Wednesday, November 27, 2013

The dictator~

@ 1:19 AM 0 comments
Evde tasinma nedeniyle henuz TV ve home theater sistemlerimizi kuramadigimiz icin son zamanlarda hava soguk olmasina ragmen hic bir sey izlemiyorduk. Ipad alinca, biraz ozledigimizden birazda goruntu kalitesini merak ettigimiz icin uzun zaman once fragmanini gorup merak ettigimiz Sacha Baron Cohen komedisi, Diktator'u izledik.
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Ne cesit espriler sevdiginize gore degisir aslinda ama genel anlamda sahsen bana hitap etti. Bazi esprileri fazla yavan, vicik vicik bulmama ragmen sonunu getirebilecek kadar guzeldi ama sinemaya gitmis olsam parama yazik olmus hissederdim.
Bu arada ben Recep Ivedik turevi tiplemelere tahammul dahi edemeyen, resmen tiksinen soguk mesafeli ablalardanim :) yani onu bilin ona gore okuyun yorurumlarimi.

Her neyse ne diyordum, ha para vermedigim Amazon prime'dan izledigim icin sorun etmedim.

Etrafimdaki bazi Amerikalilar ve IMDb sayfasindaki bazi yorumcular fazla "offensive"  yani saldirgan, hakaretaviz bulmuslar. Pek bir offend olmus tosunlar.
Aman yerim ben onlari!
Kendileri en offensive tavirlari takinir sonra da tuylerine dokununca ziplarlar.
2. Dunya savasi disinda hic bir savasi kazanmamis bir ulkenin insanlarindaki bu hava nerden gelir anlamam. Asiri sisirilmis egolar!
Komediye dahi tahammulleri yok!
Hic cekemiyorum bu tipleri, bilhassa bu aralar asiri sinirime dokunuyorlar.

Neyse yani, demem o ki arada siyasi esprilerle falan Amerikalilara giydirse de (hatta tamda bu sebepten) izlemeye deger bir komedi.

Bir pazar gunu hava soguk, caniniz disari cikmak istemiyorsa alin cayinizi/kahvenizi, acin izleyin. Hatta dantel, orgu vs. de orebilirsiniz, zira konuyu takip etmek icin her dakika dikkatinizi vermenize gerek yok.

Oyle cerez gibi bir film. Arada lazim boylesi de ama degil mi?

Sunday, November 24, 2013

Kabus gibi çöktü {just like a nightmare}~

@ 1:10 AM 0 comments
scroll down for English

Soguk havadan bahsediyorum. 
Daha Kasim ayindayiz ne bu Allah askina?

 I am talking about the cold weather.
I am not dreaming of a tropical rain in Chicago's winter but it is too cold for November.

Bütün sinirlerim alt ust oldu. Zor ve gec uyuyorum. Sabahin korunde dikiliyorum. Dolayisiyla uykusuzluk beynime vurdu. Mecburi seyler haric dogru duzgun bir sey okuyamiyorum. Cunku hem canim istemiyor hemde kafam almiyor.

I hardly sleep at night and wake up early in the morning, although it is definitely not necessary.
It's totally destroyed my perception.
I can't even read. Because I don't feel like I want to read and even if I force myself, I don't understand what I read. 

Beyin hucrelerim dondu resmen!

It feels like, my brain nerves are completely frozen. 

Inanmazsaniz bakin ahanda burda:

If you don't believe me, here is the picture:
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Gunduzde bundan cok farkli degildi. O zamanda -11 falandi.

It wasn't so different during the day as well. It was about -11. 
Even colder than Finland. Seriously!

O havada sabahin korunde ciktim pilatese gittim. Soguktan öldüm. Agzım, gozum, her yerim yamuldu.

I had a pilates class in the morning. I walked down there and felt the cold in the rest of my body. I wasn't feeling my face and legs when I get back home.

Basta cok usudum keske gitmeseydim dedim ama simdi iyiki gitmisim gun boyu adam akilli yaptigim tek sey o oldu diyorum.

First, I wish I didn't go there but then I realize that it was the only thing I have really done all day long. Other than that I wasn't productive at all.

Gunduz pilatesten sonra cok hos bir kahvalti salonuna gittik (dona dona).
Donuste biraz isinmak icin uzandim. Uyumadim ama isinmam dakikalarimi aldi.

We went to a nice breakfast place (where I am planing to post about later some time) after pilates. I went to bed to warm up a little bit but it took long time for me to feel warmer. 

Sonra zaten soguk n'apicaz disarida havasina girdik. Evdeki isleri yaptik.

Then, we did some stuff at home which were actually important and necessary that we haven't worked on for a long time because of lack of time or just lazyness.

Ben biraz muzik dinledim. Ortaokul, lise yillarim Kral Tv'de cikan bunalim sarkilardan bir kolaj olmak uzere sinirlerimi daha da bozdular ama Istanbul manzaralari guzeldi.
Zaten sonradan farkettimki, klipleri izliyorum, sakiyi dinlemekten ziyade.
Dahasi dun hava yine cok soguktu. Istanbul manzalarinin oldugu bir diziye takildim. Kadin mutfakta asci ve 12 cm topuklularla calisiyor.
Super mantikli (!) ve  olasi (!)
Omrunde hic restoran mutfagi gormeyen insanlar cekiyor her halde diziyi.
Neyse ama dedigim gibi manzaralar guzel.

Home sick olucam yakinda (yada coktan oldumda itiraf etmeye dilim varmiyor).
Robby her zamanki gibi eve is getirmisti. Biraz calisti.
Artik oyle alistimki eve is getirmesine, hic kizmiyorum. Hayatimizin bir parcasi oldugunu kabullendim.

San  Francisco'daki sirket tekrar gorusmeye cagirdi. Tasinma ihtimalimiz daha da kuvvetlendi.

Bir yanim hic istemesede diger yanim bu soguktan kardan buzdan kurtulmak istiyor. Olucaksa kis gelmeden olsun lutfen.

By the time, we were done with our work at home, it was dark out. 
Sunset was at 4pm. Our day ended too quick. 

We were so hungry, we went to eat sushi. Just like every time we got bored of something.

Sonra sushi yemege gittik.
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Iddia ediyorum Chicago'nun en basarili sushi restorani Sakura!
Lakeview'da
Yolunuz Chiciago'ya duserse kesinlikle deneyin, muhtesem.

We recently found Sakura Sushi and I think it is the best sushi bar in Chicago.
In the Lakeview
If you ever come to Chicago, try it.

However, even awesome sushi couldn't make me feel good. :(

Ama o bile keyfimi tam olarak yerine getiremedi :(

Hatta kirmizi yesil Christmas isikli John Hancock ve Bloomingdale binasi manzarasi bile getiremedi.

John Hancock tower and Bloomingdale building view with a nice Christmas light on it couldn't make me feel good as well.
Chicago

Yarin suburb'lerden birindeki buyuk mall'a gidip kendimizi kaybetmeyi planliyoruz.
 Aksi taktirde korkarim sogugu unutup, normal ve mutlu hayatima donmem mumkun olmayacak. 

Tomorrow we will go to the suburbs to hang out in a warm indoor mall.
We will help the economy a little bit :P
Otherwise, I won't forget this cold, gloomy days and get back my happy mood. 



Saturday, November 23, 2013

TBS Shower Gels {Moringa, Olive, Pink Grapefruit}~

@ 10:30 PM 0 comments
Gecenlerde bu postta Tbs urunlerine mesafeli oldugumdan bahsetmistim degil mi?
Unutun lutfen! Soylediklerimi aynen geri aliyorum.
Ayak bakim urunlerinden memnun kaldigim icin 1-2 gun once tekrar ugradim (ugramaz olaydim). Tuketime oyle cok katki yaptimki bir kac kere daha yapsam kucuk bir ulkenin ekonomisini kalkindiririm o derece. Kart ekstresinde toplu halde gozukmesin diye 2-3 ayri seferde ve farkli kartlardan cektirdim kasiyere, yoksa mazallah adamin kalbine inerdi.Untitled photo (Flickr Studio edit)Neyse, o gun pek cok aldiklarimin arasinda bu duş jelleri de vardi. Ben hepsinden memnun kaldim. Bana gore hepsi ayri guzeldi. Robby greyfurtlu olan haric hepsini sevdi. Greyfurtlunun kokusu kullanilmis dizel motor yagina benziyormus. O koku neye benziyor bilmedigim icin fikir beyan edemeyecegim. Bana gore biraz sekerli bir meyva kokusu. Belki biraz agir ve yogun greyfurt kokusu diyebilirim. Sabahlari dus aldigimda kullanmayi seviyorum. Daha bir uyanik, daha bir dinamik hissettiriyor bana kendimi. Yine de denemeden almayin derim cunku degisik bir koku gercekten. Cok sevebileceginiz gibi nefrette edebilirsiniz.

Moringa harika bir cicek kokusu ama oyle bayim bayim bayacak kadar yogun degil, ayarinda. Cok ozgun bir kokusu yok. Daha once kullandigim pek cok cicek kokulu duş jeline benziyordu ama yine de bir tik otedeydi sanki. Insani sakinlestiren rahatlatan bir hali var. Cicek kokusu sevmeyenlerin bile sevecegini dusunuyorum.

Eger bu blogu tesadufen okumuyorsaniz, zeytin kokulu krem, sabun, duj jeli vs. buldugumda affetmeyip aldigimi biliyorsunuzdur. Bu seferde oyle oldu. Mis gibi yabanil ot kokuyor. Cayir cimen, dag bayir sevmem ama kokusunu severim. Ege'ye Akdeniz'e ne zaman tatile gitsek annemler yaylaya giderdi ve beni de zorla cikarirdi. Simdi olsa yine ariza cikaririm ama kokusunu doya doya icime cekerim. Yani ben bu dus jelini her turlu severim cunku benim icin o memleket kokuyor, tatil kokuyor.

Hepsinin yapisi (bana gore) ayni hemen hemen yogunlukta ve hepsi de  geride hos bir nemli his birakiyor. 750 ml'lik jumbo paketleri $15. TBS'deki tum diger urunler gibi bunlarda biraz fiyatli ve verdigim paranin karsiligini aldim mi bilemiyorum.

Bu aralar uyanik kalmaya ihtiyacim oldugu icin en cok onu kullandim. Bitince tekrar almayi dusunuyorum cunku piyasada buna benzer kokulu bir duj jeline pek rastlamadim. Digerlerini n'aparim bilemiyorum. Cosarsam alirim belki, bakalim...

Physicians Formula {natural smoky eyes} Kajal trio & NYX Butter Gloss {cream brulee} ~

@ 2:56 AM 0 comments
scroll down for English

Normalde makyajla alakali pek bir sey yazmadigimi hatta kullandigim makyaj malzemeleri ile alakali bile cok az yazdigimi farketmissinizdir. Bunun sebebi makyaj bloggerligini ciddiye almam ve kendimi bu konuda yetersiz, birazda tembel bulmam. Onlarca resim cekip iclerinden guzel olanlarini ayiklamak, saatlerce makyaj yapip fotograflamak hic bana gore degil. Ben bu gibi seyler icin fazla sabırsızım.
Gel gelelim, bu defa bir degişiklik yapip son zamanlarda hemen hemen her gun yaptigim ve esimin dostumun cok begendigi bir makyaji ve kullandigim urunleri paylasmak istiyorum.

Usually I am not a big fan of posting about make up. I have two reason not to post about make up
1)I take makeup blogging so serious and I believe that I should know more about this specific subject to write about it.
2)I am so lazy to take tons of photos and pick the right and most beautiful ones. It is a time consuming job and I don't want to spend my time with it.

However, this time I want to make a change and post about my everyday make up and products I use to make it. 

Untitled photo (Flickr Studio edit) Hem artik elim alistigindan hem de kullandigim urunlerin hatalari affeden turden olmasindan rotuslar dahil 5 dakikada bu makyaji yapabiliyorum.

O yuzdende konturlemeyi unutmusum :)

Hatta alligi da unutmusum ama bu sene belli belirsiz allik moda zaten :p

Peki kaştakı yamukluk neyın nesi diye sormayin cunku HD kaşa başladim. Bu aralar yampiri yumpiri takilicam :)

Ayrica resimde hafif şaşı cikmisim ama normalde degilim. Insanin kendi fotografini cekmesi cok zor bir seymis meger. Gerci yillar once bir eski erkek arkadasimda sasi olup olmadigimi sormustu. Ustelik 30 saat suren uzun bir yolculuktan sonra havaalanina karsilamaya geldiginde. O zamanlar cok salakmisim, uzulmustum. Simdi olsa hoduk der gecerim, bir daha da yuzune bakmam. Neyse, neden eski oldugunu anlamissinizdir zaten. O yuzden burayi gecip, makyaja donuyorum.



Final look is on the picture above. 
It takes 5 minutes for me because I am so used to making it. Plus, it is so simple. :)
dab552e4-5eab-471f-bb1f-3501d81efe3e
Uzun zamandir kajal denemek istiyordum, bir turlu kismet olmamisti. Physians Formula'nin indiriminde gorunce hemen aldim.
3 lu paketler halinde satiliyor ve 4-5 farkli cesidi var. Benimki natural smoky eye, yani dogal dumanli makyaj yapmak icin olani.

Renkler cok yogun, bazsiz kullanmama ragmen cok kalici, ama urban decay gibi cok cabuk sabitlenmiyor bu sayede istedigim gibi karistirabiliyor ve gun icerisinde daha acik gri dumanli kullandiktan sonra gece kucuk eklemelerde koyulastirarak hemen gece makyajina adapte edebiliyorum ve yok denecek kadar az akmayla gunu tamamlayabiliyorum.

Gozlerimin hassas oldugundan daha once bahsetmistim. Saatlerce gozumde kalmasina ragmen ne bir kasinti ne bir kizarma, hic bir sey olmuyor. Hatta varligini bile hissetmiyorum.

Yani ne diyebilirim ki, Physicians Formula beni yine yaniltmadi.  Indirimden $8' a aldim, normal fiyati $12. Verdigim paranin her kurusunu sonuna  kadar hakeden nadir urunlerden.

Tek kotu tarafi ambalaji sanirim. Cunku kapagini acarken kirilacak diye korkuyorum ama o kadar da olsun.

Bittiginde kesinlikle tekrar tekrar alacagim, ve farkli renklerini muhakkak deneyecegim.

It has been a long time I wanted to try kajals. They always look to me so easy and practical to apply. I just couldn't find the brand which seems to me good enough that I can use it on my very sensitive eyes without any concern.

They were in the trio pack.  I bought all of them for about $8 on sale (regular price was $12) so it was kind of a good deal.

It is pretty easy to blend them with the other colors because they don't set too quick like Urban Decay eye pencils. 

They don't smear or wear off and thankfully, don't irritate my eyes. Even though I don't use base to make them stay beautiful longer. Instead, I prefer to find the right products which stays long and nice without an eye shadow base.

I wore lighter grays during the day, then at night I retouch it with darker shades to create smoky eye look and I am ready for the night. 

The only bad thing about its packaging is it's kind of hard to open the lid.  I'm always afraid to break it when I open and close it. Because they are soft and creamy, there is no wood cover on them like the pencils. I can't think of any other kind of lid design but this one is making me nervous for sure.

I guess, needless to say but you can never go wrong with Physicians Formula. There was 4-5 different kinds of trios and I definitely want to try at least 2 of them and when I run out of it (if it ever happens), I will definitely repurchase them again.
Untitled photo (Flickr Studio edit)

Ben daha ziyade ruj insaniyim, o yuzden gloss'lara hep biraz mesafeliyimdir. Bu sefer nasil olduysa temptalia'nin gazina gelip aldim. Hemde ucer beser :) basta o kadar gloss'u napicam bilmiyorum desemde sonradan her gun kullanmaya basladigimi farkettim.

Yapisi cok guzel, asla yapis yapis degil, cok kuru dudagi bile (mesela benimki) nemli ve normal gosterebiliyor. Rengi cok dogal, icerisinde hic sim yok ve sanirim Cream Brulee'yi nude kategorisine koyabiliriz.

Birazcikta Kim Kardashian'in surekli kullandigi gloss'una benziyor sanki ne dersiniz?

I am definitely a lipstick person. Lip glosses I have tried so far was always too sticky, too shiny, too glittery etc. too much in many ways I don't like. So, I was pretty sure that it wasn't for me. 

Recently, I have read nice reviews of temptalia about NYX butter glosses and there was a sale going on Cherry Culture for NYX products around the same time. It made me feel like, it is time to give a chance to them. 

So far, I am happy with them although I though what am I going to do with these many lip glosses in the beginning.
 I used cream brulee on the photo. It is not so sticky and there are no glitters. It is nicely completing the smoky eyes with its natural nude color.

I think it looks like the one Kim Kardashian use all the time. What do you think, is it?

Lights~

@ 12:11 AM 0 comments
Untitled
Gecen gun yolda yururken bu agaclari gordum. Sanirim sehirde yasamanin en guzel taraflarindan biri karsina her an bir guzelligin cikabiliyor olmasi. Bu bazen bir sokak sanatcisi, bazen seyyar kitapci, bazende suslu bir agac oluyor.

Bu fotografi 2 hafta kadar once cektim. Simdi sokaklar cok daha suslu, noel hazirliklari tam gaz devam ediyor. Iyi de oluyor, baska turlu Chicago'da kış cekilmezdi zaten.

Haftasonu zoo lights'i izlemeye gidecegiz. Gecen sene cok guzeldi. Izlemek isterseniz vidyosu burada. Bu sene de oyle olmasini umuyorum. Bakalim, yarin gorecegiz.

I think, one of the best parts of living in Chicago is that every so often you can see something nice in random places. Sometimes it's a street artist, sometimes book seller on my way, or a tree with the lights on.

I took this picture about 2 weeks ago. Now, there are more lights on the trees. Christmas preparation already started and I like it. Otherwise, winter in Chicago would be even harder to deal with.

We are planning to go to Zoo Lights this weekend. Last year it was so beautiful.  If you like to watch, here is the link.
Hopefully, this year it will be as beautiful. We'll see tomorrow.

Wednesday, November 13, 2013

Aksam cayina macaroon yakisir {new tea pot set & macaroons}~

@ 11:57 PM 0 comments
Bugun aksam uzeri dolasmaya ciktim. Sehirde olunca, hava da kotu olunca hem yapacak baska sey olmadigindan hemde isinmak icin magazalari girip bakiyor. Kitapci, forever 21, Zara derken Home Good's'a geldi sira, ugradim ve bir porselen caydanlik + 4 fincanla ciktim. 

Caydanligi almisim, hayirli olsun cayi demlememek olur mu? Olmaaaaz!
Peki, cay demleyince o cay kuru kuru gider mi? Gitmeeeez!

Yolumun uzerindeki Trader Joe'ya ugradigim gibi kaptim macaroonlari :)

This afternoon, I went out to take a walk. I stopped by some stores on my way because there wasn't much to do in such cold weather. Home Good's was one of the stores.
I found this nice porcelain tea pot and cups set. I like to have some shabby chic items in my place (actually maybe only in the kitchen. I am not sure if I like to see it in rest of my apartment.) 

Since I got the pot, I felt like I should use it right away. 
I always like to have tea with some sweets. Before I get back home, I stopped by Trader Joe and bought macaroons.Untitled photo (Flickr Studio edit)
Cayla guzel gitti hakikaten.
Artik nasil gozum donmusse bir degil iki paket birden almisim. Acken alis-veris yapmak cidden tehlikeli :)

I think, tea & macaroons are a great combination. I should have them more often. I guess, it's not such a great idea to shop when I'm hungry because I bought 2 packs. My eyes are always bigger than my stomach. 
Untitled photo (Flickr Studio edit)
2. Paket pek macaroon'a benzemiyordu. Hindistan cevizli kakaolu coco star'in cikolata kapli olmayan haline benzettim ama ama o da guzeldi. Bana gore ona da macoroon demek yerine baska bir isim verselermis daha iyi olurmus.

Eger Amerika'ya yolunuz duserse Trader Joe'ya ugrayip alin, deneyin bu bebekleri. Pek cok pastanede yedigim macaroon'dan cok daha lezizdiler.

The first pack was traditional macaroons but the second one was different. It was more like a coconut bar rather than a macaroon.

It would be better, if they give a different name to it. Because actually, it was tasty, just not a macaroon. 

Anyway, I highly recommend the (first pack) macaroons in Trader Joe. It was even better than some of the coffee shop macaroons. 

And please, let me know what is your favorite macaroons (brands or coffee shop if you are in chicago) 




Ps. Amerikali arkadaslarim blogumu okumak istedikleri icin Ingilizce de yazmaya basladim ama ceviri yapmayi sevmedigim icin kafama gore icimden geceni yaziyorum. Dahasi konusur gibi yaziyorum. Dolayisiyla dil bilgisi ve kelime hatalari yapiyor olabilirim. Neticede cogu zaman aksamin kör saatinde kafam kazan gibi oldugunda blogla ilgileniyorum. Bilginize...

Kış güneşi {winter sun} ~

@ 12:06 AM 0 comments
Şu blogda hanim kadin cizgimden kaymamak adina bu basligi attim ama esasen bu gunes bildigin ahmak donduran guneşiydi.
Allah'ım neydi o soguk öyle? Uzun zamandır bu kadar üşümemiştım.
Evin camları kocaman oldugu ve ıçeriye vuran güneş odaları müthış ısıttıgı için anlamamışım.
Ögleden sonra dışarıda yapmam gereken bir kac mecburi için çıktım ve 1 saat içinde dönmeme ragmen dondum.

Birrrr!!!!
Cold! It is so cold! So much for november! 
I had to go out for few things I had to do this afternoon, and I wish I never went out.Untitled photo (Flickr Studio edit)
Güneşin vurdugu yerler dışarıda da normaldi aslında ama gölge dün yagan kar buzla doluydu. Allah muhafaza aksam yürüyüse falan çıksak siyah buzda kayar düşer bir yerımizi kırarız. Öyle sinsi öyle beter.

Sunny parts of the streets was fine actually. The problem was shadow.
Shadow was icy, shadow was dangerous. 

Zavallı scooter'ımla motorsikletimin üzeri de kar olmuş zaten. Ona da ayrıca bir içlendim, üzüldüm.
Höööfff ben bu günu sevmedim.

My poor scooter and motorcycle! I babied my scooter whole summer and now it is so sad that I have 
to leave it out in this cold. :(

Boyle sonbahar mı olur?

It wasn't fall I was dreaming
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Sonbahar dediğin böyle olur

Fall I was dreaming looking more like this:Untitled photo (Flickr Studio edit)
I mean, nice and romantic, not icy and freezing. 

Unfortunately the only way to have that "romantic fall look" applying filters.
Such a bad destiny! 

Tabı biz bunu anca filitrelerle görebiliyoruz. 

Bu arada o yolun ortasında gordügünüz yuvarlak rogar kapagı yada mazgal degil, buz kutlesi :| 

Rakamlarla konuşmak gerekirse gündüz -6, geceyı varın hesap edın. Zira an itibariyle donmaya devam ediyorum. Üşümekten kitabıma bile odaklanamadım, ondan bloga sardım.
Neyse, ben bir okuma denemesi daha yapayım. Belki o sayede uykum gelir.
Bye bye...



Ps. Amerikali arkadaslarim blogumu okumak istedikleri icin Ingilizce de yazmaya basladim ama ceviri yapmayi sevmedigim icin kafama gore icimden geceni yaziyorum. Dahasi konusur gibi yaziyorum. Dolayisiyla dil bilgisi ve kelime hatalari yapiyor olabilirim. Neticede cogu zaman aksamin kör saatinde kafam kazan gibi oldugunda blogla ilgileniyorum. Bilginize...

Tuesday, November 12, 2013

Indirim ganimetleri {sale finds} ~

@ 10:53 PM 0 comments
Superga
Superga isini biraz abarttigimin farkindayim. Yillar once yasitlarimi kasip kavuran Converse firtinasina bile boyle tutulmamistim. Bir tane almistim, yetmisti. 
Bu sefer oyle olmadi. Ne zaman bir rengini alsam digerinde gozum kaliyor. Simdi de sarisina taktim mesela :) 
Neyse, bu seferki sayilmaz. Nordstrom'da yaz sonu %50 indiriminden aldim. Onumuzdeki yaz şortlarla, eteklerle bol bol giyerim artik.

 I already have 4 pairs of Superga and I bought one more. I know, maybe it is little too much. But I had very valid reasons this time. 
1) it was on sale at the Nordstrom
2) it is neon, and none of my Supergas are neon. I mean, it is different
3) aren't they look so awasome? :)
So I have got it, and I am so happy to have it. Guilt free shopping :)
Kate spade new york
Hani hic cantam yok ya, bir de canta aldim. Rengini, kalipli yapisini, tamamen deri olmasini ve tabiki kendi agirliginin hafif olmasi olmasini sevdim.  Zaten ne zamandir Kate Spade New York cantalarda gozum vardi. Indirimde denk getirmem iyi oldu. Zira guzel olduklari kadar pahalilar bu bebekler :(
Bir fast fashion urunune fazla para verirsem icime otururdu.

Bu boyle iyi oldu. 

Indirim ganimetlerim bu kadarcik bu sene. 
Bu aralar biraz kilo aldim o yuzden canim hic bir sey almak istemiyor.
Verdikten sonra gene baslarim coşmaya :) 

It has been long time I was looking for a nice Kate Spade bag but unfortunately ones I found never meet with my needs. 
For me, perfect bag should be small enough that it is not looking so bulky and bold, and large enough to carry my wallet, phone and kindle (those are things I carry most of the times with me), it should be leather, and light weight. Unfortunately, there are not many bags like that. 
Whenever I find one,  I always get it. 

After I bought it and take it to home, I still had some concerns. Because I think red is Christmasy color, I may not be able use it for all seasons. And then I started to think it is actually fine, since winter is pretty long in Chicago. 
Maybe because it is lighter shade of red, I can even use it on summer. 
I don't know, we will see.

The reason I couldn't shop more becase i gain few pounds recently and I am not confident with my body. One of the cause of my weight gain is eating out pretty much every day due to construction in my kitchen and it will be same for few more weeks. 
Then I will start to diet in my new kitchen and hopefully I will get my body back and fill up my shopping bag. 
Anyway, even thinking about dieting stresses me out. 

Good night guys!!!


Ps. Amerikali arkadaslarim blogumu okumak istedikleri icin Ingilizce de yazmaya basladim ama ceviri yapmayi sevmedigim icin kafama gore icimden geceni yaziyorum. Dahasi konusur gibi yaziyorum. Dolayisiyla dil bilgisi ve kelime hatalari yapiyor olabilirim. Neticede cogu zaman aksamin kör saatinde kafam kazan gibi oldugunda blogla ilgileniyorum. Bilginize...






Monday, November 11, 2013

Balkonda kar keyfi {snowy day in the balcony}~

@ 7:25 PM 1 comments
Bu gune dair ne planlar yapmistim. Neler neler vardi aklimda.
Once kisliklari kutularindan cikarir sonra yazliklari onlarin yerlerine koyarim. Bir kahve icer, disari cikar, gezer dolasirim. Belki biraz alis-veris yaparim diye dusunuyordum.
Kisliklarin bir kismini cikardim. Yazliklari yerlestirdim. Yoruldum, tam biraz ara vermistim ki, bu manzarayla karsilastim.
Kar yagiyordu hemde lapa lapa!

I was planning to do so many things today before I saw this:Chicago gold coast
It was shocking at first, and then I have got used to it. 
I mean, I was sad that I can't go out and shop around as comfortable as before but it is still nice, but just little different kind of nice.
When I digest the idea of changing plans, I warmed up water to have coffee in the balcony, and of course I put so many layers of clothes on me. 

Hemen kahvemi hazirlamak icin biraz su isittim. Lahana gibi kat kat giyindim. Kahvemi aldigim gibi balkona ciktim.
Usuyene kadar oturdum.
Yillardir balkonda kar keyfi yap(a)mamistim. Oturdugum evlerde ya balkon yoktu (bu ulkede balkonlu ev bulmak zor malesef :() yada kar yagmayan bir yerde yasiyordum.Chicago gold coast
I am so glad that we bought this place (i think I say it pretty much everyday).  I was dreaming about to relax in the balcony for ever. Even in the past, when we didn't have an apartment with a balcony. Garden really doesn't feels the same. It doesn't give me such a freedom of endless, undistracted view. And of course there are animals and soil in the garden. I am not comfortable with them too.

Bu evi ilk gordugumden itibaren hayalimdi boyle keyifler yapmak. Bu sefer plaj sandalyesinde oturdum. Yaza kadar sedir kurup ve yazin sedir keyfi yapmayi hayal ediyorum.

Bir suru fotograf cektim. Instagram'da paylastim.
Sonra hava kararmaya basladi, sis basti.
Karsida John Hancock binasi gorunmez oldu.Chicago gold coast
Beause of smoke John Hancock tower was invisible for awhile  and then when the darkness came, it became visible again. 

Karanlik cokunce sis dagildi.Chicago gold coast
Kar tutsa ve yarinda yagsa daha mutlu olurdum ama buna da sukur. Gecen sene ilk kari gormem Ocak'i bulmustu. Bu sene erken basladi. Umarim boyle devam eder. If it snow tomorrow too, I will be even happier but this is fine as well. Last year I had to wait until january to see first snow. This year it started way earlier.  I hope it continue like this. It is good for both nature and us. 



Ps. Fotograflari boyutu cok buyukse soyleyin n'olur. Ipad'den normal gozukuyor ama her zaman kullandigin boyutlardan cok daha buyuk resim kullandim. Bilgisayarda bakamadigim icin bir anormallik varsa bile goremiyorum.
Ps.2. Amerikali arkadaslarim blogumu okumak istedikleri icin Ingilizce de yazmaya basladim ama ceviri yapmayi sevmedigim icin kafama gore icimden geceni yaziyorum. Dahasi konusur gibi yaziyorum. Dolayisiyla dil bilgisi ve kelime hatalari yapiyor olabilirim. Neticede cogu zaman aksamin kör saatinde kafam kazan gibi oldugunda blogla ilgileniyorum. Bilginize...

Saturday, November 9, 2013

TBS Peppermınt Pumıce Foot Scrub & Intensıve Foot Rescue ile Ayak Bakimi rutinim~

@ 3:07 PM 0 comments
Kendi adima ben ayak konusunda sansli biri degilim. Ince ve kucuk ayakli olmam bir avantaj tabi ama derim cok hassas oldugu icin her ayakkabinin vuruyor olmasi,  parmaklarimin ve topuklarimin cok catliyor olmasi vs. problemler basimi cok agritiyor. Dolayisiyla hayallerimi susleyen yumusacik pembe beyaz topuklarla ruyalarda bulusuyoruz.
Bir kere catlak topuk sorununu ne kadar duzenli ponzayla ovsamda duzeltemedim. Hatta bu aralar ponzanin daha kotu yaptigini bile suphelenmeye basladim. Zira biraktigimdan beri daha iyi durumda topuklarim. 

Dedigim gibi ponzayi biraktim. Peki yerine ne kullandim da duzeldi?
Iste son 2 aydir (acik ayakkabi giymeyi biraktigimdan beri) bu iki arkadasi kullandim ve cok memnun kaldim.

Unfortunately, I am really unlucky feet wise. It is nice that they are small and narrow, so I can find nice stuff on sale and high heels looks even cuter. However, my heels are cracked, and dry. I have used tons of products to fix it. None of them worked so far. 
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Normalde The Body Shop urunlerini kalitesine oranla fazla pahali buldugum icin biraz onyargili olmama ragmen bloglarda okudugum guzel yorumlar sonucu gidip bakmaya karar verdim.
Kullandigim cilt bakimi urunlerinden cok memnun oldugum icin (ki bir ara ondan da bahsedecegim) cilt bakim reyonuna  hic yuz vermedim, ve direk vucut bakimina yoneldim.
Yogun nane kokusunu sevdigim icin nedir nasil kullanilir diye dusunmeden daha koklar koklamaz bu seriden bir seyler almaya karar verdim. Daha sonra ihtiyaclarim dogrultusunda bu ikisinde karar kildim.

Recently, I went to The Body Shop because I was keep reading nice reviews about TBS products and I was so excited to try them some of them.

I havent't even looked at the facial skin care products because I am so happy with Dermalogica. I have looked at shower jells and body lotions  and I found them little so over priced. Honestly, I don't think they were special at all.

Then, I saw these beatiful babies and smell them. I was pretty sure I will get them right away. I fall in love with that refreshing minty menthol smell. 

Ilki ölü deriyi attirmayi hedefleyen rahlatici scrub

First one is a foot scrub
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Banyoda (yada sicak su dolu bir kovanin icinde) ayaklarimizi yumusattiktan sonra cikarip kurulayip azicik topuklarimiza surup ovalamamiz gerekiyor. Ki ben bu islemi banyodan hemen sonra yapiyorum. 
Gercektende her defasinda derilerin putur putur dokuldugunu kendi gozlerımle görüyorum.
Bu islemi haftada en fazla 2-3 gun yapiyorum. Her gun yapmak fazla gelir diye dusunuyorum ama tabiki ayagindan ayagina fark var. 

 I use it after shower to get ride off death skin on my heel. So far, I have been using pumice and I am not sure, it was really helping at all. In fact, I am suspecting that it was making my heels even worse. 

So, I stopped using pumice. Now, I only use this one and I really observed that it is getting better. 

I agree that it's texture little too rough but since application area is also rough I guess it is fine. Right now I am using it every other day but later I am planning to use it less often. 
 Untitled photo (Flickr Studio edit)
Scrub sonrasinda da ayni seri de bulunan kremiyle kremliyorum.
O da tipki scrub gibi buram buram nane kokuyor. 
Kremi surdukten sonra hemen corap giymek yerine 10-15 dakika corapsiz bir sekilde hic bir yere degmeden bekliyorum.  Cok cabuk emiyor, hatta adeta iciyor ayaklarim kremi.

Sonrasinda yumusacik ayaklarimim keyfine bakiyorum.

After death, cracky skin left my heels, they need something to protect them. Intensive foot rescue is the one ready to do it. 
This lotion is amazing! 
I apply it and wait for 10-15 minutes. I don't touch anywhere or I don't wear socks or anything. I put my feets up and just wait. 

Then WOALLLAAAA!!!

Within 15 minutes my feet literally drinks it. The only thing I feel is perfectly softened heels without an oily skin (unlike most of the lotions) 

Scrub $14, krem $18  (+vergiler) 2 al 3. Urun bedava vs. kampanyalarlariyla falan daha uygun bir fiyata geliyor tabiki ama Amerika sartlarinda cogunlugun alim gucune nazaran cok ucuz urunler degiller ama ise yariyor olmalarinda teselli buluyorum.

Scrub is $14 and lotion is $18 (of course plus tax). I know it is actually expensive but with the deals like buy 2 get 3rd for free, it comes better. 

At least they really work well, so you get what you paid for which is pretty nice. 

Denediginiz, tavsiye edebileceginiz ayak bakim varsa bilmek isterim. Onerilerinizi bekliyorum.

I would like to know what do you think about TBS foot scrub and lotion and of course if there are any other foot products you have tried and like, tell me about it. 

Wednesday, November 6, 2013

Pek begendim~

@ 6:14 PM 0 comments
Hayat sokaklarda guzel bence. Ozellikle de evde geçirdigim bir günden sonra bunu daha iyı anladım.

Her beğendiğimi almasamda şehirde dolaşmak mağazalara gitmek cok keyifli. En azından benı mutlu ediyor. 
Geçenlerde yine boyle carsi pazar gezesim geldi ama bir alis-veriş modumda degıldım. Daha dogrusu dışarı da hava superdi ve mall'da hemen hemen her şey kışlıktı. Mevsim geçislerınde oluyor boyle şeyler. Bluzumle boncuk boncuk terlerkende atkı-bere almak gelmıyor ınsanın içinden açıkçası.
Oyle baktım,baktım çıktım haliyle.
Yine de begenip daha sonra belki alirim diye düşündüklerimin fotografini cektimki, unutmayayim.

3ec57702-1db9-42a7-8146-01ce67f5c522
Orgu yun berenin icine polar bir parca kumas dikildigini ilk defa gordum. Kulaklari daha bir sicacik tutması ve kaşındırmaması acısından harika.
DIY sever yetenekli bayanlar için yapılabilir bir DIY fikri de olabilir.
5cec1859-f79d-49ba-a6c6-f104df5810da
Kulakli sapkaya bayilkdim. Yeni mantomun rengine gore bir tane edinmeyi dusunuyorum.
9a8b5211-fe78-4e81-ab84-e2358266740c
Son 2 kıştır pek moda oldu turban takmak.
Bana yakışmaz dıye dusunuyordum ama yanılmışım.
Pek begendım. Bır de kaşındıran ipten olmasaydı, tam olucakmış. Almasam da ormeye karar verdım.

Untitled

Bir gunde boyle gecmiş gıtmiş...
Şimdi o çorapsız ayakkabı giydigim günler hayal gibi...
Ahhh... Yazı özledim...






Ayy icim daraldi {sick and boring day}~

@ 5:14 PM 0 comments
Oyle karanlik oyle bogucu bir gune uyandim ki bugun anlatmaya kelimeler yetmez.
Bir yanim boyleydi:

It was cold, windy, gloomy, ugly day...
My view from one my window was like this:Untitled photo (Flickr Studio edit)
Diger yanim boyle:
View from my other window:
Untitled photo (Flickr Studio edit)

Simdiden depresyona girebilirim.
Ne bu boyle ayol! Kar, kis, kiyamet ne cabuk geldi!

Ki zaten hasta uyanmisim tadim kacik. Havanin bu hali yiden iyiye canimi sıktı.
Kasım ayında Chicago'da gulluk gulistanlik bir hava beklemiyorum elbette ama  şöyle oglen vakti cıkan biraz guneste fena olmaz hani.

Guneşin gec dogup erkenden batmasına da ayrıca ayar oldugumu belirtmek ısterim.
Saat 4'de guneş mi batar? Guneşsin sen! Azıcık daha kalsan ne olur sanki, ışığın mı azalır?

Neyse, bu kadar sıtem yeter!
Ayrıca, evde oturmam epey işe yaradi. Uzun zamandir (2 gundur falan) konusamadigim anacigimla konustum. Trenchcoat'larimin, kabanlarımın dugmelerini diktim, saglamlastirdim. Buz dolabimiz henuz kurulmadigi icin kiler olarak kullandigim balkon dolabinda neyimiz var neyimiz yok baktim. Eksikleri saptadim. Sevgiliye alınacaklar listesinı verdim ki, işten donerken Sam's'ten alsın. Zıra o suburb'de çalıştıgı ıçın onun iş yerine yakın Sam's var. (Sam's'ın ne oldugunu bılmek ıstersenız, burada bahsetmiştim)
Slow cooker'da brokolili karnibaharli corba yaptim. Azicik beslenelim istiyorum, ikimizde hastayız. Demem o ki, gerektigi kadar olmasa da biraz domestike oldum. Hic bana gore olmadigini bir kez daha anladim. Zirvede birakma karari aldim. Aldim elime cayimi kitabimi okudum. Mutlu ettim kendimi.

En guzeli (ve belki bıraz şaşırtıcı) tum gun hic dizi izlemedim. Ne yerlı ne yabancı hiç bir şey izlemedım aslında. Biraz sıkılmama ragmen kendimi zorladim. Iyi de ettim, bir suru vaktim oldu. Günümün bereketi artti.

Yeni kararlar almak icin yeni yili beklememeli insan. Ben artik eskisi kadar tv programi ve dizi izlemek istemiyorum mesela. Eskiden evde oturdugum her gun muhakkak bır şeyler izlerdım.
Ama artık kararlıyım! Izlemeyecegim, en azindan izlememek icin elimden geleni yapacagim. 90 dakikalık dizıleri ve sezonluk topluca gosterilen yabancı dizilerı izlerken hayati kaciriyor gibi hissediyorum. Artik suburb'de de oturmuyorum, yani artik "Yapacak baska bir sey yok" gibi bir bahanem de yok. Hayatı daha dolu dolu yasamak istiyorum.
Bakalım başarabilecek miyim?

I woke up sick, so my day was already bad enough and the weather didn't help me at all. Of course, I don't expect a sunny day in the middle of November in Chicago, but this little too much for me. 
Early sunset is another thing making me feel depressed. Sunrise is as as late as 8 am and sunset around 4 pm. 8 hours of day light is definitely not enough for me. I need some more sun! 

Anyway, staying at home actually turned out to be good in some way. I have done so many things I was keep post phoning for a long time such as checking our cabinets in the balcony (we are renovating our kitchen and didn't recieved our fridge yet. Thats why I keep our food in the balcony).
Since we are both sick, I cooked broccoli soup in the slow cooker. Hopefully, it will help our recovery. So, I domesticated little bit and I saw that it is not for me. 
I took a cup of coffee and read my book. Reading is one of the best ways to deal with depressing days. And I think fitness is another best way but I have to feel healthy to do that. 

I am so glad that I haven't watch TV or anything else because time runs so quick when I watch TV and I feel so unproductive. Since we move to city, I want to do more things in a day. I don't want to to miss life in front of screens. I don't want to watch other people's life, I want to live it and try to make every single moment of it more special.
We will see, am I going to be successfully? 

Prima Donna~

@ 12:08 AM 0 comments
image (Flickr Studio edit)

Bugun yeni bir kelime ogrendim. Hikayesini paylaşmak isterim.

Is yerinde genellikle insanlar hakkindaki goruslerimi paylasmamayi tercih edenlerdenim. Hem soyledigim sozlerin donup dolasip ayagima dolanmasindan cekindigim icin hemde etrafta ınsanların arkasından kotu konusan kız olarak tanınmak istemedigimden yapmam bunu. Ki siradan bir calişana nazaran (eş durumumdan dolayı) benım odeyeceğim bedel cok daha fazla. Hatta yine eş durumumdan dolayı insanlar bu tarz şeyleri benim bulundugum ortamlarda pek konuşmuyorlar. (Her halde hemen gidip Robby'e yetiştireceğimi falan mı düşünüyorlar? Bilemıyorum...) Genellikle pek kafama takmasamda, zaman zaman bu durumdan aşırı bunaldıgımı belirtmek isterim.

Dolayısıyla dedıkodu agının epey dısında kalıyorum. Fakat bugun benimde hic hazzetmedigim biri hakkında konusurken adını soylemek yerine ondan "prıma donna" dıye bahsettiklerini duydum.
Bende zaten o kişiden bahsettiklerini hadiseleri bildigim icın anladım. Bir nevi şifre koymuşlar. Kod adi da diyebiliriz. 

O kelimenin ne manaya geldigini bilmedigim için, ve konuya dahil olmaya calışsam susacaklarını bildiğim için, her zamanki gibi sessizce dinlemeye devam ettim. Daha sonra masama donunce google' a sordum. Meger manası "aşşagılayıcı, grupla calismayi sevmeyen cunku kendisinin normal insanlardan daha zeki ve is bilir oldugunu dusunen, mevcut kurallarin kendilerine uygulanmamasi gerektigini cunku zatiallerinin kurallar ustu olduguna inanan, mafireti kendinden muarif zatı-muhterem" demekmiş. (Tabi italyan opera sanatçısı anlamında demedilerse, ama açıkçası öyle olduğunu sanmıyorum. Kelime bu anlamıyla cevirildiğinde durumu daha iyi açıklıyor)

Meger ne guzel bır sozcükmuş o! 
2 kelime tum hislerime tercüman oldu.
Ne yalan soyliyim, başkalarında benimle ayni fikirde olmasi içten içe hoşuma gitti. 
Kendimi grubun bir parçası gibi hissettim.
Uzun zamandır yaşamadığım hoş bir duyguydu.
Tabi tum bunların yanı sıra, benim olduğum yerde gündelik, sıradan mevzuları bile konuşmaktan imtina edenlerin, o kişiden bahsetmek için benim bulundugum bir ortamin seçilmiş olması da şüphe çekici ama benim için bu mevzu yeni bir kelime ogrenmıs olmanın ötesıne gecmeyecek. 

Monday, November 4, 2013

A Segmentinin Çehresini Değiştiren Yeni i10 Türkiyede’de Satışa Sunuldu

@ 8:25 PM 0 comments
Donanım seviyesi, konforu ve tasarımıyla A segmentinin standartlarını yeniden belirleyen Yeni i10 Türkiye pazarında satışa sunuldu. Hyundai için önemli bir yere sahip olan ve tamamı Türkiye’de üretilecek olan Yeni i10, 1.0 lt D-CVVT Style düz vites versiyonuyla birlikte 28.490 TL’ye satılıyor.

İlk kez 2013 Frankfurt Otomobil Fuarı’nda tüm dünyaya tanıtılan ve geçtiğimiz ay düzenlenen törenle üretimine başlanan Yeni Hyundai i10’un 2014 yılında Avrupa, Türkiye ve bölge ülkelerde 88 bin adet satılması planlanıyor. Bu hedefle beraber Hyundai’nin A segmentinde yüzde 6,3’lük pazar payını alması bekleniyor. Yeni i10 ile birlikte Hyundai Assan İzmit Fabrikası’nda yapılan toplam üretimin yüzde 90’dan fazlası öncelikle Avrupa olmak üzere 30’un üstünde ülkeye ihraç edilecek.

Önceki modelin ortaya çıkmasının ardından geçen beş yıllık süre içerisinde önemli aşamalar kaydeden i10, artık daha büyük boyutlara sahip, daha kullanışlı ve aynı zamanda Avrupalı çizgileri sayesinde daha estetik. Hyundai’nin akıcı tasarım hatlarını başarılı bir şekilde yansıtan Yeni i10, markanın Modern Premium felsefesini de fazlasıyla vurguluyor. Akıcı tasarım felsefesi ile yeniden şekillenen Yeni i10, geniş ön ızgarası, geriye doğru uzanan çekici ön farları, stop lambaları, kapı üzerinde sportif kaplaması, arka spoyleri ve sportif boyutlarıyla hem heyecanı ve hareketliliği yansıtıyor hem de dikkatleri ilk bakışta üzerine çekiyor. Önceki i10’dan 80 mm daha uzun, 65 mm daha geniş ve 40 mm daha alçak olan Yeni i10 daha geniş ve ferah bir oturma alanına sahip. Yüzde 12 büyüyerek 252 litreye ulaşan bagaj kapasitesiyle sınıfının en iyi değerlerini sergileyen Yeni i10’un, 60/40 katlanabilen koltukları sayesinde bagaj hacmi istenildiğinde 1.046 lt’ye kadar büyütülebiliyor.

Yüksek donanım seviyesiyle üretilen araç, artırılmış malzeme kalitesi ve estetik kokpit dizaynıyla ön plana çıkıyor. Dinamik tasarımına ek olarak, 0,31 Cd’lik sürtünme katsayısı ile sınıfının en iyi derecesini elde eden i10, bu sayede rakiplerine göre daha verimli bir motor ve daha sessiz bir sürüş vaat ediyor. Bu anlamda Yeni i10, konforlu iç mekanı ve sportif dış tasarımına ek olarak geliştirilmiş sürüş özellikleri ve şaşırtıcı seviyedeki sessiz kabiniyle de iddialı. Öne doğru daha eğimli bir açıyla tasarlanan ön cam ve A sütunu sayesinde daha fazla görüş açısı elde edilirken iç mekan ferahlığı da ilk anda fark ediliyor.

11 farklı gövde ve 3 farklı iç mekan rengi ile satışa sunulacak olan Yeni i10’un bej, mavi ve tarçın renklerinden oluşan iç mekanında kullanılan malzemelerle birlikte kalite hissi de artırılmış. Araç içinde özellikle kapı içi trimlerde malzeme ve işçilik kalitesi üst segment standartlarında. Sürüş esnasında kullanıcısına keyif sağlamayı amaçlayan Yeni i10’da Radyo, CD ve MP3 çalar, USB ve AUX girişleri, ön ve arka kapılarda hoparlör ve tüm bu donanımları sürüş esnasında da kontrol etmeyi sağlayacak direksiyondan kumanda sistemi bulunuyor. Yeni i10’da klima, lastik basınç sensörü, ESP, VSM, elektrikli ön ve arka camlar, USB-AUX girişleri, acil durum fren sinyali ESS, yokuş kalkış destek sistemi HAC, viraj içi aydınlatmalı farlar, direksiyondan kumandalı müzik sistemi, LED gündüz farları, sis farları ve 15 inç çift renkli alüminyum alaşımlı jantlar gibi bir üst segment araçlarda yer alan birçok donanım sunulurken viraj içini aydınlatan statik dönüş farları ile de dönüşlerde kolaylık ve güvenlik sağlanıyor. Eskisine göre 5 mm daha uzun dingil mesafesine sahip olan i10, yeni süspansiyon sistemi sayesinde de tüm yol şartlarında kararlı bir tutuş sergiliyor. Ayrıca Yeni i10'da sunulan aktif ön koltuk başlıkları, kaza anında yolcunun boynuna daha yakın mesafede konumlanarak, boyun yaralanmalarının önlenmesine ve/veya azalmasına etkin biçimde destek oluyor. Bu özellikleri sayesinde Yeni i10, A segmentinin tüm ihtiyaçlarına cevap verirken üst segmentin de pek çok üstün özelliğini barındırıyor.

Rafine edilmiş sürüş özelliklerini destekleyen motor seçenekleri arasında 66 beygirlik 1.0 lt ve 87 beygirlik 1.2 lt olmak iki farklı benzinli ünite görev alıyor. 998 cc hacme sahip 1.0 lt’lik versiyon 3500 d/d’den itibaren maksimum 94 Nm tork üretiyor. İkili (DUAL) CVVT (Sürekli değişken supap zamanlaması) sistemi egzoz / emme supaplarının açma ve kapanma zamanlamasını, motor devri ve araç yüküne en uygun şekilde uyarlamak suretiyle motor performansını artırırken, yakıt tüketimini ve karbon emisyonunu azaltıyor. 40 lt’lik yakıt deposuna sahip Yeni i10, 100 km’de ortalama olarak 4.7 lt yakıt tüketiyor. Bu motor aynı zamanda 108 g/km CO2 emisyon salımıyla da çevreci olarak dikkat çekiyor. 1248 cc’lik 1.2 lt Kappa motor ise 4000 d/d’de 120 Nm maksimum tork üretiyor. Bu motor ile 13.8 saniyede 0-100 km/s hızlanmasını tamamlayan aracın maksimum hızıysa 163 km/s. İki motor da CVVT sistemine sahipken 1.0 lt’de kullanılan yeni nesil üç silindir teknolojisiyle daha düşük sürtünme ve uzun ömürlü bir yapı elde edilmiş.

Bu üstün özellikleri sayesinde Yeni i10, A segmentinin standartlarını yeniden belirliyor.

hyundai.com/tr/tr/Showroom/Cars/Yenii10/PIP/index.html
https://www.facebook.com/HyundaiTurkiye
https://twitter.com/hyundaiturkiye

Bir bumads advertorial içeriğidir.
Detaylar İçin Tıklayın

Boogieman~

@ 12:45 AM 0 comments
boogie man: lee atwater

Efendim, siyaset dedikleri malum pis bir is. Bazilari cok sevsede sahsim adina hic bana gore olmadigini biliyorum. Ama tabi ki bu konuyla hic alakali ve merakli degilim diyemem. Bu belgeseli de yine oyle bir gun merakima yenik duserek izledim.

Tam da siyasetin icindeki en pis kismi "secim kampanyalarini" daha dogrusu bir kampanya menejerinin hayatini anlattigi icin resmen ekrana kitlenerek izledim.

Kahramanimiz (!) Amerika'da 80'ler ve 90'lara damgasini vuran Cumhuriyetcilerin yada daha ozele indirgersek (kismen de olsa) Reagan'in ve (tam manasiyla) George Bush'un secim kampanyasini yurutmus olan, hatta taktiklerini Karl Rove' a ogreterek Bush imparatorlugunun kurulmasini saglayan, Lee Atwater.

Nasil ve nerede dogdu, cocukluguna damgasini vuran olaylar, okudugu okullar, ailesi, karisi, cocuklari, en onemlisi neden boyle bir adama donustugu, nasil yasayip nasil öldugunu kisacasi ona dair hemen her seyi ogreniyoruz.

Tabi bu arada George Bush' u secime nasil hazirlamis, secim anketlerinde yerlerde surunurken nasil olupta baskan olmasini saglamis, o olmasaymis ne olurmus gibi sorularin cevaplarini da aliyoruz.

Kendisi  zannediyorum "hizli yasa genc öl" felsefesini benimsemisti. Dolayisiyla hayati gibi belgeselde hizli akiyor. Izlenmesi oldukca kolay, bunaltmiyor. Normalde belgesel sevmiyorsaniz bile tavsiye ederim deneyin. Ritmi, tipik bir belgeselden cok daha yuksek.

Izledigim pek cok belgesel gibi amazon prime'dan izledim.  Ilgilenirseniz burada, yada belki youtube, google video,vs.'dende bulabilirsiniz cunku cok yeni bir yapim degil. 

Sunday, November 3, 2013

Hayatimdaki son degisiklik ~ Ipad Air

@ 11:25 PM 0 comments
Ipad air
Uzun bir bekleyisin ardindan sonunda tablet devrini ben de actim ve yeni ipad'ime kavustum.
Itiraf etmeliyim ki ilk basta cok cok begensemde, suan pek memnun degilim.
Bir kere her seyi application' larla  yapma mecburiyeti hic bana gore degil.
Sersem bir resmi flickr'a atip edite edebilmek icin $5lik app indirmek zorunda kaldim. Bildigin para tuzagi ki; bu tarz seylerden hic haz etmem. Dahasi indirdim de ne oldu? Koca bir hic! Yapmak istedigimi yine yapamiyorum. Alt tarafi bir fotografin boyutunu degistirecegim ama olmuyor! olmuyor! olmuyor!
Bu ve bunun gibi basit seyler tam manasiyla eziyet. Mesela bumads yayinlamak istedim, ama bir turlu kopyalayamadim. Sebep? Command tusu yok ve "select all" fonksiyonu o sayfada calismiyor.

Sonra dokunmatik ekrana dokunarak yazi yazmayi da sevmedim. Bana klavye sart!
Ki onada bir $100 daha bayilmam gerekiyor.
Dahasi ekrani egik tutmak icin ayri bir parca lazim ona da $100
Ozetle astari yuzunden pahaliya geliyor.
Onun yerine gidip macbook air alsam daha iyiydi.

Peki hic mi bir seyini sevmedim?
Sevdim aslinda
Mesela kucuk, hafif, ve goruntu kalitesi, cozunurlugu yuksek. Simdiye kadar denedigim tum tabletlerden kesinlikle cok daha hizli (ve evet, samsung'un en yeni tabletinden cok daha hizli) . Sonra, telefonda yaptigim ama ekran kucuk oldugu icin rahat edemedigim seyleri buyuk ekranda rahatca yapabiliyorum. Icloud sayesinde fotograflarimi kolayca ipad'e aktarabiliyorum ve yine ayni sekilde ajandami da telefonuma aktarabiliyorum.
Ama o kadar iste, dahasi yok!
Buyukce bir iphone5 diyebiliriz ama kucuk bir macbook degil. Tatile giderken falan tam yanina almalik.

Ekrani isikli oldugu icin gece kitap okumak icin ideal. Kindle app 'de indirdim. Ohh degmeyin keyifime. Ayrica kindle keyboard'da okuyamadigim karikatur kitaplarini da okuyabiliyorum.
Hem de tuy gibi hafif incecik bir aletten.

Peki bunun icin $800 vermeye deger mi? ( Sadece vergiler ve garantisiyle birlikte, klavye ve kap haric. )
Iste bu en kritik soru bence!

2 hafta icerisinde karar vericem. Begenmezsem geri vericem.

Bakalim, benim gibi yeniliklere hic acik olmayan birinin onayindan gecebilecek mi ipad, bekleyip
hep beraber gorecegiz.  

Pembe defter ve renkli kalemler

@ 9:52 PM 0 comments
390dc457-6217-4dc5-b4c4-10991ef3752c

Okul disinda yaninda defter-kalem tasima aliskanligi hic olmayan cantasinda minimum esya ile yasamayi seven biri olarak gecenler de degisik bir sey yaptim. Kendime kucuk bir not defteri aldim. Yanina da arkadas olsun diye renkli kalemler :)

Bazen icimden gecenleri yazma ihtiyaci duyuyorum ama yazacak yerim olmuyor. Surekli herseyi telefona yazmayi da sevmiyorum. Oyle zamanlarda kullanirim diye dusundum. Simdiden epey yazdim. Meger ne cok sey varmis aklimda haberim yokmus.
Hem yazdigim icin ani kacirma, mutlu bir hissi hatirlayamama gibi kaygilarimdan da kurtulmus oldum. Ki bunlar benim hayatim  boyunca hep  en buyuk korkularimdan olmustur. Kayit altina alinca kaybetmiyormusum gibi geliyor.
Kim bilir... Belki de bu sekilde kendimi kandiriyorum.
Oyle bile olsa muhim olan benim mutlu olmam degil mi?
Simdilik boyle mutluyum :)

Follow me~

 

KaLinka Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review