Showing posts with label okuma. Show all posts
Showing posts with label okuma. Show all posts

Tuesday, July 12, 2016

the reluctant groom {Debbie Macomber}~

@ 10:08 AM 0 comments
Son donemde daha az kitap okumaya basladim ve bu durumdan hic memnun degilim. Ne kadar cok isim olursa olsun bir araya SIKIStirabilmek istiyorum. Kindle'im varken oyle yapiyordum ama print kitapla bunu yapmam pek mumkun olmuyor. Cunku kucuk canta seviyorum ve kitaplar cantaya sigmiyor yada cok agir geldigi icin tasimak istemiyorum. Guya elimdeki print kitaplari bitirip oyle kidle alacaktim ama print kitaplara hiz verecegime, okumayi tumden yavaslattim. Hic cool degil!!!Sanirim en kisa zamanda bir kindle edinmenin zamani geldi, geciyor.

Neyse, bugun bahsedecegim kitabi aslinda gecen sene Florida'ya ucarken okudum ama sitenin kutuphanesine indirmeden bahsetmek istiyorum.

Bu kitabin icerisinde iki kitap var. Ikiside iki ayri kitap olarak daha once basilmis ve sonradan ikili halde tekrar basilmis. ilkinin adi All things considered, digerinin Almost paradise

 Ikisi hakkinda kisisel gorusum ise ikisininde af buyurun bir birinden gereksiz oldugu yonnunde. Evet abartmiyorum. Hakikaten gereksiz. Insana bir halt ogretmeyecek, erkek egosunu, bir kadinin ne kadar iyi bir durumda olursa olsun erkege ihtiyaci(!) oldugunun altini cizen kitaplar. Ozellikle 2. kitabinn bir Kadin tarafindan yazilgina inanamadim. O zaman niye okudun derseniz, canim SIKILdigi icin okudum. Yoldaydim, yapacak ve okuyacak baska hic bir sey yoktu. Zaten koltuklarda minnacik, klostrofobik  bir ortamda fazlasiyla daralmisim.O sebepten okudum yani.

Peki hic mi olumlu tarafi yok?
Bu kitaplarin tek olumlu tarafi gunluk dildeki ingilizceyi cok iyi kullanmasi diyebilirim.Bana hic bir sey katmasa da gunluk dilde SIKINti yasayanlara faydasinin olacagi kanaatindeyim. 

Monday, February 15, 2016

The first century after beatrice~ Amin Maalouf

@ 2:37 PM 0 comments
Amerikan televizyonuna geldigimden beri alisamadim. Dahada alisabilecegimi sanmiyorum. 1-2 tane Tv show'u disinda hic bir Tv programini sevemedim. O yuzden canim SIKILDIginda youtube vidyolari izliyorum.
Ece Temelkuran'i ne kadar sevdigimi zaten biliyorsunuzdur. Eskiden gazete yazilarini okurdum. Simdide kitaplarini okuyorum.
Bir gun yine canim SIKILmisti ve Ece Temelkuran'i izlemek istiyordum. Ararken, kentler ve golgeler  programina  rastladim (izlemek isterseniz burada) Sonrasinda o programinda hemen hemen tum bolumlerini bayilarak izledim. 
Neyse, orada Ece Temelkuran Amin Maalouf'u anlatiyordu.Cok etkilendim ve  gecen sene tatile gitmeden hemen once tatilde okumak icin bir kitabini siparis ettim.

90'larda yazilmis bir kitap ve aslinda kitapta gecenler (on gorulenler) bir kac yil once uzak doguda yasandi. Hatta hala da yasanmaya devam ediyor. 

Edebi anlamda muhtesem. Amin Maalouf'un nasil olupta hala Nobel almadigina hayret ediyorum.
Gel gelelim, ucakta okumaya uygun hafif bir kitap degil. Ucakta basladim, tatilde tekrar denedim ama olmadi. En sonunda Chrismas tatilinden sonra kafamin net oldugu bir gun basladim ve anlayarak okudum. Nispeten ince bir kitap olmasina ragmen gunde en fazla 10 sayfa okuyabildigim icin yavas ilerledi.

Ozellikle GRE ve GMAT gibi standard sinavlara hazirlananlara tavsiye ederim. Sozlukten yardim alarak, ve sindirerek okundugunda cok sey ogrenilebilecek bir kitap.

Monday, February 8, 2016

the girl on te train ~ Paula Hawkins

@ 10:57 AM 0 comments
Hayat benim icin her zaman oldugu gibi seyahat ve seyahat sirasinda okuduklarim olarak devam ediyor. Baska bir suru seyde oluyor tabiki ama sadece bu ikisiyle egleniyorum :)
 
 Ozellikle bu donem gercekten cok cok yogunum. Cok dar vakitlerimde snap chat'te kafa dagitiyorum. Instagram artik eskisi kadar keyif vermiyor. Sosyal aglara girip ansizin cikmayi sevmedigim icin acik tabiki ama benim icin eglence vasfini bir parca yitirdi.
 
Neyse, bugunun konusu en son okudugum ve etkilendigim bir kitap.
Best seller oldugu icin elestirilecegini adim gibi bildigim halde bir cesaret yazmaya karar verdim.
 
O arada aslinda pek cok kitap okudum ama bu ve bu gibi sebeplerden dolayi yazmaya elim gitmedi.hani diyorlar ya "it doesn't worth but it hurts" bu elestiriler bende o tamda etkiyi yapior iste.
Bir gun Boncuk yine haftasonu full calisiyordu. Spora gidip geldikten sonar evde yalniz takiliordum. Bir blog'da (unuttum simdi kimin bloguydu) kahve ve kekini almis kitap keyfi yapan bir hatun gordum. Aman ben bir ozendim, bir ozendim. Hemen o duzeni kendime uyarladim. Cayimi, elmami ve kitabimi aldim. tabi bende isler o kadar duzenli yurumedi. Elmalar bana yandan yandan gulumserken kitabi okuyamadim. Once elmalari huplettim :)
Sonra kitaba basladim. Allah'im o ne oyle elimden birakamadim.
Cayim falan sogudu. Degistirmeye kalkmadim. Oyle soguk soguk icim.
 
~bu kisimda cok azicikta olsa spoiler var~
Kadinlarin perspektifinden anlatilmis romanlari zaten severim,bir de isin icine kayip bir kadin girince aslinda hikaye hicte kusursuz olmamasina ragmen elimden birakamadim.
Kitap psikolojik gerilim kategorisine tam oturuyor.
Bir kere karekterlerin psikolojik durumlari cok iyi anlatilmis.
Evlilik ici ve disi siddetin dereceleri gayet iyi aciklanmis. Ozellikle iliskilerle alakali kafasi karisik insanlarin okudugunda bir isik yakacagini dusunuyorum.
Yalniz normal sartlarda hikayedeki psikolog arkadas coktan lisansansi kaptirmisti. Yani bu kitabi okuyup psikolog/psikiyatrist bana boyle davranacak yahut bu tepkileri verecek yanlisina dusmeyin.
Zaten hikayeyi "kusurlu" bulmamin sebeplerinden biride buydu.
Kadinlarin perspektifinden anlatilsada hikayedeki erkeklerinde duygulari es gecilmemis. Tabi yine kadinin hissettirdikleri uzerinden gidilerek.
 
Psikolojik gerilimi sevenlerin olaganustu bulmamakla beraber sevecegini dusunuyorum. Surukleyici olmasi, kolay okunmasi en buyuk artisi. Icerisinde olum temasi oldugu icin yas halinde uzak dursaniz iyi olur ama ask acisi cekenlere iyi gelecegi kanaatindeyim. 
 

Tuesday, February 24, 2015

Nagasaki {Eric Faye}~

@ 10:59 PM 1 comments
Nagasaki...
Book of loneliness... 
Although, it was all about inner feelings of person who discovered a woman who is secretly living in his place, writer use his great talent and create a suprisingly interesting story. 
He was able to keep the reader's attention awake on every single line and page. 

I believe everyone who lives in big cities, or away from family and old friends would easily make connections with the characters. 
Personally, I often felt like some of my feelings were vocalized by the characters.

Guilt, selfishness, (again) loneliness was main considerations, but how come I was happy and maybe even a kind of satisfied?
I guess, because I was reading, somebody else went through similar emotions I did.
It made me  feel good.

Overall, very well written relatively short novel
highly recommended, very much worth time and money to spent.

If  you like, you can puchase from here like I did.

*****
Bu bir yalnizlik kitabi...
Ama oyle romantik yalnizlik degil, en okkalisindan, insanin icine isleyen kup kuru bir yalnizlik 

Cok sevdigim bloggerlardan Sergul'un blogundaki bu yaziyi okuyarak almaya karar verdim.

Yazar okuru garip bir sekilde iyi hissettirerek yalnizligi anlatmayi basarmis. 
Galiba hepimiz anlasilmak istiyoruz. Belkide bu yuzden kendimi iyi hissettim.

Gercek bir olaydan esinlenilmis olsa, aslinda olaydan cok kisilerin duygularina odaklanilarak yazilmis. 
Cok hareketli bir kitap asla degil ama yazar bir sekilde okurun ilgisini uyanik tutmayi basariyor.

Karakterlerle aramda baglar kurmakta hic zorlanmadim. 
Benzer duygulari farkli zamanlar ve sehirlerde yasadigimi hatirladim. 
-bu bloga tesadufen gelmediyseniz, az cok biliyorsunuzdur ne cok yalniz kaldim. Bazen kendi tercihimle bazen sartlar geregi-

Ingilizce biliyorsaniz kesinlikle ingilizcesini tavsiye ederim. Cunku cok basarili bir ceviri. Uzun zamandir bu kadar iyi bir metin okumamistim. Tiri viri seyler okumaktan dilimi resmen gerilemis hissediyordum. Ayni sayfa icerisinde bazen 3 kelimeyi bilmedigim oldu ama metne oyle iyi yedirilmiski zorlama yada egreti durmamis.
Gercekten guzel olmus. 
Okumak isterseniz buradan bakabilirsiniz. 
Bilmeyenler icin, illede kindle sahibi olmaniza gerek yok, telefon yada tablete kindle app'ini indirip rahatlikla okuyabilirsiniz.  

Wednesday, February 4, 2015

The True Story of Hansel and Gretel~

@ 4:49 PM 0 comments
Dunyanin her zamanki gibi SIKICI ve hicde adil olmayan duzeni tahammulumu zorlayip, isyana surukluyor.
Bazen tam o sirada karsima bir sey cikiyor ve o kadarda kotu degilmis diyorum.

Bazense tam o sirada baska birseyle karsilasiyor ve aslinda dahada kotuleri varmis. Benim yasadiklarim ne ki diyorum.

Iste bu kitap bana yasadiklarimin, sahit olduklarimin o kadar da kotu olmadigini, bir zamanlar bir yerlerde feristahini yasayanlarin oldugunu anlatti. 

Insanlarin cogu zaman sudan sebeplerle savas cigirtkanligi yaptigi $u gunlerde, savasin cocuklara, bebeklere, kadinlara, erkeklere, guclu ve zayiflara, zengin yada fakir herkese, insanlara neler yaptigini gosterdi.
Yasli cadininda dedigi gibi "ne eksik ne fazla, tamda oldugu gibi"

Uvey annenin cocuklari neden ormana gonderdigini, babanin nasil buna izin verdigi, ve cadinin onlari niye kulubeye kapattigini, ve en sonunda da onlari niye sobaya attigini ogreniyoruz.

 Akici bir dille yazilmasina ragmen hissettirdiklerinin agirligi nedeniyle okumak kolay olmadi.
Zaten Hansel'le Gretel masalini da okurken hep ne kadar huzunlu bir hikaye oldugunu ve cocuk hikayesinden ziyade icerisinde cocuk gecen bir yetiskin hikayesi oldugunu dusunurdum.
Bu haliyle okumak bu hissimi dahada pekistirdi.

Siz nedersiniz? Aramizda hikayeyi yada gercek hikayeyi okuyan var mi?

Thursday, December 4, 2014

Listen! Little man / Dinle! Kucuk adam {Wilhelm Reich} ~

@ 12:02 PM 0 comments
Hani bazen insan der ya "aptal bu insanlar!" 
yada 
"insan olun biraz!"
"bu kadar bayagi olmak zorunda misin?"

Eminim herkes degil ama ben bu gibi laflari sIK SIK sarf ederim. Genellikle icimden tabiki.
Disimdan soyleyecek kendine guvene sahip biri degilim. Zaten cevaplariyla karsilasacak cesaretimde yok.

Bunu yaparken biraz tepeden baktigimin ve belki ukalalik ettigimin farkindayim.

Fakat amacim kimseyi kucumsemek degil, aslinda tek istedigim icimdeki ofkeyi kelimelere dokebilmek, bazen yalnizligimi dillendirebilmek.

Iste Wilhelm Reich kitabinda bunu yapmis.
Etrafinda onu inciten "kucuk" adamlara kalemiyle seslenmis.
Iyide etmis.
Icinde dindirilemez bir ofke tasiyan, muhitinde yalniz hissedenlerin sevecegini dusundugum bir kitap. 
Sahilde okumak icin biraz agirdi ama artik nasil olsa ki$a giriyoruz. 
Okumanin tam zamani, okuyun!




Monday, October 27, 2014

Viking Tales {Jennie Hall}~

@ 7:19 PM 0 comments


Kuzey Avrupa mitolojisi ve Vikinglerin yasam tarzina ilgim oldugu icin cok hevesle indirmis ama bir turlu firsat bulup okuyamamistim. 
Bu kadar sairane, akici bir dille yazildigini bilsem asla bu kadar beklemezdim.

Basit kelimelerle yazildigi icin ingilizcesini gelistirmek isteyenlerin okuyabilecegi hos bir kitap.
Okumak isterseniz, buradan ucretsiz olarak indirebilirsiniz.

Cafe du Jour {Lilian Darcy}~

@ 11:17 AM 0 comments
Hani bazen basimiza bir musubet geldiginde birileri bize hoyratca "kim bilir kimin canini yaktin da basina bunlar geldi"  der, "eee canim sende soyle yapmasaydin" der

iste o an canimiz iki kere yanar. 
"Iyi insanlarin basina da kotu seyler gelir buna da sabir deneyimi denir" demek isteriz ama o an ya aklimiza gelmez, ya da kelimeleri toparlayip soyleyecek halimiz yoktur.

Kurbani suclamaya pek merakli kulturlerde malesef bunu daha cok yasariz. 

Kendin ettin kendin buldun, eden bulur, turevi atasozleri de bunun ne kadar  icimize islediginin en buyuk gostergesidir. 
Iste bu kitap tamamiyla masum, hayatinin hic bir safhasinda karincayi bile incetmemis. Herkesin kiymetlisi bir genc kadinin feci bir kaza gecirip yataga mahkum olduktan sonraki hayatini, acili tedavi surecini, hayata tutunma cabasini ablasinin gunlugunden okuyoruz.

Ve hergun ictigi bir bardak kahveyi, nasil ve neden aldigini ogreniyoruz.     

Karakter olarak ablayi cok sevmesemde, fazla elestirel, herseyi kendine vazife edinmis ama bundan sikayet eden, cogu zaman empati yoksunu bir hatun oldugunu dusunsemde zaman icerisinde onun bile degismis olmasi, bana umut verdi. 

Hic akici olmamasina ragmen kitabi genel anlamda sevdim.

Limandan demir alip Karayiplere dogru yol alirken baslamistim. 
Belki de okudugum ortamin guzelligindendir, kim bilir... 

Insan oykuleri okumayi sevenlere kesinlikle tavsiye ederim. 
Ben alirken bedavaydi. Simdi $3 olmus ama kesinlikle verdiginiz parayi hakeden bir kitap. 
Buradan indirebilirsiniz. 



Friday, September 19, 2014

Six weeks to OMG~ Venice A. Fulton

@ 8:01 AM 0 comments
Her zaman olmasada arada bir diet kitaplari okumayi seviyorum.
Boylece hem yeni bir bilgi var mi ogrenmis oluyorum hemde abarttigim zamanlarda motive olmus oluyorum. Fazla kilo almadan kurtarma harekati baslatiyorum.

2 hafta sonra kismetse tatile gidecegimiz icin, orada sagliksiz beslenecegimizi dusunerek yeni bir harekat daha baslattim. 

Bunu da cok degisik onerileri oldugunu duydugum Venice A. Fulton'in onerilerini okuyarak pekistirdim.

Degisik derken gercektende degisik onerileri var.
Ozellikle bu kitabin 2-3 sene once yazildigini dusunecek olursak, devrim niteliginde oldugunu daha kolay anlayabiliriz sanirim.
Ozellikle Seyda Coskun'un listelerini yapanlarin kesinlikle okumasi gereken bir kitap oldugu kanaatindeyim cunku onun listelerinin kimyasal esasinin Fulton'un goruslerine dayandigini dusunuyorum.

Tabiki yanlis anlasilmak istemem. Taklit ediyor falan demiyorum.
Aklin yolu bir.
Zaten doktorlarin da, diyetisyenlerin de, kisisel antronorlerin de yapmasi gereken dogru bilgiyi bulup uygulamak degil mi?

Kitapta liste falan yok, yenmesi ve yenmemesi gereken yiyeceklere, yapilmasi gerekenlere, kitabi okuyup kendimiz karar veriyoruz.

Fakat ana hatlariyla onerileri kitabin arka kapagindaki gibi:
Maddelendirilmis kismin Turkcesi soyle:
Kahvaltiyi atlamak sahlikli olabilir
Bazi meyveler yag yakimini engelliyor olabilir.
Ara ogunler zararlidir.
Meyve sulari ve smoothie'ler istah acar.
Ne kadar egzersiz yaptiginizdan cok ne kadar zorladiginiz onemlidir.
Brokolideki karbonhidratlar koladakinden daha zararli olabilir.

Iste bunlarin hepsinin ve daha fazlasinin sebeplerini ogreniyoruz.
Ben sahsim adina bir seyler ogrendigimi hissediyorum ve bu okumadan memnun kaldim. 
Kilo vermek isteyen, diyet mevzulariyla ilgilenen yada benim gibi genel anlamda bilgisini arttirip, motive olmak isteyenlere tavsiye ederim.


Wednesday, September 10, 2014

Pride, Prejudice and Jasmin Field~ Melissa Nathan

@ 3:33 PM 0 comments
Yapmis olmak icin yapilan isleri sevmedigim gibi yazmis olmak icin yazilan kitaplari da sevmiyorum.

Burada detayli bir sekilde anlattigim gibi bana gore tum zamanlarin en guzel ask hikayesi Gurur ve Onyargi'dir.

Kitabin kendisini, filmlerini, dizilerini kac kere izlesem SIKILmam. 
ki normalde film izlemekten cok SIKILirim.

Dolayisiyla fan fiction'larina da gayet acigim.
Gercek hikaye kadar guzel olmasa da yine de keyif verir, kendini okutur.
Sanat saheseri beklememek lazim ama arkadasim bu kadarda bastan sagma yazilmaz!

Kitabin hic bir seyini sevmedim.
Bana hic bir sey katmadigini dusunuyorum.
Hikayenin basitligi bir yana, bir kere bile sozluge bakmadim. 
Toplam 200 kelimeyle anlatmis tum hikayeyi, bakmama hic gerek olmadi.
Gundelik dile alismaya calisan,basit konusmalari anlamaya calisan biri olsam neyse.
Bundan sonra elime keyif garantili bir kitap almaliyim.
Buna gercekten ihtiyacim var.

Kitap olmasa da bu aralar keyif aldigim bir sey var aslinda.
Freeze dried meyvalara taktim. 
Oyle guzelki, her sabah kahvemle, her aksam cayla paketin dibini goruyorum. 
  
Elma, mango, cilek ne ararsan var.
Hepside cok guzel. 
Tavsiye ederim.



Thursday, September 4, 2014

Ali and Nino / Ali ve Nino ~ Kurban Said

@ 9:59 AM 0 comments
bir ask hikayesi...

ben demiyorum.
kitabin kapaginda oyle yaziyor. 

Bence bir ask hikayesi degil.
Yuzunu doguya donmus bir adamin batili bir kiza "sahip oldugu" bir hikaye.
O da kendince seviyor tabi ama her seyden  once gercekten sevmesine  kulturel kodlari izin vermiyor. 

Kadini mal gibi goren kulturlerde -ki buna Turk kulturu de dogusuyla batisiyla, kuzeyi guneyi, ortasiyla dahil- sevmek zor oluyor.  
Hep soylerim bizim erkegimiz sevmeyi bilmiyor. 

Erkegin kutsandigi, ustun goruldugu topraklarda erkekler isteklerini gerceklestirirken, tum simarikliklariyla bazi kadinlari peslerinden surukleyebiliyorlar. 

Bu dun de boyleydi, bugun de boyle.
Simdikiler daha beter ustelik, ayilik ayni, bayagilik ekstrasi.

Kiz icin uzuldum sahsen. 18 degil 20 yasinda Ali ile karsilasmis olsa suratina bile bakmazdi.

AMA

Kafkaslari, Azerbaycan, Iran ve 1. dunya savasi zamanindaki Turkiye'yi merak ediyorsaniz, farkli mezheplerin ve dinlerin birbirleriyle iliskilerine ilginiz varsa, kalin SIKIci politika kitaplari yerine bu kitabi okuyun. Cok sey ogreneceksiniz.

Yazarin adaletine hayran oldum. Ne bir tarafi cok ovmus ne de digerini cok yermis.
Tam ayarinda anlatmis. 
Muhtemelen kendisi Musluman oldugu* ve daha iyi bildigi icin Muslumanlarin bakis acisini daha cok anlatmis ama bunu diger gruplari assagilayarak yapmamis.

Okurken icimin buruldugu anlar cok oldu. 
Nasilda beklemisler,  nasil umud etmisler Turklerin savasi kazanmasini

Yazik olmus...








*bu konuda net bir bilgimiz yok. Cunku Kurban Said takma bir isim. Cok farkli kimliklerle yasamis. Kactigi icin Yahudi oldugunu soyleyenler var ama aksi goruslerde azimsanmayacak kadar cok. Ben liberal yada en azindan Avrupa kulturu almis bir Musluman oldugunu dusunuyorum.
Bunu yazarin diger kitabinda daha iyi anliyoruz. Ondan daha sonra bahsedecegim.





Friday, August 29, 2014

Simyaci / the alchemist ~ Paulo Coelho

@ 10:29 AM 1 comments
Uzuuun zaman once, taa lisedeyken Simyaci'yi okumustum. Hatta okulda tenefuslerde canim SIKILdigi icin okulda okumustum. 
Gerizekali cocuklardan biri benimle dalga gecmisti. Hani simya her hangi bir maddeden altin yapma zanaati ya, cok aptalca, tam sana gore bir aptallik falan muhabbeti...
igrenc seyler...
Zaten o sene benle baya bir dalga gecmislerdi. Kabus gibi bir seydi. 
Tabi onlar o zamanlar beni loser* gibi gorup kendilerinin cok iyi isler basaracaklarini saniyorlardi. Sonuc oyle olmadi.
iyikide olmadi.
Daha zeki, daha cesur, ve kaybetmekten daha az korkan ben oldugum icin onlarin hayal ettiklerini, hatta hayallerinin otesini basaran ben oldum. 
-bu lafim sanaydi liseli kardesim :) yani sen otur kitabini oku, vizyonunu gelistir. Kazanan sen olacaksin ve bunun en buyuk kaniti da bizzat benim. Onlari salla gitsin. Gerci sen fazla zeka ve ustun empati yeteneginin verdigi asiri kirilganlikla tam olarak sallayamazsin ama  sallayabildigin kadar salla-

Herneyse, o gun  baslayip, eve gelince bitirmistim. 
Bir hikmet oldugunu anlamis ama -zannediyorum- mistik ogeler nedeniyle ne oldugunu anlayamamistim. 
Biliyorsunuz bizim camasirhanenin kutuphanesi var -evet kitaplik degil, kutuphane- camasir yikamaya gittigimde orada buldum.
Bir daha alip okudum. Bu sefer hikmetini nispeten anladigim kanaatindeyim.
Pilot hikaye $oyle; bir cobanin gordugu bir ruya uzerine hazine bulmak icin ciktigi yolda kendi hikayesini bulmasi diyebiliriz sanirim. 

Yola cikmis biri olarak insan yola cikinca neyle karsilasacagini bilemiyor. Basina neler neler geliyor. Sonucta o basina gelenler degil, onlara karsi dost bildiklerimizin verdigi tepkiler canimizi yakiyor.
Keske yakmasa... ama yakiyor iste...

Kisa bir kitap, aslinda 1 gunde bitirilebilir ama bence bir oturumda 30 sayfadan fazla okunmamali. Zaten kitabi sahile de goturmedim. Evde kendime atmosfer yapip okudum. Cunku bence insan ancak o zaman odaklanabiliyor.

Yazilali cok uzun zaman oldugu icin bazi bolumler artik kliselesmis gelebilir.
Yinede onlari bile butunluk icerisinde okumanin ayri bir guzelligi var.

Donup donup tekrar okusam belki farkli seyler ilgimi ceker diye dusunuyorum.
O yuzden bir kopyasini kendime de alacagim.
Bu okumamda ilgimi ceken kisimlari instagram hesabimda paylastim ve paylasmaya devam edecegim. Zira izleyicilerimi SIKmamak adina abartmamaya calistim.

Bundan sonra yola elimdeki kitaplari bitirir bitirmez muhtemelen sonbaharda Paulo Coelho'nun baska bir kitabini siparis ederek devam etmeyi dusunuyorum. 





* ayni anda hem ezik, hem malup, hem zavalli  manalarina gelen compact bir sozcuk


Tuesday, August 19, 2014

Octopus/ ahtapot ~Guy Lawson

@ 2:43 PM 0 comments
Sahil kitaplarimin arasina bir yenisini daha ekledim. 

Global finans sektoru, Wall st, beyaz yakali kalpazanlar...

nasil?

gizli borsa, illimunati, ajanlar, komplo teorileri

daha ilginc degil mi?

Kitap gercek hikaye diye tanimlanmis ama sahsi gorusum daha ziyade hatirat oldugu yonunde.
Sebeplerini daha sonra aciklayacagim. 

Karakterimiz Sam Israel, wall st'de bir sure calisip sonra kendi yatirim sirketini kuran bir adam. 
Vadettigi buyuk karlari yapamayinca sahtecilige basvuruyor.
 Ama tabi ilahi adalet var. Sen herkesi kandirinca seni de bir kandiran bulunuyor.
Ac gozlulugun sonu yok!

Kisilik olarak yazar benim kafamda bu adamin Bernie Madoff (Madoff skandalindan hatirlarsiniz),Gordon Gekko, ve  birazcik Ben Bernanke arasi bir adam gibi bir izlenim birakti.
Asiri hirsli, durma noktasini bilmeyen, baska insanlari dusunuyormus gibi yapan biri. 
Baslangicta cok ilginc gibi gozuksede gundelik hayatta pek cok kez karsilasabilecegimiz turden biri aslinda. Her yer onun gibilerle kayniyor ama bu adamin eline biraz guc ve para gecmis. Zaten ne olmussa oyle olmus.

Cok surukleyici bir dille bu adamin yaptiklarini okuyoruz.
Ben okurken cok eglendim.
Kafam bosaldi. 
Boyle bir seye ihtiyacim vardi kesinlikle.

AMA 

Daha once bahsetmisimdir, Robby ve ailesi 3-4 kusaktir is ve finans cevreleriyle icli dislidir. 
Zaten Robby'nin kendisi de oyle. O yuzden bu adam hakkinda biraz bilgim var. Okuduktan sonra da arastirdim ve kesin emin oldum.

Bana kitabi babasi verdi. Okuyun, konusalim dedi. 

Bu kisim biraz spoiler gibi olucak ama yine de bastan neyin ne oldugunu bilerek okumakta da bir sakinca gormedigim icin yaziyorum.

Herseyden evvel Graber'le tanismasi pek onun anlattigi gibi olmamis.
O bar hikayesi falan kurmaca. Bir cok kisi kuzeninin tanistirdigi konusunda hem fikir. Cunku ayni donemde kuzeni de ayni yerde calisiyormus.
Muhtememlen cok uzun sure uyusturucu kullanimi nedeniyle beyni hayal ettigi seyle gercegi karistirmaya baslamis.
Bunu  baska bolumlerde de SIK SIK farkediyoruz. 
Ne gariptirki, erken yastan itibaren bu kadar cok uyusturucu kullanmasinin sebebine ise hic deginilmemis. Sadece sirt agrilari ve gecirdigi cok sayida (son 7-8 yil icerisinde 10 tane falan diye biliyorum) omurga ameliyatindan bahsediyor.
Oysa gercekte omurga problemleri yasamaya 16 yasindayken babasinin arabasiyla yaptigi kazadan sonra basliyor. (Kitapta bu kisim yok)
Bir zaman sonra oyle bir his yaratiyorki insanin icinde, sanki sirtinda cok yuk var cok stresli de ondan omurga problemi yasiyor gibi dusunduruyor okura. 
Bir cesit acima duygusu hissettiriyor.

ilk 100-150 sayfada hep Graber'in ucagindan, yatindan, katindan bahsediyor ama onlar Graber'e ait degil, sirkete ait ve  sadece belirli bir olcude kullanim hakki var.
Nedense Sam Israel'in kafasinda kullandigi hersey Graber'e aitmis gibi bir imaj olusmus.
Istese de alamaz ayrica, cunku kazandigi para finans sektoru icin cok fazla degil. 
King diye anardik falan diyor. Direk desteksiz sallamis.
Graber icin kime sorsaniz herkes onu bir beyefendi olarak tanimlar eminim.
Kazanmayi ve kaybetmeyi bilen saygin bir broker. 
Yani o bavullarla gelen paralar falan hep yasal. O zaman neden bavullarla gidip geliyor derseniz cunku 80lerde para transferi fiziksel olarak yapiliyordu.

Graber'in yanindan ayrildigini soyluyor ama bu da dogru degil. Ayrilmadi, kovuldu ve bunu herkes biliyordu. Isten kovulmasinin sebebi de ondan para calmasi. Daha o zamandan hirsizliga baslamis. keske finans hayati o zamanlar bitseymis.
Yine hic bahsetmiyor ama yasal olarak trade yapamamasinin sebebi lisansinin olmamasi. Linsansinin olmamasinin sebebi de iptal edilmis olmasi. 

Wall st. %90 yahudilerden olustugundan bahsediyor.
Bunu secici algiya bagliyorum. Kendisi yahudi oldugu icin oyleleri goruyor. 
Evet finans cevrelerinde diger mesleklere nazaran daha fazla yahudi var ama oran %90 degil. 
En fazla %40 olabilir. Bu cevreyle bizzat kendim gayet ic iceyim. 
Diyelimki o yillarda daha fazlaydi, simdi azaldi. Her halukarda %50dir, fazlasi olamaz.
Pek cok seyi oldugu gibi bunu da fazla abartmis.

Neyse, bir diger konu basindan itibaren merkezlerinin yani Bayou headquarters'in bile suphe cekici oldugu yonunde gorusler var. Yani hep bos olan bir park yeri, fazlaca iyi davranan cok az miktarda calisan olmasi, ve buna ragmen yuksek kar oranlari...

Yani demem o ki, para yatiranlar da bir garip...

Bana en garip gelen ki, bu konuda polisin de suphelendigi kanaatindeyim. 
Bence onun esas saklamaya calistigi kara para akladigi gercegi.
Cunku; 
1. evi nakit parayla aliyor ve dosuyor (bu 90larin en tipik kara para aklama yontemiydi. Ben bile biliyorum yani, pess! Gerci sonradan nasil sisteme sokup temiz paraya ceviriyorlar bilmiyorum ama yapiyorlar bir sekilde)
2. ve en onemlisi karisi bosanirken 50 milyon dolar talep ediyor. Yani bir yerlerde 100 milyon dolar sakladigini dusunuyor. (hani ikiye bolunecek ya, kadinin payi yarisi olacak.)
Daha bir cok baska detayda var ama meramimi anlattigim kanatindeyim, daha fazla deginmeye degmez. 

Ozetle o bahsettigi "gizli market" sacmaliklarina caresizce inanmasinin, olabilecegine ihtimal vermesinin sebebi o parayi aklamakti. 
Muhtemelen bunu poliste biliyordu ama delil yetersizligi nedeniyle olmadi. 

ve yazar bu kisima hic deginmemis.
Belkide tum kitabi 3-4 kisiye sorarak yazdi.
Bilgiler hic teyit edilmemis gibi...

sonra da arkasina utanmadan "son soz" yazmis.
Sam Israel hep dogrulari soylemismis...
Bana gore o hic bir zaman dogruyu soylemedi. 
Hatta belkide kitabin yazilmasinin amaci kahramani biraz masum gostermek ve kamu oyu destegi almak, sadece sahtecilige dikkati cekip, diger kanunsuzluklari unutturmak bile olabilir
Zira bu sayede sadece sahtecilikten en fazla 20 yil yatar cikar. Diger durumda 30-40 yili bulabilirdi.
Dolayisiyla ben bunun safca bir acgozluluk hikayesinden fazlasi oldugunu dusunuyorum. 

Tum bunlara ragmen bu kitabin okunmasi gerektigine inaniyorum.
Ozellikle MBA yapmayi dusunenler icin Ingilizce finans terimlerine alismak icin iyi bir deneyim olabilir.
Ayrica surukleyici ama dedigim gibi  gercek hikaye degilde kurgu oldugunu bilerek okursaniz.






Sunday, August 3, 2014

The return journey~

@ 2:25 PM 0 comments
Son zamanlarda is icin o kadar cok okudum ki, keyif okumalari keyif vermemeye basladi, okuyamadim.

Yeniden okumaya basladigimda elimde uzun suredir surunmekte olan kitaplari bitirmekle basladim.

300 sayfalik bir kitabi bitirmek ne kadar surebilir?
yada ne kadar zor olabilir?

Kisa ama yine de okudugunuz materyale gore degisir, degil mi?

iste benim okudugum materyal surunduren tipteydi.
Dolayisiyla araya 1-2 kitap aldim. Bir ara sadece uykum kactigi zamanlarda okudum falan falan...
Zor oldu yani.

O yuzden baslayacaksaniz yaniniza cay degil, caydanlik alin. Cayim bitti kalkayim, doldurayim derseniz hic bitmiyor. Demlik bittikce kalkin, gene de 1 ay falan surer.
Maeve Binch'in kitaplari zaten genellikle SIKIcidir. Siradan insanlarin siradan hikayelerini anlatir. Ilginc olmasini beklemek hata olur ama arkadasim, bu kadar da olmaz ki!
Bu kadari bana bile fazla geldi. Ki ben kendim de cok eglenceli biri sayilmam.

Ara ara acip okumak acisindansa gayet iyi. Cunku bir roman degil. Icerisinde 21 tane kucuk hikaye var. Hepsi de bir birinden bagimsiz. 

Yazarin diger kitaplari da aslinda ayri ayri hikayelerle ilerler sonlara dogru bir yerlerde birlesirlerdi. Bu sefer tek fark birlesmemesi oldu. 
Aslinda iyi bir Binch okuruysaniz farkedersiniz, bu kitaptaki bazi hikayelerin karakterleri de tanidikti. 
Bir noktada bazilari yine birlesti ama bunu ancak tum kitaplarini okuyanlar anlayacaktir.   

Gel gelelim, 21 hikayeden kaci aklinda kaldi derseniz, 7-8 tanesi biraz, 2-3 hikayeden de gercekten etkilendim. 

Zaten sorunda buydu. 
Hepsine bayilmayi tabiki beklemiyorum ama bu da biraz az geldi. 

Onun disinda dili gelistirmek acisindan muthisti. 
Uzun zamandir kitap okurken hic sozluge ihtiyac duymazdim. Bu sefer bazi sayfalarda 3-4 kere baktigim bile oldu. 
En guzel tarafi da text 'e cok iyi yedirilmisti. Kullanmis olmak icin kullanmamis, o sozcuk oraya olmus. Adeta yerini sevmis 

Demem o ki; cok  eglenceli bir kitap degil ama iyi yazilmis.  Ingilizcenizi gelistirmek istiyorsaniz yada TOEFL, GRE, GMAT turevi standard sinavlardan birini alacaksaniz kesin okuyun.










Friday, June 20, 2014

Don't Worry, Make Money ~

@ 9:09 AM 1 comments
Bestseller'lardan ve kisisel gelisim kitaplarindan hoslanmiyor musunuz?

Elimde mevcut antipatiyi nefrete donusurebilecek bir kitap var.
Bunu okuyun, bir daha hic birine yaklasmayin!
O derece!

Zaten oldum olasi akil verilmesinden hic hazetmem.
O yuzden kisisel gelisim kitaplarindanda hoslanmam.
Bana bilmislik taslayan anne/ teyze arkadaslari ile sohbetler, bana daha ziyade soylev gibi gelir.
Ne kadar sIKIci!

Bu sefer kutuphanede gorunce, hadi onyargili olmayayim, okuyayim dedim.
Sonucta kitap parayla alakali ve benim portfoy yonetimi konusunda pek bilgim yok diye dusunmustum.
Icerisinde 100 tane oneri var. 
Her gece birini okusam, uykuya gecisimi kolaylastirir saniyordum.
Hic oyle olmadi.

Malesef bu kitap daha ziyade fazla basit, fazla siradan ve gundelik oneriler veren bir kitapmis.
Oylesine bir kisisel gelisim kitabinin para ile ilgili hikayelerle suslenmis hali daha ziyade.

Bizde biliyoruz, iyi dusun iyi olsun!
Kolaysa sen dusun!

Neyseki, kutuphaneden almistim. Para verip alsam kahrolurdum.
Son zamanlarda kutuphanelerin bunun icin oldugunu bile dusunmeye basladim.
Iyiki varlar.
Onlar sayesinde kuskulu oldugumuz kitaplari satin almadan okuyabiliyoruz













Tuesday, June 10, 2014

Biz burada devrim yapiyoruz Sinyorita #EceTemelkuran ~

@ 1:56 PM 0 comments
Ece Temelkuran'in Venezuella devrimini anlatan bir kitap yazdigini ogrendigimde etrafimda ne cok Venezualla'liyla beraber yasadigimi, buna ragmen, aslinda bildiklerimin boluk borcuk oldugunu farkettim. 

Sadece birlikte calistigim, okudugum arkadaslarim degil,  cok  sevdigim, beni bilim askina dusuren eski tez hocam bile Venezuella'liydi ve ben sadece orada sartlarin cok degistigini(!) biliyordum.  
Neyin degistigini az cok bilsemde, Chavez'in degistirdigini iyi biliyordum.

Amazon'da $6'a gorunce hemen almamda bu saydiklarim etkili oldu. 
Bir roman yada eski gazete yazilarindan derleme bir kitap degil, ciddi ciddi yazilmis bir politik kitap olmasi itibariyle "sahil kitaplari" listeme eklemedim. 
Elime kalemimi, kahvemi aldim ve okumaya basladim.
Daha dogrusu Ece yine bize geldi ve anlatmaya basladi. Ben hikayeyi onun o samimi bir arkadas, yada belki (yasi itibariyle) abla  sesinden dinledim. 
Yalniz bu sefer kalkmak bilmeyen bir misafir gibiydi. :)
Sikayet etmedim. Halimden cok memnundum.

Planim gunluk 40-50 sayfa okumak suretiyle 1 haftada tamamlamakti ama oyle olmadi. 
Haziran ayina yakismayan soguk hava ve yagmurunda etkisiyle sabah oturdum ve bazi bolumleri iyi ozumsemek icin 2 kere okumama ragmen aksam 3 sularinda coktan bitirmis, ve size bu satirlari yazmaya baslamistim.

Bu kitapta cok genel anlamda, Chavez'i iktidara getiren ve orada tutan sebepleri, kulturel ve inanc kodlarini, farkli kesimlerin korkularini hissediyoruz.
Kendi ulkemizde Ergenekon'dan, Gezi'ye farkli fikirleri savunan gruplarin birbirine yaklasip, ayrisarak, muhalifler ve yandaslar olarak keskin cizgilerle ikiye bolunmesinin, baskana asik olanlar ve nefret edenler zitlasmasinin Venezuella versiyonunu okuyoruz.

Kitap 2005'de yazildigi icin kantarin topuzu henuz kacmadan once, en basinda islerin aslinda ne kadar guzel oldugunu goruyoruz.
Ama ayni zamanda taa o zamandan orta sinifin yok edilis surecini adim adim izliyoruz.
ve "surec" sozunun onlar icin neden onemli oldugunu, sadece yasam alanlari ve tarzlarinin degil,  sozcuklerin bile muhalifler ve yandaslar olarak ikiye bolunebilecegini ogreniyoruz.

Venezuella devrimini merak edin yada etmeyin, politikaya ilginiz varsa muhakkak okuyun.
Size cok sey katacagina inaniyorum. Yalniz unutmayin, bu kitap 2005'de yazildi. O gunden bugune dunya'da da onlarda da cok sey degisti. Tipki bizim ulkemizde oldugu gibi...



Friday, May 30, 2014

Dugumlere Ufleyen Kadinlar #EceTemelkuran ~

@ 10:24 AM 0 comments
Uzuuun zaman sonra -ben diyim 3 yil siz deyin 5- ilk defa Turkce bir roman okuyacaktim. Bunca yil sonra okudugum roman gecen zamanin ihtisamina yakisir olmaliydi.
Kendim secmis olsam ne okurdum bilmiyorum ama annemin secip begendigi bir romani tercih ettim. 
Iyiki de oyle yapmisim.
Kalbi kirik, biraz boslukta, kendini kaybetmemis ama kendini arayan 4 kadinin hikayesi.
Ama oyle Sex and the city kizlari gibi bagimli karakterler degil, 4 guclu kadinin hikayesi. 
Erkeklerin en guclu oldugu toplumlarda bile onlara muhtac olmadan yasayan kadinlarin.
"Cunku bir erkek bir kadinin nefesi kadar"

Ne anlatiyor derseniz, anlatmam cok zor cunku tek bir sey anlatmiyor.
Ana hikayeye eklemlenmis onlarca yan hikaye ve yan hikayelerinde hikayeleri.
Ve tum bu hikayeler muhtesem bir edebi dille anlatilmis.

Ece Temelkuran'in bu kadar iyi yazdigini hic bilmiyordum. 
Zira gazete yazilarinda bunu hissetmek hic mumkun degildi. Gerci konusmalarini severdim bir potansiyel oldugu belliydi.
 Ama romanciligi muhtesem olmus. Yani bu baska bir sey, bambaska!
Bence o herseyi birakip, romanciliga odaklanmali.

Betimlemelerini en begendigim yazarlardan Orhan Pamuk'la bile rekabet edebilecek gucte.
Ki Orhan Pamuk.... Orhan Pamuk yani!
Goruslerini begenelim begenmeyelim, romanciligi son derece basarilidir.

Onun kitaplarinda yasadigim, seanslar halinde okuma (mesela 1 gun 100-150 sayfa okuyup sonraki 2-3 gun hic bir hikaye okuyamama ve o hikayenin icinde yasama, okuduklarimi sindirme ve sonra tekrar 100-150  sayfa okuyup tekrar bir kac gun sindirme halini) Ece Temelkuran'in bu kitabinda da yasadim.
Sahilde okurken, frizbi oynayan cocuklar fazla gurultu yapinca, okurken Robby falan bir seyler sorunca kendimce sinirlendim, atarlandim falan. Hani hikayemi niye bozuyorsunuz? sinemada filmin orta yerinde ekranin onundan yuruyen golge gibisiniz.

Kitabi dun gece bitirdim ve hala icinden cikamadim. Karakterler hala kafamin icinde bir yerde yasiyorlar. 
Hani Ece iceriden bana seslense sasirmayacagim. Ona da bir kahve koyup karsilikli icecegim. O derece.

Kitabin Ingilizcesini bekliyorum. Cikinca onu da okuyacagim. O zaman karar verecegim bol odullu bir yazar olup olamayacagina. Cunku ceviri kalitesi muhim.
Ayni duyguyu alip alamayacagimi merak ediyorum. Verebilirse, tamamdir. 

Alacagi odulleri cok onemsemedigini biliyorum ama onun odullerini ben onemsiyorum cunku fazlasiyla hakettini biliyorum. Daha dun gece okudum, goruyorum.

Kendi icindeki gelisimine taniklik edebilmek icin diger kitabini da siparis ettim. Amazon'dan aldigim icin ufak capli bir servet verdim ama Ece'ye deger.

Saturday, February 1, 2014

The Other Boleyn Girl {diger boleyn kizi}~

@ 11:50 PM 2 comments
Bu kitabi oturdugum sitenin kutuphanesinde bulup okumaya basladim.
Uzun zamandir print kitap okumadigim icin epey degisik bir duyguydu.
Kitabin icerigi ile alakali ise daha karsik duygularim besliyorum.

Herseyden evvel su gibi cok cok akici, kolay okunabilen bir kitap. 500 kusur sayfa nasil gecti anlamadim.
ama...
Yazar tarih romani yaziyorum diye ortaya ciksada bu romanda tarih diye bir sey yok.
Bastan assagi uydurmasyon.
Isimleri degistirip sadece bir ask romani yaziyorum deseydi bu elestirilerimin hic birini yapmazdim.

~bu kisimda az da olsa spoiler verecegim bilginize~

Herseyden evvel hikayenin yasandigi donemde yasanilan iliskiler ve asklarin yasanmasi muhtemel degil.

$oyleki, kitapta yasanilan ask 19. yy romantik doneme ait. 
Yazar onu alip 15-16 yy'la goturmus. Bu da o donemin tum politik motivasyonlarinin atlanip krali bir ailenin kuklasi olmus bir gerizekali gibi gostermesine sebep olmus.
Bu cok temel bir hata malesef. 
Tarih romancisi bunlara dikkat etmeli. 

2. hata:
Mary Boleyn'in Ingiliz sarayina geldiginde tamamen "masum" oldugu yani bakire oldugu ve kucuk kardes oldugu, kocasiyla da 13 yasinda evlendigi vurgusu yapilmis.

bir kere Mary Boleyn Fransiz sarayindan kovulmasinin sebepleri malum.
actirmayin kutuyu soyletmeyin kotuyu!

Hadi o konuya deginmeyebilir yazar. 

Ya kucuk kardes oldugu?

Tum tarihciler Mary'nin abla Anna'nin kucuk kardes oldugu konusunda hem fikir.
Ustelik bunu gercege uygun yazsa hikayeye hic bir etkisi olmayacakti. 
yani ne geregi vardi iskembeden atmanin?

13 yasinda "masum" evlilik!
pardonda yasi kucultme ve bekaret vurgusu cidden sacma olmus ve hikayeyi sulandirmis.

Iste bu ve bunun gibi daha onlarca sebepten begenmedim. 

Tamam, hic birimiz tarih ogrenmek icin okumuyoruz bu kitaplari adi ustunde kurgu ama kurgununda bir dozu var.
Bana gore tarih fiction yazari uzerinde tartismalar olan konulari manipule etmeli. Geri kalan tum tarihi hadiseleri, gerceklere uygun yazmali. 

Mesela Anna Boleyn'le erkek kardesi arasindaki ensest iliskileriyle ilgili yazmasi iyi olmus.
Yine erkek kardesinin es cinsel iliskisi vs. de tabu sayilabilecek konulardan oldugu halde yazmis, iyi de etmis.

Mary Boleyn'in 2 cocugu var. Bunlardan kiz olanin kraldan oldugu kesin ama oglu tartismali. 
Kraldan olmadigi tahmin ediliyor. Cunku eger oyle olsaydi, hanedanin devami icin kesinlikle Mary'le evlenirdi. Yine de kesin degil, dedikodu oldugu icin uzerine yazilabilir bir konu. 

Dedigim gibi tartismali, skandal konular uzerine oynamak eyvallah ama otekiler
HAYIR!

Tum bunlar bu Ingiliz tarihi hakkinda cok sey bilmeyen biri icin cok kotu olmayabilir ama ben bildigim icin beni cok rahatsiz etti.

Serinin devamini okumayi dusunmuyorum.
Phillippa Gregory benim icin bitmistir.
Tarih romani bence Alison Weir'den okunur.
En azindan o tarihe saygili.










Saturday, January 4, 2014

Kissed in Paris~

@ 7:16 PM 0 comments
Bir solukta okudugum, daha ilk sayfadan beni kendine kilitleyen, muthis surukleyici, aksyonun hic bitmedigi bir roman. 
Sonunu tahmin edebilirsiniz ama aradaki olaylari asla!

Kahramanimiz dugunune bir hafta kala mecburi bir is icin Paris'e gitmek zorunda kalir. Paris'te basina gelenler hayatini tamamen degistirir. Bu gune kadarki kararlarini, nisanlisiyla olan iliskisini ve  tum yasantisini sorgulamasina sebep olur.

Uzun yillar tek basina seyahat etmis, tek basina yurt disinda yasamis biri olarak hikayeyi son derece inandirici buldum. Yazar insanlarin evlerinden uzaklastiginda ne gibi salaklar yapabilecegini cok  iyi anlamis ve bunu romana cok iyi yansitmis.
Mekanlar cok gercek anlatimi karsisinda resmen buyulendim. 

Ana karakterin iliskisini sorgulayan halleri muthis bir psikoanalizdi. 

Gecmiste ayni sorulari kendimde sordugum, benzer seylere kizdigim icin karakterle aramda bag kurmakta hic zorlanmadim. 

Belki tek abartili buldugum taraf Fransiz erkeginin cok asiri idealize edilmis olmasi oldu. Mubarek hepsinin gobegi baklavali, saclar baslar daginik ama seksi serseri modeli, dudaklar o bicim!
Yok artik!
Hic Fransiz gormesek inanicaz!

Neyse, yazarin bir Fransiza asik ve evli oldugunu varsayarak, bu hayranligini hos goruyorum.

Daha detayli hikayeyi ve kitabin kendisini indirmek icin buraya bakabilirsiniz.

Monday, December 16, 2013

Pride and Prejudice {Gurur ve Onyargi}~

@ 1:31 AM 0 comments
Her izlediginizde ayri tat aldiginiz filmler, her okudugunuzda farkli bir tarafini kesfettiginiz kitaplar vardir ya, benim icin o kitap ve film Pride and Prejudice.
Tutuculugum burada bile belli oluyor. :)
Her halde 50 kere falan okumus ve bir o kadar da izlemisimdir. Hatta fan fiction'larinin bile tamamini okumusumdur diyebilirim.
Hayata ve iliskilere bakisimda cok onemli etkileri olmustur. Karakterlerle aramda baglar kurup, yasadigim deneyime gore kendimi onlardan benzettigim de olmustur. 

 Bu defa okudugumda bana askin onyargilarla ayni yerde olamayacagini anlatti.
Robby'le iliskimizin neden iyi gittigini ve bugune kadar hayatima girenlerin neden kalamadigini daha iyi anladim.
Sahip oldugumuz aska  ve bir birimizi bulmus olmamiza bir kez daha sukrettim.

Mr Darcy'nin askinin kalbini kazanabilmek ve hatasini telafi edebilmek icin cabalarini Robby'e
ve
Mr Darcy'nin gorgu kurallarini onemseyen hallerini de kendime benzettim.

Kitap bence Romantik donem edebiyat eserlerini en muhtesem orneklerinden. Sevmedigini soyleyenler, ya bildigin yontulmamis odundur yada okudugunu anlamamistir.

Bosuna klasiklesmemis. Gerek ana hikayesiyle gerek yan hikayelerle bugunun iliskilerini bile pek cok acidan aciklayabilen zamansiz bir hikaye. Karakterlerin her biri cok boyutlu bir anlatimla gercek insanlara donusturulmus. Oyle ki sanki o insanlar tarihin bir doneminde yasamislar gibi hissediyorum. Ki bu; bazi cok satanlar listelerinde SIKlikla rastlayabilecegimiz (bence cala kalem yazilmis) tarihi kurgu kitaplarda bile hissedemedigim bir duygudur.  

Yani sira, yazildigi donemin sartlari icerisinde kadinin toplumdski statusu, erkegin kadina verdigi deger, ve siradan Ingiliz halkinin yasantisina dairde cok sey ogreniyoruz. 

Onlarca sadelestirilmis versiyonu olsa da, kitabin Jane Austen'in yazdigi orjinal halini hic bir seye degismem. Ceviriler arasinda hangisi en basarili bilmiyorum ama Ingilizce biliyorsaniz, kesinlikle Ingilizcesini ve orjinalini okumanizi tavsiye ederim. Zira kesinlikle farkli bir enerji geciyor insana.
pride-and-prejudice2
Filmlerin en sevdigim versiyonu 2005'te  yapilan Keira Knightley'nin Elizabeth'i canlandirdigi
versiyonu. Tahmin edebileceginiz gibi bu durumda  Keira Knightley'e bayiliyor olmamin etkisi azimsanamayacak kadar buyuk. O kadar ki; hatunu baska bir role yakistiramaz oldum. 
Muzikler, manzaralar ve kiyafetler eh iste, daha iyi olabilirdi.  
Oyuncularin cok dogal ve inandirici oynamasi yinede filmi izletecek kadar guzel.

Bu sefer tek hatam kitabi okurken filmi izlemem oldu. 
Filmi izledikten sonra, aksam kitabi elime aldim ve o an kafamda film yavas cekimde oynamaya basladi. Basta hosuma gitse de sonradan sinir bozucu bir hal aldi. 
Bir daha ayni hatayi yapmamaya calisacagim. En azindan 1 hafta ara verip oyle okuyacagim kitabi.
keep-calm-and-find-mr-darcy-6
Bazilari "sakin ol ve Bay Darcy'i bul" deseler de bence siz sakin olun ve kendi Bay Darcy'nizi bulun :) 



Follow me~

 

KaLinka Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review