli. Okuyunca $ok oldum ama tabi hic ugrasmayin spoiler vermeye niyetim yok. Okuyun kendiniz gorun :)

Bu kitaptan sonra Titanikle ilgili kitaplar daha bir dikkatimi cekmeye basladi.
Titanik'in Leonardo Di Caprio'lu Kate Winslet'li filmi bile beni bu kadar Titanik meraklisi yapamamisti.

titanic love stories



En son kitapcida Titanik'deki 13 balayi ciftinin hikasini gordum. Henuz almadim ama almayi du$unuyorum. Muhtemelen print versiyonunu alicam. Cunku malesef kindle versiyonda fotograflar yok :(

Monday, September 16, 2013

Fimo yufkali borek~

@ 10:47 PM 4 comments
fimo borek
En sevdigim borek elde acilan carsaf boregidir. Onun tadini hic bir seye degismem ama yogurmasi acmasi derken cok ugrastirdigi icin her zaman yapamiyorum. Hele hele bu aralar ta$inma i$leri nedeniyle cok me$gul oldugum icin vaktim ve enerjim hic olmuyor.

Gel gelelim, i$tah ba$a bela!
Ne vakitsizlik dinliyor ne me$guliyet :)

Yine oyle i$tahli bir gunumde, ta$inma nedeniyle uzun zamandir market ali$-veri$i yapmadigim icin buyuk olcude bo$ olan buz dolabimiza nereden ne cikarabilirim diye bakiyordum ki...

Ne goreyim?
Buzlukta fimo yufkalar bana goz kirpiyor.

$uan Turkiye'de var mi bilmiyorum, eskiden yoktu. Bizim bildigimiz baklava yufkasina benziyor. Arada sirada baklava yapmak icin aliyorum. O sebepten almis ve buzluga atmis, sonrada unutmus olmaliyim.

Neli yapacagima karar vermemse, hic zor olmadi cunku zaten sadece bir kucuk kalip peynir vardi. :)

Biraz karabiber, biraz taze sogan ve madonozla karistirdim.
Gozume az gozuktu.
Dolapta kucuk bir tasta yogurt mayalamak icin sakladigim az bir yogurdum vardi.

Bo$ ver dedim kendime.
Bu vaziyette yogurt mayalayacak halim yok (ki yogurt mayaladigim tencereyi pek cok mutfak esyasiyla birlikte kutulayip yeni eve gonderdim bile), ta$inirken yanimda azicik yogurt mayasi goturecek halim de yok.
En guzeli onu da karistirmak.

Sonra fimo yufkayi uzun dikdortgen parcalar halinde kestim.
Bir uca ici yerle$tirdim.
Kenarlardan kivirip, yuvarladim gitti.
Yufka cok cok ince oldugu icin 4-5 kati beraberce sardim.
Yanyana yerlestirip, uzerine yumurta sarisi, susam,
sicak firinda 175 C'da 20 dakikada citir citir pisti.

Sonuc bence ba$ariliydi. Pek guzel gitti.

Sabah sevgili i$ yerine de goturdu. O da pek begenmi$.

Ke$ke hep boyle az ugra$tiran tatlari sevsek ne guzel olur dimi?




Sunday, September 15, 2013

Asrin mucizesi Hindistan cevizi yagi~

@ 10:17 PM 5 comments

Burada  saclarima nasil iyi geldigini anlatip, bulundugu yuzyilin bulu$u olduguna dusundugumu yazmistim. Cildimi guzellestirmesiyle asrin mucizesine terfi ettirdim. :)

Nasil kullandigima gelicek olursak;

organic virgin coconut oil

Sacima surdugum gecelerden sacimdan yuzume bulasanlari saymamakla beraber haftada 2 gece yatmadan 1 saat kadar once yuzumu yuz yikama jelimle temizledikten sonra 4-5 damla kadar yagi direkt yuzume ve boynuma suruyorum.  Sabaha kadar yuzumde kaliyor. 
Cildim yagli, hatta donem donem sivilceli olmasina ragmen fazladan yaglandirma yada sivilcelendirme gibi bir olayi yok. Aksine belki biraz azaltmis bile olabilir.

Surdukten sonra ellerimi yikamayip tenim eminceye kadar hic bir yere degmiyorum. Hatta genellikle i$i garantiye almak icin plastik eldiven giyiyorum. Zaten 15-20 dakikaya kalmadan ellerime hic bir sey surmemis gibi hissediyorum. Ellerim pamuk gibi oluyor.

Bekleyemeyecegim zamanlar icin vazelinin 350 gramlik battal boy vucut losyonunun icine 1 cay bardagi kadar karistirdim.  Direkt surmeye nazaran daha az etkiler belki ama hic yoktan iyidir. 

Cildime ve sacima surdugum gunlerde ilk yarim saat surekli burnum akiyor. Sonra burnumun akmasi suruyor.
Ilk baslarda alerjim var sandim. Neticede tropikal bir meyva ve alerji yapiyor olabilir dedim kendime. 
Sonra anladimki bazen daha az bazen daha cok akiyor burnum.
Bir zaman sonra farkettimki sinuzitime iyi geliyor. Burnum bir muddet $aril $aril akiyor belki ama ne ba$ agrisi ne bir $ey kalmiyor. Bombo$ ve saglikli sinuslerle mutlu mutlu yasiyorum. 

Dedigim gibi alerjik bir bunyem oldugu icin deterjanlar falan alerji yapiyor. O yuzden bebek deterjani kullaniyorum. En son yumusatici yerine gecsin diye 5 litrelik sivi deterjanin icine 1 su bardagi hindistan cevizi yagi karistirdim. Ohh pek guzel oldu. Utulerim kolaylasti. 
Bunun icin tabiki organik yada cold press olmasina gerek yok ama cilt ve sacta ise yarayabilmesi icin organik ve cold press olmasina dikkat edin. 

Aramizda ba$ka kim hindistan cevizi yagi kullaniyor? Ne icin ve nasil kullaniyoruz? 
Bilmek isterim, payla$irsaniz mutlu olurum.

Thursday, September 12, 2013

Yaz indirimi ali$-veri$leri

@ 4:36 PM 2 comments
Yaz sonu indirimlerinden bir $ey alamazsa catlayanlardanim. 
Gecenlerde catlamamak icin kendimi magazalara attim. 

7ce4f77d-d84a-47eb-85c4-aa195988e4af

Kirmizi ve diger pek cok canli renklerdeki elbiseleri Amerika'da hep zencilerin uzerinde gordugum icin aslinda biraz mesafeliyim ama bu sefer cok begendim ve dayanamadim.

Sirtinin "cut out" trendine uygun olmasi, yuvarlak, halterimsi yakasi ve can inen etegine vuruldum.

Kumasinin krep olmasi negatif bir ozellik olsada zaten Chicago'da hava hic bir zaman cok sicak olmuyor. Dolayisiylahic bir zaman krepten rahatsiz olacak kadar terlemiyorum.

Onumudeki yaz ve kisin soguktan bunalip guneye gittigimizde  cok rahat giyebilirim. 

Miami'de denizden cikip uzerine bir elbise giyip, club/bar/vs. yerlere giden kadinlara hep ozenmisimdir. Bu elbiseyi o sekilde kullanabilecegimi dusunuyorum. 





Untitled
Sirada pek romantik dantelli elbisem var. 
Sanirim her sene boyle bir elbise aliyorum. Farkli renklerde benzerlerinden pek cok defa giymisimdir. 

Icinin pamuklu astari, olculu gogus dekoltesi ve eteginin dizin hemen uzerinde bitmesini sevdim. 

Yuksek dolgu topuklu, bilekten baglanan espadrillerimle daha spor bir hava verirken, sivri topuklu nude ayakkabilarimla klasik bir siklik yaratabiliyorum.


Boyle elbiselerin her duruma uydurulabilir ve her durumda $ik olabilir halini seviyorum.

Her iki elbiseyi de Forever21'dan aldim. 
Turkiye'ye en kisa zamanda acilmasini diliyorum. Turk kadini onsuz cok sey kaciriyor. Her gittigimde hem uygun fiyatli hemde guzel seyler buluyorum. 

591f7d94-9b4f-45f9-a9fb-a954a6833254

Ayakkabilarim me too'dan. 
Topugu, tabani her seyi cok rahat.
Simdiden bir cok kere giydim. 
Hem topuklu hem rahat ayakkabi arayanlara tavsiye ederim. 
Emin olun hayal kirikligina ugramayacaksiniz.





Tuesday, September 10, 2013

Bah, Humbug! (A Christmas Street Romantic Comedy Novella) ~

@ 9:40 PM 0 comments
Son zamanlarda cok sayida kitap bitirmeme ragmen hic birini yazmamis olmam ne kotu. Gerci fotograflari ve yazilari hazir olan, edit edip yayinlanmayi bekleyen postlara bile vakit bulamadigim gunler gecirdigimi dusunecek olursak normal.

Bu yaz sahile gittikce okumaya calistim. Ben malesef her buldugu boslukta okuyabilenlerden degilim. Sadece kitaba odaklanip oyle okumam lazim. Aksi halde hikayenin icerisine giremiyor kelimeleri okuyorum. Belki ana dilimde okuyor olsam oyle olmam bilemiyorum. Zamanla her boslukta kitap okuyabilen ve buna ragmen hikayeye girebilen bir okur olmak cok istiyorum. O tur insanlara cok ozeniyorum, umarim bir gun bende oyle olurum.
An itibariyle kitap-kum-gunes keyif halindeyim

En son Noel sezonunda yasanan romantik komedi tarzinda oldugu iddiasinda olan, fakat bana gore sadece bir adam, bir kadinin ve etrafindaki insanlarin Noel sezonu yasadiklarini konu alan hikayesini okudum.
Siradan insan hikayelerini sevdigim icin iddia ettigi gibi komik yada romantik olmadigi halde sevdim.
Kisa bir kitapti. Hatta fazla bile kisaydi. Hikaye biraz daha uzatilip gelistirilmeliydi. Bitirdigimde kafamda bir suru bosluk vardi.
Yine de bedava bir kitaptan cok $ikayet etmek olmaz sanirim. Her halukarda bir emek verilmis ama buliyorum ki, yazar $ohrete kavusuncaya kadar emeginin karsiligini pek alamayacak. Bari ovgu duysun garibanim.
Bo$luklara, hatta sacmaliklara ragmen kendisini okutan bir hikayeydi. Biraktigimda elime almakta hic zorlanmadim. Ayni yazarin ba$ka kitaplarini kesinlikle okumayi dusunurum.

Bu kitabi indirmek isterseniz buraya ,  diger okudugum kitaplari gormek icin buraya , kindle kitaplarinin bilgisayardan ve smart phone'dan nasil okunabilecegini anlattigim yaz icin buraya bakabilirsiniz.

Anne usulu kiymali taze fasulye~

@ 1:36 AM 0 comments
Hani bazi yemekler vardir; hazirlanmasi, yapimi kolay, ve malzemesinin bulunurlugu kolay, bildik ve sade ama bir o kadar da lezzetli, ne zaman olsa yenilebilir. I$te taze fasulye benim icin bu yemeklerden, kiymali, patatesli, zeytin yagli her turlu yiyebilirim.

Gecen gun yine yapmistim, yine severek yemistik. Sevgilim de cok begendi ve bunu illaki bloguna yazmalisin dedi.

Eminim herkes biliyordur ama bende annemden ogrendigim tarifi yazmak isterim.
Green beans
Malzemeler

1 kilo taze fasulye
yarim kilo kiyma
2 buyuk boy domates
2 kup seker
1 tutam tuz
1 cay kasigi karbonat
yarim cay bardagi zeytin yagi

Kiymali taze fasulyeyi  nasil yapiyorum?

1 kilo taze fasulyeyi temizleyip yikiyorum. Ben uzun uzun sevdigim icin cok kucuk parcalara bolmuyorum ama bolunebilir.

Fasulyeleri  kaynar suyun icine 1 cay kasigi karbonat atarak bir kenarda bekletiyorum. Bu sayede hem fasulyenin vitaminleri olmemis oluyor hemde fasulyeler yesilligini kaybetmiyor.

Bu esnada tencerede 1 bardak suyla yarim kilo kiymayi  suyunu yari yariya cekinceye kadar orta ateste pisiriyorum.

2 buyuk boy domatesi soyup kucuk kupler halinde dogruyorum.

Kiyma pistikten sonra fasulyeleri suzuyor ve domateslerle beraber tencereye ekliyorum.

Uzerine 2 kup seker ve 1 tutap tuzu ekleyip 10 dakika daha pisiyor ve altini kapatiyorum.

Yarim cay bardagi zeytin yagini ekleyip karistiriyor ve kapagini kapatiyorum.

Tatlarin birbirine sini$mesi icin 10-15 dakika bekledikten sonra yemege hazir oluyor. Ki ben bu esnada genellikle sofrayi hazirliyor oluyorum.

***

Sebzenin tazeligine gore pisme suresinin 10 dakika daha uzayabilecegini dusunuyorum.

Benim kullandigim kiyma hindi kiymasiydi -ki bence taze fasulye hindi kiymasinin yavanligini en iyi kamufle eden sebzelerden- bu yuzden yarim cay bardagi yag ekledim. Yagli bir kiyma olsaydi eklemezdim.

***


Monday, September 9, 2013

Yuzyilin bulu$u hindistan cevizi yagi~

@ 10:05 PM 1 comments
Iddia ediyorum, hangi yuzyilda bulunduysa o yuzyilin bulusudur hindistan cevizi yagi!
Bulandan, uretenden, agacini yetistirenden Allah bin kere razi olsun. Sacima, basima, yuzume, koluma bacagima her tarafimi yaga buladim, hala doyamadim.
Pek mutluyum kendisiyle :)

Aslinda cilt ve sac bakiminda dogal urunlere, dogal olmalarina ve zarar verme ihtimalleri kimyasallardan daha dusuk olmalarina ragmen, pek sans verme egiliminde biri degilim. Suslu ambalajli, fiyatlari 3 haneli rakamlarla anilan, markali guzellik urunlerine kesinlikle bayiliyorum ama malesef her zaman istedigim randimani alabildigim soylenemez. Dolayisiyla bir suredir dogal yaglari ve faydalarini bir suredir okuyordum.Pek cok blogda hindistan cevizi yagina rastlayinca daha fazla dayanamayarak, sans vermek istedim.

Faydalari saymakla bitmeyecek bu muhtesem yagin benim ilgimi cekmesinin nedeni bakterileri oldurme ve sacin icine nufuz edebilme ozelligi oldu.

Bu konuda pek cok kaynak okuduktan ve denemeden sonra maksimum faydalanmanin yollarini ogrendigim inancindayim.
coconut oil
Maksimum fayda saglayabilmek icin 2 onemli nokta:

1) Sacta uzun sure tutmak

ama oyle 3-5 saat degil, 18-20 saat hatta 1-1,5 gun gibi bir sure

2) kademeli olarak miktari arttirarak kullanmak

$oyleki; orta boy sac icin yarim cay bardagi kadar yagin yarisini diplerden uclara tarayarak yaydiktan ve uclarada yeterli miktarda yag geldiginden emin olduktan sonra 4-5 saat bekliyorum. Sacima dokundugumda sacimin yagi cektigini kesinlikle hissettigimi soyleyebilirim. Daha sonra kalan ceyrek cay bardagi yagi yine ayni sekilde yayiyorum. Toplamda en az 18 saat bekletiyorum.

Ilk saatlerde plastik bir bone takiyorum. Bazen bonenin uzerine tulbent de sardigim oluyor.
Fakat asla direkt olarak tulbent sarmiyorum cunku pamuklu bir kumas ve yagi emebilir.
Bunun olmasini istemeyiz. Tum yag sacimizin icine gecmeli.

Genellikle aksam uzerleri yaptigim icin 6-7 saat sonra, yatmadan once hem tulbenti hem boneyi cikariyorum. Ilk gunler yastiga yorgana yalasir bulasir sandim, o yuzden yastik, yorgan kilifi yikamaya hazirlamistim kendimi ama sonra baktim ki hic bir sey kirlenmiyor. Buna ragmen titiz bir insan oldugum icin ertesi gun nevresimleri degistiriyorum. Zeytin yagi gibi agir bir kokusuda yok. Hindistan cevizi kokusu bile hemen dagiliyor. Kokluya kokluya uyumak zorunda kalmiyorum. Sabah uyaninca 2 kere sampuanliyarak yikiyorum. Saclarim ipek gibi oluyor. Kolayca taraniyor.

Hafta 2-3 gun yapiyorum ve baska hic bir sey kullanmiyorum. Denemekte oldugum tum diger sac yaglarini rafa kaldirdim. Zamanla sacimin uclari nemine kavustugunda haftada bire indirmeyi planliyorum.

1 ay kadar kullanimdan sonra farkettigim en belirgin ozelligi sacimin eskisi kadar yaglanmamasi oldu. Eskiden hergun yaglandigi icin yikama ihtiyaci duyarken artik gun asiri hatta 2 gunde bir bile yikasam oluyor.
Saclarim daha kolay sekil alip, daha hacimli ve canli gozukuyor.

Ozellikle uclarinin rengi cok daha parlak. Sanirim henuz hic sozetmedim ama benim kendi saclarim kizilimsi, halk arasinda kinali dedikleri renkten. Ne yazikki, kizil sac boya kizilinin aksine genellikle cok mat, boz bulanik bir renktir. O yuzden parlaklik benim icin cok onemli. Eminim; sarisinlar, kumrallar, ve siyah saclilar yagin verdigi parlakligi daha cok hissedicekler.

Eskiden saclarimi tararken sac diplerimin acidigini hissederdim. Oyleki, bazen tarak bile degdirdigimde zonk zonk zonklayan bir aci, sacimi toka bile takmama engel olan bir aci. Nasil oldu bilmiyorum ama o tamamen ortadan kalkti.

Tum bu ozellikleri nedeniyle Hindistan cevizi yagini cok seviyorum ve kesinlikle herkese oneriyorum.
coconut oil


I$e yarayabilmesi icin organik ve cold press yada low en azindan medium heat oldugundan emin oldugunuz yaglari almaniz gerektigini muhakkak aklinizda bulundurun.

Fotograftada gordugunuz gibi uzerinde hangi sicaklikta presslendigini gosteren bir isaret olmali.

Mesela benim baska seyler icin kullandigim bir $i$e daha hindistan cevizi yagim var. Cunku cold press ve organik olanlar nispeten pahali.





Cilt ve diger kullandigim alanlari daha sonra yazicam. Okunmasini kolaylastirmak icin bu postu burada bitiriyorum. Devami gelicek...





Sonbahar Cantasi & Ayakkabisi~

@ 8:34 PM 0 comments
Bana gore yilin moda rengi ne olursa olsun sonbaharin rengi kahverengidir.
Hatta kahverengi sonbahar icin yapilmis bir renktir.
Yapraklar renk degistirir, yagmur yagar camur olur, vs. tum bunlar adeta tabiatin kahverengine boyanmak istemesindendir.
Bu duruma benim buna karsi cikmam olmaz, kabul edilemez. Muhakkak kahverengi bir seyler giymeli, tabiata uyum saglamaliyim. :)

Gelgelim son bir kac yildir hep aramama ragmen bir turlu denk gelip ne guzel bir kahverengi canta ne de ayakkabi alamamistim.
Guzel (yada istedigim) cantadan kastim; orta boy, kendi agirligi fazla olmayan, saplari da dahil olmak uzere ici disi her yeri gercek deri/suet olan, ve mumkunse $200-300'i cok a$mayan bir cantaydi.
Zara'nin yaz sonu indiriminde dusundugum miktarin cok altina sahip olma sansi elde ettim, haliyle kacirmadim.
zara canta
Bu aralar havalar cok iyi gittiginden henuz 1-2 kere kullansamda, yagmurlar baslayip sonbahar daha hissedilir hale geldiginde daha cok kullanacagimi dusunuyorum.
Simdilik, bol gozlu olmasi aramadigim halde buldugum bir ozellik olarak ilk kesfettim iyi tarifi diyebilirim. Bakalim zamanla daha neler kesfedicem, ne kadar dayanikli olacak?
Uzun zaman aramizda olmasini umuyorum.
ayakkabi

Ayakkabilarimi cantamdan 2-3 hafta kadar sonra buldum.  (sanirim) 17. yuzyil erkek ayakkabilarina benziyor, yada eski zaman erkek ayakkabisi diyelim. Onlara benzer bir havasi var sanki...
Pek hosuma gitti, affetmedim.
Onumuzdeki aylarda yagissiz ve serin havalarda bol bol giyerim.

Sizce sonbaharin rengi ve olmazsa olmazi nedir? Hangi kiyafete illede sahip olmali, illede giymeliyiz?


Saturday, September 7, 2013

Kirtasiye ali$-veri$i~

@ 12:38 AM 4 comments
Ya okudugum bloglardan cok etkileniyorum, ve gorduklerime benzer seyler almak istiyorum, yada o seyi zaten almak istiyorum, o yuzden o blogu okuyorum.
Tam bir yumurta mi tavuktan tavuk mu yumurtadan hikayesi.

Bu aralar Sergul Kato'nun bloguna,  daha spesifik olmak gerekirse, blogundaki kirtasiye vidyolarina takmi$ durumdayim. Agzim acik bayila bayila izliyorum.
Tabi haliyle gecen gun pasif izleyicilige daha fazla dayanamayip, eyleme gectim.
markers
Solda iki farkli ucu farkli kalinliklarda yazan keceli kalem
Uzerinde stamp marker yaziyor, keceli kalemden farki ne bilmiyorum.
Pastel renkleri guzel, her ne kadar denemelerimde iki uc arasinda kalinlik acisindan bir fark hissedemesemde begendim.

Sagda tombik kalemler/boyalar
Yumusak tup gibi bir ambalajda, iki yandan sIkInca boya fiskirtiyor.
Kumas boyamak icin aldim.
Renkler yaldir yaldir neon!
Zaten gorur gormez neonluguna vurulmustum. Hayal kirikligina ugramadim.
Fakat boyayi esit dagitmak biraz zor sanki.
Bakalim henuz kullanmadim, ilk projemi yapinca eklerim.

Paket uzerinde yaptigim denemelerim 
stamp markers  puffy pens
Acitan a$kim topuklu ayakkabi ve sevdigim figurlerden olan bayku$lu defterim
Acikcasi zaten deftere ihtiyacim vardi, arada not alsam dedigimde dogru duzgun kagit parcasi aranip duruyordum.
defterler
Topuklu ayakkabilinin icinin buyuk, orta ve kucuk boylarda bloknotlar halinde dosya gibi olmasini pek bir sevdim.
 Kucuk olanlar post it tipinde, buyukler degil.
Keske hepsinin arkasi post it gibi yapiskanli olsaydi. O zaman daha memnun olurdum.
defter
Baykuslu da boyle
Onun bir numarasi yok bildigimiz defter.
defter
Karsima aldim, seyrediyorum guzellerimi.
Hala kullanmaya kiyamadim. Hala bir not almam gerektiginde kagit parcasi ariyorum. :)

Bu arada hepsi TjMax ve Marshall's'dan. Gecen gun gorumcemle konustuk o da cok seviyormus TjX magazalarini. Dedim sulalecek kalkindiriyoruz adamlari.
Bahanemizde ayni "ama indirimdeydi" :)

Neyse, bugunluk bu kadar olsun. Insaat isleri ve tasinmayla ugrasacagim yogun bir hafta sonu beni bekliyor.
Evet hala tasinamadim!!! :(

Thursday, September 5, 2013

mutlu sofralar~

@ 9:32 PM 2 comments
Bir kac ay once 4-5 gunlugune kuzenim gelmisti.
  Burada bahsetmistim.
 Guya en kisa zamanda yazicaktim.
Uhhhuuuu!!! unutum gitti.
Unutmadim aslinda ama Ramazanda yazmak istemedim sonra da is coklugundan oldu hep, yazamadim.
Bu tasinma olayi yedi bitirdi beni.
Ilk defa yatili misafirimiz geldigi icin ne yapsak etsek diye epey dusunceliydim ama umdugumdan iyi gitti.
Rahat ve pozitif insanlarla hersey iyi gidiyor sanirim.
Bloglarda sofra postlarini cok sevdigim icin bende onlara hazirladigim sofralari paylasmak istedim.
Tabi bu resimleri cekmek her zaman kolay olmadi.
Herkes yemege hazir, tam baslayacakken "duruuun duruuun!" demek kolay is degil. :)
O yuzden gordugunuz her tur kol, bacak, acik buz dolabi kapisi, ayakkabilik, vs. gormezden gelmeye calisin :)
kahvalti 1
Ilk gunun menusunde begenilenler bagel, krosan, ispanyol peynirleri (ucgen olanlar), ve roast beef oldu. Biz zeytinleri kendi onumuze cektik. Cunku onlar getirmisti ve tek bir tanesi bile pek kiymetliydi. 
Onlarda halimizden anladilar. Bir dahaki sefere getirilecekler listesi belli oldu dediler. :)
Gordugunuz uzere ikea'nin donerli peynir tahtasini kullanmaya doyamadim :)

kahvalti
2. gun mozarella peynirli Amerikan omleti yapmistim (sutlu ve piserken surekli karistirilan bir omlet) begendiler. 

Ingiliz muffinlerini bazlamaya benzettiler. 
Daha once hic o acidan dusunmemistim ama gercekten benziyor.
Meger o yuzden pek severmisim :)
kahvalti 3
Cok begenilince Amerikan omletinden bir daha yaptim. 

Degisik ve taze ekmek turu bir sey olsun istedigim icin firinda sipsak biskit yaptim.
 Onu da begendiler. 
Sansli oldugum nokta damak tadimizin bir birine cok benzemesi oldu sanirim. 
aksam yemegi
Sonra yarim saatlik cabuk pizzamdan yaptim. (tarifini sonra yazicam kismetse)
Kuzenim sebze yemedigi icin ona kucuk roast beef'li ayri bir pizza daha yaptim.  
Onu da tarifle birlikte eklerim artik.
aksam yemegi
Bir kerede evde aksam yemegi yedik. Onun disinda hep disaridaydik.
Ben salatayi yaparken Robby Mac&Cheese yapti. Biraz cekiniyordum bilmedikleri bir tat oldugu icin ama ona da bayildilar.
Hatta gitmeden buyukce bir paket karisim alsak dediler. 
Tamam dedik, simdi degil ama donuste Sam's club'dan aliriz. 

20 gun sonra tekrar gelicekler. Onlar gelinceye kadar tasinmis ve az cok yerlesmis olmayi umuyorum. 
Sehirde hem onlar hem ben daha rahat olucaz. Bakalim kismet...

yine puantiye... hep puantiye~

@ 12:29 AM 0 comments
trenchcoat with dots
Bugunlerde hava gunduzleri hafif sicaksa bile cok ruzgarli, aksamlari hem serin hem ruzgarli.
Tabi ben hala gunduz short t-short giymekte israrliyim.
Donana dek israr etmekte kararliyim :)

Kabullenmek istemesemde yazin bittigi a$ikar.
Gun kaderimize boyun egip, sonbahar gardrobunu gozden gecirme, ihtiyaclari belirleyip ali$-veri$e cikma gunudur.

Sonbaharin olmazsa olmazi bence trenchcoat'tur. 
Uzun zamandir hem dikisi, hem kumasi kaliteli, ama ayni zamanda da makul fiyatli olanlarindan bir tane ariyordum.
Gecen gun Khol's'da buldum.

Onumuzdeki aylarda rahat rahat giyerim yagmurdan korumaz belki ama ruzgari tutar. 


***
Daha once burada Superga'lari ne cok sevdigimden sozetmistim. 

Puantiyelerle olan muhabbetimde malum... 
(o da burada)
Puantiyeli Superga gorunce ben,

OOOO! Puantiye A$kina!

Superga with dots
(Mimiklerim, beden hareketlerimin fotograftaki eleman gibi oldugunu hayal edin lutfen)

Kalbim carpti. 

Affetmedim, hemen aldim.

Friday, August 30, 2013

Too Faced BB Krem~

@ 11:19 AM 0 comments

Gecen yaz biraz internetten siparis etmeye usendigim birazda batili markalarin bb kremlerini merak ettigim icin Too Faced'in bb kremini aldim. 

Ulta'nin MUA'lari iyidir aslinda, boyle hatalar yapmazlar ama bu defa birazda saticinin azizligine ugrayip yanlis renk aldim. 

Benim gibi bembeyaz bir hatuna yazin bronzlasacagini dusunup en fazla 1 ton koyu rengini vermesi gerekirken 3 ton koyu ve en koyu renginin bir acik rengi olan Cream Glow'u verdi ki, bu bir fiyaskoydu. Zira en koyu rengini zenciler kullaniyor. Bir acigi da meleze olur belki. Neyin kafasini yasayarak verdi bilmiyorum. Cok uzun saatler calistiklarini, cok yorulduklarini vs. anliyorum ama bu baya belirgin ve buyuk bir hata. Sadece elindeki kutuya ve suratima baksa bu yanlisa dusmezdi. Daha sonra geri almamalarida ayri bir fiyasko ki, bu Ulta'dan sogumak icin bir neden daha verdi bana.
 Her neyse, oldu artik... 
Dolayisiyla ben bunu baska bb kremlerle karistirarak kullanabildim. Sadece bir kac gun -o da yapisinin civikligina guvenerek- yorumlamak icin tek basina kullandim.

too faced beauty balm

Suan biraz silinmiste olsa, ilk aldigimda altin yaldizli tupu pek bir hosuma gitmisti. 

Pompali olmamasi ilk gozume carpan eksisiydi. Hijyen acisindan bu ayrinti benim icin cok onemli.

Daha once de belirttigim gibi yapisi oldukca civik ve haliyle kapaticiligi cok dusuk.

Gel gelelim tam da bu ozelliklerinden dolayi, hafif ve yuzumde makyaj yokmuscasina fresh bir his veriyor.

Surdugumde yuzumde nemli, hatta yagli bir his birakiyor ama ekstra yaglandirdigini yada sivilcelendirdigini dusunmuyorum.

20 spf koruma faktoru yaz icin oldukca dusuk. Alerjik ve gunes hassasiyeti olan insanlarin uzerine sprey koruma olmadan kullanmasi pek mumkun degil.


Genel anlamda vasatin altinda diyebilirim. 
$35 oldugunu dusunecek olursak kalitesine oranla oldukca pahali.
Bana gore, Koreli markalarla yarismasi mumkun degil. 
Indirimden dahi denk getirsem tekrar alacagimi sanmiyorum. 


Wednesday, August 28, 2013

Yeni sofra peceteleri ve sofralarla ile ilgili gevezeliklerim~

@ 12:53 PM 0 comments
Sanirim blog'da hic bahsetmedim. Robby aslen Italyan, kuzey Italya'li. Uzun sure once Amerika'ya yerlesmis ama Italya'yla baglarini hic koparmamis bir Italyan ailenin cocugu. Annesi dogma buyume Alman, sonradan Robby'nin babasiyla evlenmis ve Italyanlasmis.
Evet, abartmiyorum gercekten Italyanlasmis. Yani Italyan bir kaynanam var ve Turk kaynanalarla yarisir vaziyette diyebilirim. Neyseki, cok daha kibar ve duzgun bir uslupla yapiyor yaptiklarini. Dahasi onunda gercek bir Italyan kaynanasi var ki, aman Allah'im iste o Turk kaynanalara rahmet okutur.
Ben kendimi o ikisinin "tatli" atismalari sayesinde benle ugrasamamalari sayesinde kurtariyorum. Yoksa vay bana vaylar bana! :)

Tum bunlarin yani sira Robby Italyan firmasinda calisiyor. Hemde Italyan gelenegini tum unsurlariyla Amerika'ya tasimis bir Italyan firmasi.

Neyse, bu kadar on bilgiyi vermemin sebebi, Amerikalilarin aksine bizim evde bol bol yemekler davetler vermenin ve bu davetlerde yemeklerin ve sofranin kusursuzlugun gerekliligini, ve onemini vurgulamakti.

Tabiki bu davetlerin hepsinde yemekleri kendim yapmiyorum. Bazen disaridan da getirtiyorum, hic altindan kalkamayacagimi hissedersem, babaanneden (Robby'nin babaannesi) destek aliyorum cunku sanilanin aksine Italyan yemekleri makarna ve pizzadan olusmuyor. Dahasi sadece makarna bile yapsam o makarnanin sosu o kadar onemli ki, hic o riski almak istemiyorum. Onun yerine bilmedikleri bir yemekler yapip o yemegin aslinda oyle olmasi gerektigine inandirmayi tercih ediyorum :)

Genis gruplar yerine mumkun mertebe 4 kisilik gruplar agirlayip samimi bir ortam olusturmaya calisiyorum. Bu sayede hem kendim cok yorulmuyorum, hemde hepimiz eglenmis oluyoruz.
Zira ozellikle Italya'dan gelen mudur hanimlarinin protokol yemeklerinden epey SIKILdiklarini her geldiklerinde hissetmisimdir.

Tercih etmememe ragmen genis bir grup gelicekse, risk almayip direk ciftlik evine yonlendiriyorum. Orasi cok daha buyuk ve her zaman bu is icin kullandigimdan ortama daha hakimim, ustelik babaannenin porselenleri benimkilerden daha guzel :) Dahasi, insanlar tabiata, agaca, cicege, bocege baktiklarindan yemek 2. planda kaliyor. ciftlikte gezdirirken falan yemekteki aksakliklar arada kaynayip gidiyor.

Neyse, uzun suredir yazamayisimdan olsa gerek cenem dustu konu nerden nerelere geldi.
Bu sene kuzenlerim disinda pek misafir agirlayamadik, cunku tasiniyoruz.
Tasindiktan gelenin gidenin bol olacagini biliyorum.
O yuzden sofralarimda misafirlerimin ve biz bize yemeklerimizde sevgilimin bile cok dikkat cektigini ve begendigini bildigim pecelerimden almaya devam ediyorum.

Son aldiklarimin hepsi Marshall's' dan ve vergiler haric $1.49'a aldim. Her bir pakette 24 pecete var.
Ebay yada Amazon'dan bakmak isteyecek pecete meraklilari icin markasi "click"
peceteler
Ustteki ikilinin marine konseptli sofralarda guzel gozukecegini dusunuyorum.
Alttaki ikilinin de sloganlarini sevdim :)
Tatli servis ederken hos gozukucektir.
beyaz pecete
Bu kocaman beyaz peceteyi Ikea'dan 100'lik paketini $2.99'a aldim.
Fiyatina gore kalitesi muhtesem.

pecete

Kucuk boy peceteleri beyaz peceteye sararak kullandigimda oluyor. Boylece misafirlerimi guzel gozuken ama islevsellikte zaman zaman sinifta kalan bir minnak peceteye mecbur etmemis oluyorum.

Ozellikle ana yemek olarak istakoz, midye gibi deniz urunlerini tercih etmissek pecete buyuk boy dahi olsa muhakkak cift pecete kullaniyorum.
Zira cogu zaman elle yemek disinda pek bir secenek olmuyor.

Insanlari elleri agizlari yalasik bulasik bir halde utana SIKILa ekstra pecete ister vaziyete dusurmek istemiyorum. 

Hem onlar hem benim icin utandirici bir durum. 






Bu gunlerde SIK SIK evimizdeki tadilati bitirip, tasinmak ve mutlu, kalabalik sofralarimiza geri donmeyi hayal ediyorum.

Friday, August 23, 2013

yesillikler~

@ 11:05 PM 0 comments
Dun evin etrafinda yuruyuse ciktim.
Yakinda tasiniyoruz, son yuruyuslerim bunlar tadini cikarmak lazim.
318f56ce-fff3-40de-b680-df97f7d149fb
Ormanin derinliklerine giden yol.
Belki sonunda Narnia'ya vardir... :)

Yada ormanda degil suburb'de oldugumuzdan sadece biraz toza topraga batip yolun sonunda otobana varmak daha muhtemeldir.
417b5803-dfed-4430-8d54-4c1342fe9402
ec1e84dd-edbd-49d4-b1da-8b6ecee746ac
f8a2dd6e-f1cd-44bd-a583-2e5753266d46
Gitmeden bu yolda bisiklete binmek istiyorum.
56a22e1e-6276-4b17-a349-d363a4a9ffb8
Bu evi cok sevdim. 
Kirmizi baslikli kiz masalindaki evi hatirlatti bana.


Hepimize iyi bir hafta sonu olsun... 





kalemler~

@ 2:11 AM 2 comments
kalemler~
Yeni kalemlerim!
Nasillar?
Kursun kalem gibi gozukuyor ama aslinda uclu kalem onlar.
kirtasiye meraklilari icin yenu degildir muhtemelen ama bana cok degisik, cok orjinal geldiler.

Mezun oldugumdan beri ilk defa bugun Home Good's'da kalem, defter, vs. kirtasiye reyonu ilgimi cekti.
Oysa eskiden ne cok severdim. Lisedeyken 2-3 gunde bir kirtasiye ugrardim. Renkli renkli kalemlerim, silgilerim, defterim vardi.

Universite okumak icin Amerika'ya geldikten sonra kalemligim tek duzelesti. Icerisinde ne gerekliyse o olmaya basladi.
tabi arada bir yine alirdim ama ayni tadi alamazdim.
Sanirim Turkiye'deki kadar buyuk ve cok cesitli urunlerin bulundugu kirtasiyeler yerine marketin bir reyonu olunca eskisi kadar ilgimi cekmemeye basladi.

Yeniden ilgilenmeye baslamam ilginc bir durum.
Okulu ozlemeye mi basladim n'aptim bilemiyorum.
Kanimca donme zamani yaklasti.
Bu kis sinavlara tekrar hazirlanmaya baslasam iyi olacak.
Yapabilir miyim bilmiyorum ama bir gun okula donmek istedigimden eminim.




Wednesday, August 21, 2013

Puantiyeler~

@ 9:06 PM 0 comments
Meger ne cok severmisim puantiyeli desenleride haberim yokmus.
Ayni gun icerisinde puantiyeli bluz, etek, ve elbise alinca farkettim.

Untitled

Bebe yaka ve peplum firfirlari da cok yakiyormus bu desene :)

Etegiminde rengini ve eskilerden kalma havasini cok begenerek aldim. 
Hatta giydim bile :)

904f044b-9d70-40b4-a2f0-c8c3ccd0dcc2

Ama malesef eteklerinin yampiri yumpiri oldugunu farkettim.
Muhtemelen kumasin sarkma payi hesaplanmadan etek olcusu alinmis.
Annem geldiginde duzeltmemiz lazim. En azindan bir dahaki yaza rahat giyerim.

a8afb089-e8d6-42ca-94ff-505988f5d824

Elbisemde kalpli puantiyeli, $ifon ucu$ ucu$ tam benlik. Iyiden iyiye romantizmin gozune vurmus durumdayim. :)

Sonbahar icin aldim. Zaten ne zaman indirimlere bakmaya girsem, muntazam yerlestirilmis yeni sezon urun reyonu kalbimi caliyor. 

Chicago hemen hemen her mevsimde serin bir sehir oldugundan sonbahari beklemeden havalar hafif ilininca cok rahat giyecegimi dusunuyorum.

Hepsi Forever 21'dan. Turkiye'ye sanirim hala gelmedi ama geldiginde yada Amerika'ya geldiginizde kesinlikle ugramalisiniz.
Ki$liklarimin biraz daha kaliteli olmasini isteyip, daha ziyade kasmir ve yunleri seviyor. Daha az ve oz esyam olsun istedigimden ki$ sezonu icin aradiklarimi bulamiyorum belki ama bahar, yaz ve guz icin harika.
Zaten 1-2 ipek gomlek ve cok kiymetli elbisem disinda yazliklari bir kere giyip yikiyorum.
Sezon sonunda cogunun cani cikmis oluyor belki ama fazla para harcamadigim icin moralim bozulmuyor.
Yeni sezonda yeni yeni tekrar alip mutlu oluyorum.

Rengarenk Nine West pabuclarim~

@ 8:22 PM 0 comments
Gecen gun bir seylerin indirime girmis olabilecegini dusunerek Nine West'e ugradim. Gercektende bazi begendigim ayakkabilar indirimdeydi.

Untitled

Ama bunlara dayanamayip 3 rengini birden aldim. Dolayisiyla scooter'da baska ayakkabiya yer kalmadi. :)

Moda mi bilmiyorum ama bu tarz ayakkabilari seviyorum. 
Daha onemlisi bu aralar alis-veris modumdayim.
Bol miktarda elbise, canta ve baska ayakkabilarda aldim. 
Allah'tan havalarda iyi gidiyorda doyasiya giyip, tadini cikariyorum.

Kirmizi ve yesilini giydim bile :)
Derisini, ayagimda durusunu, rahatligini herseyini cok sevdim.
Belki sarisini anneme veririm. 
Henuz karar veremedim yada  o gelince begendigini alir. 
Belli olma, bakalim...

Saturday, August 17, 2013

Lettuce Wrap~

@ 8:49 PM 1 comments
Gecenlerde ogle yemegi icin Jimmy John's'a* gitmistim.
Aksi gibi ekmekleri kalmamis. Lettuce wrap (marul durum) yapsak olurmu dediler.
Tamam dedim, banada degisiklik olsun. 

Buyukce bir marul yapraginin icine hindi jambonu ve domates salatalik gibi istedigim sebzeleri sardi. Paket edip verdi. Ekmeksiz, hafif ve cok hos bir ogle yemegi secenegi. 
$6 vermeye deger mi? 
Bilemiyorum, aslinda degmez ama sandovicte degmezdi zaten. 
lettuce wrap

Bir kac gun sonra cook cooook sicak bir gunde hem hafif bir sey yemek istedigim, hemde yemek hazirlamaya vaktim olmayan bir anda  ayni seyi evde denedim. 
Bir marul yapraginin uzerine buyuklugune gore 2-3 dilim hindi jambonu, domates, salatalik, avokado ve maydanoz koydum. 
Tabiki ben Jimmy John's gibi tek bir tane degil, bol miktarda yaptim. 
Yanina buzlu cayla cok guzel gitti. 

Hos, hafif bir aksam yemegi oldu. 


*Amerika'da soguk sandovicleriyle meshur bir zincir magaza.  

Friday, August 16, 2013

Riverside Park~

@ 9:56 PM 0 comments
Gecen hafta sonu, son 1,5-2 haftadir oldugu gibi yine hastaydim.
Hasta oldugum icin evden fazla uzaklasasim gelmiyor. 
Dolayisiyla evimizin etrafindaki parklardan birine gittik. 
Bu parklar bahceler guzelde,  hastalik yuzunden tasinamiyoruz ya, yanarim yanarim ona yanarim. 
En kotusu tasinmadigimiz her ay (hatta gun) bize kira+morgage odedigimiz icin para ve suburb'de oturdugumuz icin SIKINti olarak geri donuyor.
Bu gidisle $ehirde yapilacak tum eglenceli $eyler festivaller, konserler vs. tam biticek biz tasinicaz. :(

8f9593a0-95da-4fb4-b6a7-7491ca7b2523

Aslinda bu parkin fotograflarini daha once gormustunuz. 
Az cok tanidik gelebilir ama cogu yeri hep sular altindaydi.
 bakmak isteseniz burada
c5d56341-9946-4f02-b6ac-bf21fbb31e71
Yesilliklere serdik kilimimizi
Ohh bir keyif bir keyif kitap okuduk
6bea4ede-6513-4dfc-975a-c9d84f10031d
8647831e-ab8b-4624-b178-08671c7e20bd
Niye yari beline kadar suya girdigini anlayamadigim cilgin balikci amca
0e122014-0228-4764-a881-a52f75e5ce3b
a9052632-6207-4ff9-8677-6e6b15ecceef
881806c5-fcea-4df6-9ae0-059ad0f96e4a
Hopladikca sallanan asma kopru de ben :)
dfabe3a9-bb02-45f0-832f-b4d22af9cb38
9df0ce9e-7aa1-47b4-98fb-fa6a2fad70f3
8216fc11-1b4f-46d3-9722-16f15c08468f
Baska piknikciler
e52ad673-a8d8-4c93-b167-ce0376b16462
Guzel relax bir gundu.
Yazi sirf bugunler icin seviyorum desem...



Follow me~

 

KaLinka Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review