Monday, December 16, 2013

Pride and Prejudice {Gurur ve Onyargi}~

@ 1:31 AM 0 comments
Her izlediginizde ayri tat aldiginiz filmler, her okudugunuzda farkli bir tarafini kesfettiginiz kitaplar vardir ya, benim icin o kitap ve film Pride and Prejudice.
Tutuculugum burada bile belli oluyor. :)
Her halde 50 kere falan okumus ve bir o kadar da izlemisimdir. Hatta fan fiction'larinin bile tamamini okumusumdur diyebilirim.
Hayata ve iliskilere bakisimda cok onemli etkileri olmustur. Karakterlerle aramda baglar kurup, yasadigim deneyime gore kendimi onlardan benzettigim de olmustur. 

 Bu defa okudugumda bana askin onyargilarla ayni yerde olamayacagini anlatti.
Robby'le iliskimizin neden iyi gittigini ve bugune kadar hayatima girenlerin neden kalamadigini daha iyi anladim.
Sahip oldugumuz aska  ve bir birimizi bulmus olmamiza bir kez daha sukrettim.

Mr Darcy'nin askinin kalbini kazanabilmek ve hatasini telafi edebilmek icin cabalarini Robby'e
ve
Mr Darcy'nin gorgu kurallarini onemseyen hallerini de kendime benzettim.

Kitap bence Romantik donem edebiyat eserlerini en muhtesem orneklerinden. Sevmedigini soyleyenler, ya bildigin yontulmamis odundur yada okudugunu anlamamistir.

Bosuna klasiklesmemis. Gerek ana hikayesiyle gerek yan hikayelerle bugunun iliskilerini bile pek cok acidan aciklayabilen zamansiz bir hikaye. Karakterlerin her biri cok boyutlu bir anlatimla gercek insanlara donusturulmus. Oyle ki sanki o insanlar tarihin bir doneminde yasamislar gibi hissediyorum. Ki bu; bazi cok satanlar listelerinde SIKlikla rastlayabilecegimiz (bence cala kalem yazilmis) tarihi kurgu kitaplarda bile hissedemedigim bir duygudur.  

Yani sira, yazildigi donemin sartlari icerisinde kadinin toplumdski statusu, erkegin kadina verdigi deger, ve siradan Ingiliz halkinin yasantisina dairde cok sey ogreniyoruz. 

Onlarca sadelestirilmis versiyonu olsa da, kitabin Jane Austen'in yazdigi orjinal halini hic bir seye degismem. Ceviriler arasinda hangisi en basarili bilmiyorum ama Ingilizce biliyorsaniz, kesinlikle Ingilizcesini ve orjinalini okumanizi tavsiye ederim. Zira kesinlikle farkli bir enerji geciyor insana.
pride-and-prejudice2
Filmlerin en sevdigim versiyonu 2005'te  yapilan Keira Knightley'nin Elizabeth'i canlandirdigi
versiyonu. Tahmin edebileceginiz gibi bu durumda  Keira Knightley'e bayiliyor olmamin etkisi azimsanamayacak kadar buyuk. O kadar ki; hatunu baska bir role yakistiramaz oldum. 
Muzikler, manzaralar ve kiyafetler eh iste, daha iyi olabilirdi.  
Oyuncularin cok dogal ve inandirici oynamasi yinede filmi izletecek kadar guzel.

Bu sefer tek hatam kitabi okurken filmi izlemem oldu. 
Filmi izledikten sonra, aksam kitabi elime aldim ve o an kafamda film yavas cekimde oynamaya basladi. Basta hosuma gitse de sonradan sinir bozucu bir hal aldi. 
Bir daha ayni hatayi yapmamaya calisacagim. En azindan 1 hafta ara verip oyle okuyacagim kitabi.
keep-calm-and-find-mr-darcy-6
Bazilari "sakin ol ve Bay Darcy'i bul" deseler de bence siz sakin olun ve kendi Bay Darcy'nizi bulun :) 



Monday, December 9, 2013

Amerika'da hayat~

@ 5:19 PM 1 comments
e176a502-3472-424a-803f-aed9f95e5531
Fotograf Navy Pier'deki vitray sergisinden 

Bir sure once 20'li yaslarinin basindaki bir yakinimin Work and Travel'la Amerika'ya gelip, asgari ucretle bir otelde 3 ay calisip, hemen hemen tum birikimiyle bir akilli telefon aldiktan sonra, telefonunu referans gostererek (ben bunu aldiysam herseyi alirim mantigiyla sanirim. ki; telefon bu ulkedeki en ucuz 3-4 seyden biridir) donmezden bir kac gun once "Amerika' da hayat aslinda hic de zor degil" dedigini duydugumda cok sasirmistim. Sonra tanigim baska bir kac kisiye de sordum ve garip bir sekilde Amerika disa kapali bir ulke olmadigi halde, hala hakkinda insanlarin cok sey bilmedigini farkettim. Kisa donemli gelip kalanlarinda rahatlikla yaniltabilecek kadar iyi reklam yapan bir ulke oldugunu kendi gozlerimle gordum.

Eski blogumda Amerika'daki hayatimi anlattigim yazilar hep cok ilgiyle okunurdu. Simdide oyle olur mu bilmiyorum ama Amerika ve buradaki hayatla alakali bir yazi yazmayi, hatta belki yazi dizisi haline getirip okul, is, ev vs. den bahsetmeyi dusunuyorum.

Yazdiklarim hem benim icin bir terapi olucak -belki anlattikca zihnimde gerilere attigim hatiralari cikarip temizler yerine koyarim diye dusunuyorum- hemde buraya geleceklere belki bir faydasi olucak.
Once yakinimin fikrini soruya cevirerek baslamak isterim

Amerika'da hayat cok zor degil mi? 

Cevabi biliyorsunuzdur aslinda ama ben yine de soyleyeyim. 

ZOR!!!cok zor!!! 

Hemde o kadar ki, her sarttan gelen insan icin zor. 

Cebinizde paraniz olsa ayri zor, olmasa ayri zor. 
Genc olsaniz ayri, yasli olsaniz ayri zor. 
Evli olsaniz ayri, bekar olsaniz ayri zor.
Okuyana, calisana, calismayana herkese ayri zor.

Bu ulke herkesi farkli sekillerde sinayan ve sinarken ogreten, ogrenmeyince tekrar tekrar ayni seylerle sinayan sert bir ogretmen gibi. 

Bu kadar sinavdan neyi kazanacagiz diye sorabilirsiniz. Ben hala bazen soruyorum.
Sanirim, kendimizi kazaniyoruz yani bizi biz yapan degerleri kazaniyoruz. 

Baskada hic bir sey kazanmiyoruz aslinda. Mesela daha cok para kazanmiyoruz. Bu ulke zengin olmak icin gelinecek bir ulke degil zaten. Ben dunyanin neresinde olursam olayim en az suan kazandigim kadar para kazanacaktim ve suan sahip olduklarima sahip olacaktim. Cunku bunu isteyecek kadar vizyona ve calisma azmine sahiptim. 

iste tam bu nokta da kritik bir soru geliyor aklima:

Bu vizyon ve calisma azmini nasil kazandim?

Tabiki lisedeki sinifin ezik, tuhaf cocugu olarak boyle dogdugumu, tabiatimda super yetenekler oldugunu, olgunlugumla her daim goz doldurdugumu iddia etmeyecegim. Bunu hem kendim icin hemde suan baska bir sinifta eziklenen cocugun bu satirlari okuma ihtimali nedeniyle yapmayacagim. 

Amerika'da gecen 10 yilda canim cikti. Coook cok zor gunler gecirdim. Erken yasta cok tecrube edindim. Hatalar yaptim, bedellerini de fazlasiyla odedim. Zaman zaman basarisiz oldugum, umudumu kaybettigim anlarda cok oldu. Ama sonunda ben BEN oldum. 

Tum bunlari burada degil memleketimde yasasaydim, kuskusuz ben simdiki ben olamazdim. Cunku hata yaptigimda elimi tutan biri olabilecegi gibi beni daha dibe iten ve dogru yaptigimda abartip egomu asiri yukselten yada basarimi assagilayarak moralimi bozan cok bilen (!) ve cok konusan teyzeler hep olacaklardi. Bu ulkede olmanin bana katkisi, bana mutlak ozgurluk ortamini saglamasidir. Yaptigim dogru ve yanlislarin sonuclarina tam manasiyla katlanmamin katkisi buyuktur. 

Onun disinda iyi okullarda okudum, bilgimi ve gorgumu okul disinda da surekli arttirmaya calistim (seyahat etmek, muzelere gitmek vs.) dogru insanlarla arkadaslik ettim, ve bu arkadasliklari gerektidigi kadar ve gerektigi duzeyde surdurdum. Daha sonra tum bunlardan detayli bir sekilde bahsedecegim. 

Okurken tum yazdiklarimin blogumdaki tum diger her sey gibi benim kisisel goruslerim, ve deneyimlerim oldugunu da unutmayin.

Olaylar arasindan butunluk kuramazsaniz, cekinmeyin sorun. Cunku unuttugum, eksik biraktigim bir sey olabilir. Yada sormak istediginiz, deginmemi istediginiz bir konu olursa ona da acigim. Ricalarinizi kirmayacagimdan emin olabilirsiniz.




















Saturday, December 7, 2013

La Mer skin care products~

@ 7:18 PM 0 comments
LamerBir urun hakkinda kotu seyler yazmak aslinda hic huyum degildir. Cunku bana yaramamis bile olsa baskasina yarayabilir diye dusunurum hep ama bu sefer ilk defa yazmaya karar verdim. Hatta bir kara liste yapacagim. Bu sayede almamam ve denememem gereken urunleri not almis olacagim.

Neyseki, hakkinda kotu deneyimlerimi yazdigim markalarin beni dava edebilecegi bir ulkede yasamiyorum. Rahat rahat kotuleyebilirim. :)

Efendim, ben uzun zamandir nemlendirici olarak Dermalogica'nin Active Moist'ini kullaniyorum, gayette memnunum. Ama iste seytan durtuyor, nefsim degisiklik istiyor, daha iyisini herkes hakeder diyor, ve yeni urunler denemekten kendimi alamiyorum.

Gecen gun Nordstromda gezerken LaMer standindaki kizin yogun ilgisine takildim. Kizin anlattigina gore, bu kremi bir muhendis agabeyimiz calisirken yuzunu gozunu yakinca, yaralarini tedavi etmek icin ciktigi yolda tam 13 yil uzerinde calistiktan sonra "muhtesem formul" u kesfetmis. Daha sonra farkli yogunluklarda farkli formlarda kremlerini uretip kendi markasini yaratmis, ve kozmetik sektorune atilmis.

Abimiz keske muhendis kalsaymis!
Bosuna demiyorum ben, herkes isini yapmali diye.

Parmaklarda isitilarak kullanilmasi gereken cok yogun orjinal kremi 1 kez denedim. Direk surulebilen nispeten civik formullu soft kremi 2 kere kullandim.

Toplamda 3 kez kullandim ve 3 ayri yerde 3 tane agrili sivilce cikti yuzumde.

Hadi ilki tesaduftu, 2. si 3. su ne?

Allah'tan tam boyunu almamistim. Sadece verilen deneme boylarini kullanmistim. Zira her bir kremi 200-250 dolar arasi.

Yani kizlar demem o ki, bu markayi gorurseniz denemeden almayin. Kulaga cok hos gelen "muhtesem formul" gibi laflarla pazarlasalarda o muhtesemlik sizi bozabilir.
Aman dikkat edin!

If you are not reading this blog and this post by coincidence, you know that I mostly talk about products I liked in this blog. Because I always believe that something didn't work for me may work for someone else. But first time ever I will write about my bad experiences about a product.

I have used Dermalogica Active Moist as a moistriser for a long time and I was so happy with it. Recently, when I run out of my last bottle I decided to try someting different.

When I went to Nordstrom very sweet sales lady in LaMer told real good things about their products, talked about their "magic formula" , how an engineer who burned his face with chemicals found this "magic formula", all in one, etc... and everything. It sound awasome and she gave me a testers.

I used it for 3 days and now I am hoping that an engineer who found this cream should have stayed as an engineer. He shouldn't start work on this field becuase it is definitely what he is NOT good on.

First of all, I didn't like to texture. Yes, I didn't like to texture of all of them. They are either too thick or too thin. But i both case it desn't feels like my face moist enough.

it is sooo expensive. $200-250 a bottle is waaay more expensive than most of of the moistrisers in the market.

Most impostantly, 3 days of using these moistrisers gave me 3 big hurting acne and they stayed on my face about 2 weeks.

So no more new products!
I will stick with active moist!










Aerb Ipad Air Case and Keyboard

@ 6:14 PM 0 comments
ipad keyboardsuzda kullanilabilir aslinda ama ne kadar olsa eski aliskanlik var. Insan klavyeyle yazmayi ozluyor. Alistigim bir sey oldugu icin daha kolayima geliyor.

Dahasi alismanin otesi reel bir takim problemler zorluklarda cikariyor klavyesizlik. Ekran uzerine yazmak insanin kolunu ve boynunu agritiyor. Dokunmatik ekranda oklar olmadigi icin ekranin farkli noktalarina gitmek zor oluyor. Ingilizce yazmayi birazda bu yuzden birakmistim. Simdi tekrar baslayacagim.

Ne zamandir dizi izlerken rahat edebilmem icin ekrani egik tutabilen ve aleti cizilmelere karsi koruyabilen, ayni zamanda da uygun fiyatli gercek deri  bir kap istiyordum. 

 Bilindik markalara bir sure bakip oyalandiktan sonra internette bulanik sularda yuzmeye karar verdim cunku Ipad air yeni ciktigi icin fiyatlari cok yuksekti en dandigi bile 100 dolardan basliyordu ve ben bu parayi bir klavye ve kap icin hayatta vermem. Parayi zor kazaninca, kiymetli oluyor.

Actually, I could definitely use Ipad without keyboard but I am not one of those people who gets used to changes quickly. I always like things I am familiar with. So I need keyboard.

I was looking for leather case with keyboard with a reasonable price. For a while, I have looked at famous name brands and because Ipad Air is relatively new product it was pretty expensive. (starting from $100)  I just didn't want to pay that much.
Anyway, I ended up with Aerb from Amazon. So far, I am pretty happy with it.
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Uzun suren aramalarim ve kararsizliklarimdan sonra bu linkte goreceginiz kap ve klavyede karar kildim. Kullanici goruslerinin iyi olmasi guvenimi, renginin beyaz olmasi kalbimi kazandi.
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Acik hali de hosuma gitti.
Klavyede beyaz olsaydi iyiydi ama bu da bir contrast yaratti.
Bluetoothla  ekrana baglaniyor.
Usb kablosuyla sarj edilebiliyor.
Mouse kullanarak yaptigim isleri ekrani tiklayarak yapabiliyorum. Yani klavye var diye ekran tamamen devre disi kalmiyor.

En sevdigim tarafi ekrani kasima uzaga bir yere, mesela sehpanin uzerine koyup, klavyeyi cagima alip yazabiliyorum. Laptoptaki gibi isinma vs. derdi yok ama ayni laptop gibi rahat rahat yazabiliyorum.

Klavyeyi kilifa bagli tutmak istersem (yandaki fotograftaki gibi) klavyenin altindaki, ve kiliftaki gorunmez miknastislar onlari bir arada tutuyor

It looks pretty nice and high quality. Definetely better than Waht I expect and what I paid for.

Keyboard comes with a Usb cord to charge it. Every so often I charge it because there is no indicator to understand whether it is charged or not. It is not so great though.

When I turn on the keyboard, screen is still working except the keyboard on the screen. I is pretty cool because that way I don't need a mouse to select or click the things.

Magnet underneath the keyboard keep the case and keyboard together. I can separate them whenever I want.
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Tersten goruntusude boyle. 

Fiyatina gore kalitesi oldikca iyi bir urun. Suan icin cok memnunum, ve gonul rahatligiyla tavsiye ederim. Ben Amazondan aldim ve Amerika disina gonderim yapiyorlar mi bilmiyorum ama ayni markanin urunlerinin ebayde de olacagini dusunuyorum. Muhtemelen ebay her ulkeye gonderiyordur.


Wednesday, December 4, 2013

Garnier fructis hydra recharge live-in conditioner~

@ 12:29 AM 0 comments
scroll down for English

Ecnebilerin "live-in conditioner" dedikleri bizim sac acici sprey yada gliss dedigimiz sacin taranmasini kolaylastiran spreyleri ilk ciktigi zamanlar, kuaforlerin "mavi sac sivisi" adiyla dunya paraya sattiklari gunlerden beri kullaniyorum. Pahali mahali yinede varligina mutesekkir oldugum urunlerden biridir. Onlar yokken sacimi bagiris cagiris acilar icinde kivranarak taramakla sac kremi kullanip gun ortasinda vicik vicik yaglanmasi arasinda bir secim yapmak zorundaydim.

Son bir kac senede hemen hemen butun markalarin live-in sac spreyleri cikti. Cesitlilik ve rekabet acisindan iyi oldu. Hemen hemen hepsi ayni etkiyi yapip sadece sacimi taranir hale getirdikleri icin urune ozel bir yazi yazmayi hic dusunmedim bugune kadar ama bu farkli, hemde her bakimdan.

Live in conditioners are definetely life savers of thin, long, straight hairs. (here, I'm refering my own hair) I am using them since they first showed up on the market. I don't even remember how I was brushing my hair before them becuase there is no way to untangle my hair without. 

I used various brands so far and all of them was pretty much the same. They were all untangling my hair right after I spray and leaving a silky feeling behind if it is the good one, otherwise it was leaving  an oily feeling and make my hair stick onto my sculp and I was pretty much hating and never use them again or mix it with the water to make it work but it was pretty much it. Nothing extra. That's why I never find it necessary to write about it. 

This time it was quite different experience.  
Garnier live in conditioner (Flickr Studio edit)Bir kere digerleri spreydi. Sacima fislayip tariyordum. Bu ise kopuk formda. Elime kopugu alip islak sacima dagitiyorum. Sacimin her yerine esit miktarda dagitmak kolay olmuyor tabiki. O yuzden kendi kutusundan baska spreyli bir kutuya aktardim. Suan daha rahat kullaniyorum.

Sonra digerleri sacimi ipek gibi yumusacik yapardi. Bu hafif sertlestiriyor. Iste tamda bu sertlestirme noktasinda karisik duygular yasiyorum.

Bir yandan sertligi hosuma gitmezken bir yandan sanki sac kopugu SIKmisimcasina verdigi hacime bayiliyorum. Sac kopugu gibi ama bir bakima degil gibide cunku sac kopugu sacimi karistirip dolastirip tuhaf bir halede getirebiliyor, yagmur yagdiginda butun saclarimi kafama yapistirip buzagi yalamis gibi dolasmama sebep olabiliyor. Bu onlarin hic birini yapmiyor. Chicago'nun dehset ruzgarinda bile sacim karismiyor ve yagmurda islansa bile kuruduktan sonra ayni kabarik haline geri donuyor.

Sekil ve taranma kolayligi disinda besleme, uzatma vs. guzellikleri yok ama duz seyrek, ince telli ve kafaya kapisan cinsten cabuk yaglanan saca uygun urun bulmak malum zor.


Dolayisiyla mevcut haliyle bile almaya deger bir urun diyebilirim. Zaman icerisinde SIKILir saclarimin ipeksi ve kafama yapisan halini ozlersem (sanmiyorum ya, bir ihtimal) ancak o zaman vazgecerim Garnier'dan,yani uzunca bir sure bittikce alacagimdan eminim.

First of all, so far they were all spray and I was spraying to my hair, doesn't really matter wet or dry hair, mix it little bit then brush. This one is foam. I have to apply to a dump hair with my hand which I didn't like that part so much because I have hard time to apply every part of my hair equally. So I put it in a sprayer bottle. I am happier with it now. 

Unlike the other ones it is making my hair feel harder. So no more silky feeling. And I am experiencing mixed feelings about it.
While I like the volume as great as hair foam, I kind of miss my soft hair. However, unlike the foam does, even though it is snowy and/or rainy day, my hair gets wet but never looses it is volume. Once I dry it, it gets back its own volumunes look. 

Other than volume, it doesn't offer much though. Volume is all you get. 
However, If you have my kind of hair is enough for you.
I am pretty sure, I will keep buying it for a long time. At least until I find something else works better for me. 





Monday, December 2, 2013

Barnes & Noble Kafe & Drop 5 lbs kitabi ~

@ 3:12 AM 0 comments
scroll down for English

Hava soguk olunca ne kadar istemesemde gundelik aktivitelerim kisitlaniyor. Titreye titreye carsi pazar gezmek, sahilde yurumek, alis-veris yapmak icimden gelmiyor.
Haliyle kendimi daha pasif aktivitelerle oyaliyorum. Kitap okumak bunlardan biri ama tabi benim gibi gezenti biriyseniz bunu evde yapmak istemezsiniz.
Son zamanlarda cogunlukla 2-3 sokak otemdeki kitapci Barnes & Noble'in kafesinde kitabimi okuyorum. Etrafimdaki herkes tipki benim gibi kitabina konsantre olmus, okuyor oluyor. Bu sekilde bende evdekinden daha iyi motive oluyorum. Ayrica kafenin pastalarina, caylarina da hastayim. Bazen bir seyler atistiriyorum. Agzim tatlaniyor, keyifleniyorum.

Unfortunately, there are limited things to do in Chicago winter because it is too cold. I know, I still can do a lot of things I do on summer but it is just not as much fun. Instead of trying to do same things I do on summer and freeze, then maybe even get sick. I prefer to go for more passive activities such as reading book, watching comedies, knitting, swing etc. Maybe they are not as good as tanning on the beach, walking or cycling around but still help me to stay away from seasonal depression. 
Because we recently moved to our apartment, most of our stuff still in the boxes and I really have no idea where my swing and knitting materials. So my only options are watching and reading. When I am alone, I go for reading. 

I can read at home but I really don't want to. I like to get dressed, and put my make up on, do my hair... If I stay at home, I definitely won't do any of them and it will make me feel depressed.
So, I prepare and go to Barnes & Noble about 2-3 blocks away from our apartment to read my books and of course their books sometimes. When everybody else reading, I motivate to my book easier, even though I don't necessarily love every part of all the books. Also, I love their cakes and teas. Sometimes, I have a sweet snake, and make myself happy.
Kindle
Gecenlerde pastam ve cayim bittikten, okumakta oldugum kitaptan yorulduktan sonra kitapcinin kitaplarina gömuldum.

Last time when I was there, after I had my eclair and little tired (and maybe bored) of my book, I started to look at book store's books.

Son zamanlarda 2-3 kilo aldim. Cok takmiyorum aslinda, cunku kendimi begeniyorum. Yaza daha cok var. Veririm nasil olsa, hem sporda yapiyorum. Cok zor olmayacagini dusunuyorum ama yine de arada diyet kitaplarina bakmadan da edemiyorum. Icten ice vermem lazim diyorum.

Since we moved down to city our kitchen is under construction and it will be for a while. We mostly eat out and because of it we both gained few pounds. Honestly, I don't care about it much because I know that when we finish our kitchen and completely settle down, I will start to cook nice and clean food for us.  Then probably, we will lose weight. On top of it, I do exercise right now, so it will be even easier to lose those pounds. However, somewhere inside of me also tells that "you should lose weight immediately". Especially when I don't fit in my clothes I like.

Pek cok diyet ve diyet kitabi var piyasada ama cogu hic bana gore degil. Bir kere benim yedigim ictigim lezzetli olmali, ben tatsiz tuzsuz seye gelemem. Disarida yemegi severim. Haftada 2-3 gun kesin restorant'a gitmek ve mukellef bir sofrada yemek yemek isterim. Hele acliga hic gelemem illaki yemem lazim. Mesela aksam 7'den sonra yeme derse ben buna uyamam. Ac acina yatarsam uykum kacar, uyuyamam falan falan... Kaprisliyim yani

I am searching for a new diet, new eating habit which I feel healthier and of course little smaller. I looked at diet books. There are lots of diet books in the market. Most of them are not for me. And I know I am the problem, not they are. First of all, I like to eat delicious food and when I don't eat delicious food, I don't feel satisfied and I keep feeling hungry (yes, hungry! not craving! I literally feel hungry). In addition, I like to eat out. I am a foodie, I like to discover different tastes. Plus, I can't starve myself. If I am hungry, I need to eat. So, not eating anything after 7 pm doesn't works for me, if I don't eat I can't sleep. Over all, as you can see, I am the problem kid.

Aramalarim sirasinda bu kitabi buldum:

Anyway, I found this book:
Drop 5 pounds
Kitabin basinda bir test var. Onu yaparak ne turden bir tombis oldugumuzu, nelerden en cok kalori aldigimizi ogreniyoruz.

In first chapter there is a test to learn what kind of eater you are.

Mesela ben emotional eater yani duygusal oburum. Teste gore SIKILdikca yiyormusum.

Ki cok dogru, okul, is, kotu erkek arkadas, etrafimdaki insanlarin surekli zayiflamam icin baski yapmasi,  hatta tasinma bile beni aciktiriyor. Ne vakit stresten sIKIntidan fenalik geciriyorum, karnim gurul.

For  example, I am an emotional eater. According to test, I eat whenever I have got bored.

And it is so true! Everything stresses me out making me hungry. I feel more hungry on exam week or before job interview, even moving making me feel hungry.

Bu kitapta oburluk turunuze gore oburlukla basetme yontemlerinin yani sira, gundelik hayatinizin icinde her gun gittiginiz yerlere gitmeye devam edip, yemege devam ederken, kucuk degisikliklerle bir miktar kaloriden kisip yavas yavas zayiflatmayi hedefliyor.

Main goal of this book is teaching you how to cope with over eating or calori intake (because you don't necessarily eat to get fat. You can drink and get tons of calories too).
Also, it teaches you right food to cut out some calories. 

Mesela bagel yerine english muffin yiyin, mocha yerine skim latte icin diyor.

For example, instead of eating bagel, it says eat english muffin, or instead of drinking mocha, drink skim latte and cut 500 calories from breakfast.

Ise yarayacagina inaniyorum. Cunku lezzetli ve bol kalorili yiyeceklerin yerine lezzetli ve az kalorili yiyecekler oneriyor.

I think, it would work. Because it suggests subsitude one delicious option with another delicious option. And  calori counting is the oldest, most famous way of losing weight. 

Henuz almadim ama pek yakinda kitabi alacagim. Tamamini okuyup uyguladigimda goruslerimi tekrar yazarim.

I still haven't bought the book but I will buy it soon. When I read the whole book and try, I will post about it again to tell, if it really works.


Rose Garden tea pot & cups ~

@ 1:41 AM 0 comments
Bir kac hafta once kayinvalidem Chicago'ya geldiginde caylarimizi burada yazdigim caydanlikla servis etmistim. O da cok begenmisti. Normalde begendigini gorunce hemen verirdim ama n'olduysa oldu basiretim baglandi. Tesekkur ederim dedim, daha da bir sey diyemedim. Sonradan icime dert oldu. Dusundum, dusundum hakikaten evinde hic porselen caydanligi yok. Benim iki tane var (digerini bloga yazmadim. Kolilerdn cikarinca yazicam) birini versem iyiydi.

Haftaici Home Good's'a tekrar baktim ama aynisindan bulamadim. Bulabildikleriminde kapagi dusmekliydi. Kapagin kenarindaki cikinti az olunca cay kapak dusup kiriliyor ve caydanlik en iyi ihtimalle saksi oluyor.

Sukran gununden bir hafta onceki hafta sonu asiri soguktu. Sehirde keyifli bir yuruyus yapma ihtimalimiz boylelikle tamamen ortadan kalkti. Bizde suburblerde denedik sansimizi. Once Ikea'ya oradan yakinlarindaki mall'a gittik.
Gitmisken bir ihtimal deyip Home Good's'a ugradik, zira tum Home Good's'lar farkli urunler satiyor. Birinde buldugunu otekinde bulmama ihtimali yuksek.

Benimkinin aynisi olmasa da en az o kadar sevecegini dusundugum baska bir caydanlik ve iki fincan aldim.
Rose garden tea pot and cups
Gercektende cok sevdi. Defalarca tam benlik dedi durdu.
Aslinda o soguk bir kadindir. Dokunmaktan falan hic hoslanmaz. Dogma buyume Alman, ve pek cok bakimdan tipik bir Alman (diyor kendisi icin). Robby'nin babasiyla evlendikten sonra sevgi dolu hareketler yapmayi Italya'da otururken kayinvalidesinden ogrenmis. Sonradan Amerika'ya yerlesmisler, burada da baskalarindan gore gore boyle seylere alismis. Eskiden cok tuhaf gelirmis. Robby cocuklugunda sadece babaannesinin kendisini optugunu sevdigini soyler. Yani boyle sicak sevgi gosterileri onun cok olaganustu seyler.

Sasirtici bir sekilde bu sefer ikimizede sarildi. Hatta tek yanagimdan optu bile beni :)

Sevinecegini biliyordum ama bu kadarini beklemiyordum.

Mutlu oldum. Bundan boyle arada sirada alacagim ona boyle seyler.

Gelelim az once bahsettigim kapak olayina; neden digerlerini degilde bunu sectigime,
Tea pot lid
Bunda kapak degil caydanlik cikintisi var ve kapakta da hafif bir girinti var. Bu sayede cay koyarken kapak dusmuyor.

Tavsiye ederim, caydanli alirken cay koyar gibi burnunu egin kapak duser gibi oluyorsa bosverin,vazgecin almaktan. O caydanlik sizi cabuk terkeder.




Wednesday, November 27, 2013

The dictator~

@ 1:19 AM 0 comments
Evde tasinma nedeniyle henuz TV ve home theater sistemlerimizi kuramadigimiz icin son zamanlarda hava soguk olmasina ragmen hic bir sey izlemiyorduk. Ipad alinca, biraz ozledigimizden birazda goruntu kalitesini merak ettigimiz icin uzun zaman once fragmanini gorup merak ettigimiz Sacha Baron Cohen komedisi, Diktator'u izledik.
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Ne cesit espriler sevdiginize gore degisir aslinda ama genel anlamda sahsen bana hitap etti. Bazi esprileri fazla yavan, vicik vicik bulmama ragmen sonunu getirebilecek kadar guzeldi ama sinemaya gitmis olsam parama yazik olmus hissederdim.
Bu arada ben Recep Ivedik turevi tiplemelere tahammul dahi edemeyen, resmen tiksinen soguk mesafeli ablalardanim :) yani onu bilin ona gore okuyun yorurumlarimi.

Her neyse ne diyordum, ha para vermedigim Amazon prime'dan izledigim icin sorun etmedim.

Etrafimdaki bazi Amerikalilar ve IMDb sayfasindaki bazi yorumcular fazla "offensive"  yani saldirgan, hakaretaviz bulmuslar. Pek bir offend olmus tosunlar.
Aman yerim ben onlari!
Kendileri en offensive tavirlari takinir sonra da tuylerine dokununca ziplarlar.
2. Dunya savasi disinda hic bir savasi kazanmamis bir ulkenin insanlarindaki bu hava nerden gelir anlamam. Asiri sisirilmis egolar!
Komediye dahi tahammulleri yok!
Hic cekemiyorum bu tipleri, bilhassa bu aralar asiri sinirime dokunuyorlar.

Neyse yani, demem o ki arada siyasi esprilerle falan Amerikalilara giydirse de (hatta tamda bu sebepten) izlemeye deger bir komedi.

Bir pazar gunu hava soguk, caniniz disari cikmak istemiyorsa alin cayinizi/kahvenizi, acin izleyin. Hatta dantel, orgu vs. de orebilirsiniz, zira konuyu takip etmek icin her dakika dikkatinizi vermenize gerek yok.

Oyle cerez gibi bir film. Arada lazim boylesi de ama degil mi?

Sunday, November 24, 2013

Kabus gibi çöktü {just like a nightmare}~

@ 1:10 AM 0 comments
scroll down for English

Soguk havadan bahsediyorum. 
Daha Kasim ayindayiz ne bu Allah askina?

 I am talking about the cold weather.
I am not dreaming of a tropical rain in Chicago's winter but it is too cold for November.

Bütün sinirlerim alt ust oldu. Zor ve gec uyuyorum. Sabahin korunde dikiliyorum. Dolayisiyla uykusuzluk beynime vurdu. Mecburi seyler haric dogru duzgun bir sey okuyamiyorum. Cunku hem canim istemiyor hemde kafam almiyor.

I hardly sleep at night and wake up early in the morning, although it is definitely not necessary.
It's totally destroyed my perception.
I can't even read. Because I don't feel like I want to read and even if I force myself, I don't understand what I read. 

Beyin hucrelerim dondu resmen!

It feels like, my brain nerves are completely frozen. 

Inanmazsaniz bakin ahanda burda:

If you don't believe me, here is the picture:
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Gunduzde bundan cok farkli degildi. O zamanda -11 falandi.

It wasn't so different during the day as well. It was about -11. 
Even colder than Finland. Seriously!

O havada sabahin korunde ciktim pilatese gittim. Soguktan öldüm. Agzım, gozum, her yerim yamuldu.

I had a pilates class in the morning. I walked down there and felt the cold in the rest of my body. I wasn't feeling my face and legs when I get back home.

Basta cok usudum keske gitmeseydim dedim ama simdi iyiki gitmisim gun boyu adam akilli yaptigim tek sey o oldu diyorum.

First, I wish I didn't go there but then I realize that it was the only thing I have really done all day long. Other than that I wasn't productive at all.

Gunduz pilatesten sonra cok hos bir kahvalti salonuna gittik (dona dona).
Donuste biraz isinmak icin uzandim. Uyumadim ama isinmam dakikalarimi aldi.

We went to a nice breakfast place (where I am planing to post about later some time) after pilates. I went to bed to warm up a little bit but it took long time for me to feel warmer. 

Sonra zaten soguk n'apicaz disarida havasina girdik. Evdeki isleri yaptik.

Then, we did some stuff at home which were actually important and necessary that we haven't worked on for a long time because of lack of time or just lazyness.

Ben biraz muzik dinledim. Ortaokul, lise yillarim Kral Tv'de cikan bunalim sarkilardan bir kolaj olmak uzere sinirlerimi daha da bozdular ama Istanbul manzaralari guzeldi.
Zaten sonradan farkettimki, klipleri izliyorum, sakiyi dinlemekten ziyade.
Dahasi dun hava yine cok soguktu. Istanbul manzalarinin oldugu bir diziye takildim. Kadin mutfakta asci ve 12 cm topuklularla calisiyor.
Super mantikli (!) ve  olasi (!)
Omrunde hic restoran mutfagi gormeyen insanlar cekiyor her halde diziyi.
Neyse ama dedigim gibi manzaralar guzel.

Home sick olucam yakinda (yada coktan oldumda itiraf etmeye dilim varmiyor).
Robby her zamanki gibi eve is getirmisti. Biraz calisti.
Artik oyle alistimki eve is getirmesine, hic kizmiyorum. Hayatimizin bir parcasi oldugunu kabullendim.

San  Francisco'daki sirket tekrar gorusmeye cagirdi. Tasinma ihtimalimiz daha da kuvvetlendi.

Bir yanim hic istemesede diger yanim bu soguktan kardan buzdan kurtulmak istiyor. Olucaksa kis gelmeden olsun lutfen.

By the time, we were done with our work at home, it was dark out. 
Sunset was at 4pm. Our day ended too quick. 

We were so hungry, we went to eat sushi. Just like every time we got bored of something.

Sonra sushi yemege gittik.
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Iddia ediyorum Chicago'nun en basarili sushi restorani Sakura!
Lakeview'da
Yolunuz Chiciago'ya duserse kesinlikle deneyin, muhtesem.

We recently found Sakura Sushi and I think it is the best sushi bar in Chicago.
In the Lakeview
If you ever come to Chicago, try it.

However, even awesome sushi couldn't make me feel good. :(

Ama o bile keyfimi tam olarak yerine getiremedi :(

Hatta kirmizi yesil Christmas isikli John Hancock ve Bloomingdale binasi manzarasi bile getiremedi.

John Hancock tower and Bloomingdale building view with a nice Christmas light on it couldn't make me feel good as well.
Chicago

Yarin suburb'lerden birindeki buyuk mall'a gidip kendimizi kaybetmeyi planliyoruz.
 Aksi taktirde korkarim sogugu unutup, normal ve mutlu hayatima donmem mumkun olmayacak. 

Tomorrow we will go to the suburbs to hang out in a warm indoor mall.
We will help the economy a little bit :P
Otherwise, I won't forget this cold, gloomy days and get back my happy mood. 



Saturday, November 23, 2013

TBS Shower Gels {Moringa, Olive, Pink Grapefruit}~

@ 10:30 PM 0 comments
Gecenlerde bu postta Tbs urunlerine mesafeli oldugumdan bahsetmistim degil mi?
Unutun lutfen! Soylediklerimi aynen geri aliyorum.
Ayak bakim urunlerinden memnun kaldigim icin 1-2 gun once tekrar ugradim (ugramaz olaydim). Tuketime oyle cok katki yaptimki bir kac kere daha yapsam kucuk bir ulkenin ekonomisini kalkindiririm o derece. Kart ekstresinde toplu halde gozukmesin diye 2-3 ayri seferde ve farkli kartlardan cektirdim kasiyere, yoksa mazallah adamin kalbine inerdi.Untitled photo (Flickr Studio edit)Neyse, o gun pek cok aldiklarimin arasinda bu duş jelleri de vardi. Ben hepsinden memnun kaldim. Bana gore hepsi ayri guzeldi. Robby greyfurtlu olan haric hepsini sevdi. Greyfurtlunun kokusu kullanilmis dizel motor yagina benziyormus. O koku neye benziyor bilmedigim icin fikir beyan edemeyecegim. Bana gore biraz sekerli bir meyva kokusu. Belki biraz agir ve yogun greyfurt kokusu diyebilirim. Sabahlari dus aldigimda kullanmayi seviyorum. Daha bir uyanik, daha bir dinamik hissettiriyor bana kendimi. Yine de denemeden almayin derim cunku degisik bir koku gercekten. Cok sevebileceginiz gibi nefrette edebilirsiniz.

Moringa harika bir cicek kokusu ama oyle bayim bayim bayacak kadar yogun degil, ayarinda. Cok ozgun bir kokusu yok. Daha once kullandigim pek cok cicek kokulu duş jeline benziyordu ama yine de bir tik otedeydi sanki. Insani sakinlestiren rahatlatan bir hali var. Cicek kokusu sevmeyenlerin bile sevecegini dusunuyorum.

Eger bu blogu tesadufen okumuyorsaniz, zeytin kokulu krem, sabun, duj jeli vs. buldugumda affetmeyip aldigimi biliyorsunuzdur. Bu seferde oyle oldu. Mis gibi yabanil ot kokuyor. Cayir cimen, dag bayir sevmem ama kokusunu severim. Ege'ye Akdeniz'e ne zaman tatile gitsek annemler yaylaya giderdi ve beni de zorla cikarirdi. Simdi olsa yine ariza cikaririm ama kokusunu doya doya icime cekerim. Yani ben bu dus jelini her turlu severim cunku benim icin o memleket kokuyor, tatil kokuyor.

Hepsinin yapisi (bana gore) ayni hemen hemen yogunlukta ve hepsi de  geride hos bir nemli his birakiyor. 750 ml'lik jumbo paketleri $15. TBS'deki tum diger urunler gibi bunlarda biraz fiyatli ve verdigim paranin karsiligini aldim mi bilemiyorum.

Bu aralar uyanik kalmaya ihtiyacim oldugu icin en cok onu kullandim. Bitince tekrar almayi dusunuyorum cunku piyasada buna benzer kokulu bir duj jeline pek rastlamadim. Digerlerini n'aparim bilemiyorum. Cosarsam alirim belki, bakalim...

Physicians Formula {natural smoky eyes} Kajal trio & NYX Butter Gloss {cream brulee} ~

@ 2:56 AM 0 comments
scroll down for English

Normalde makyajla alakali pek bir sey yazmadigimi hatta kullandigim makyaj malzemeleri ile alakali bile cok az yazdigimi farketmissinizdir. Bunun sebebi makyaj bloggerligini ciddiye almam ve kendimi bu konuda yetersiz, birazda tembel bulmam. Onlarca resim cekip iclerinden guzel olanlarini ayiklamak, saatlerce makyaj yapip fotograflamak hic bana gore degil. Ben bu gibi seyler icin fazla sabırsızım.
Gel gelelim, bu defa bir degişiklik yapip son zamanlarda hemen hemen her gun yaptigim ve esimin dostumun cok begendigi bir makyaji ve kullandigim urunleri paylasmak istiyorum.

Usually I am not a big fan of posting about make up. I have two reason not to post about make up
1)I take makeup blogging so serious and I believe that I should know more about this specific subject to write about it.
2)I am so lazy to take tons of photos and pick the right and most beautiful ones. It is a time consuming job and I don't want to spend my time with it.

However, this time I want to make a change and post about my everyday make up and products I use to make it. 

Untitled photo (Flickr Studio edit) Hem artik elim alistigindan hem de kullandigim urunlerin hatalari affeden turden olmasindan rotuslar dahil 5 dakikada bu makyaji yapabiliyorum.

O yuzdende konturlemeyi unutmusum :)

Hatta alligi da unutmusum ama bu sene belli belirsiz allik moda zaten :p

Peki kaştakı yamukluk neyın nesi diye sormayin cunku HD kaşa başladim. Bu aralar yampiri yumpiri takilicam :)

Ayrica resimde hafif şaşı cikmisim ama normalde degilim. Insanin kendi fotografini cekmesi cok zor bir seymis meger. Gerci yillar once bir eski erkek arkadasimda sasi olup olmadigimi sormustu. Ustelik 30 saat suren uzun bir yolculuktan sonra havaalanina karsilamaya geldiginde. O zamanlar cok salakmisim, uzulmustum. Simdi olsa hoduk der gecerim, bir daha da yuzune bakmam. Neyse, neden eski oldugunu anlamissinizdir zaten. O yuzden burayi gecip, makyaja donuyorum.



Final look is on the picture above. 
It takes 5 minutes for me because I am so used to making it. Plus, it is so simple. :)
dab552e4-5eab-471f-bb1f-3501d81efe3e
Uzun zamandir kajal denemek istiyordum, bir turlu kismet olmamisti. Physians Formula'nin indiriminde gorunce hemen aldim.
3 lu paketler halinde satiliyor ve 4-5 farkli cesidi var. Benimki natural smoky eye, yani dogal dumanli makyaj yapmak icin olani.

Renkler cok yogun, bazsiz kullanmama ragmen cok kalici, ama urban decay gibi cok cabuk sabitlenmiyor bu sayede istedigim gibi karistirabiliyor ve gun icerisinde daha acik gri dumanli kullandiktan sonra gece kucuk eklemelerde koyulastirarak hemen gece makyajina adapte edebiliyorum ve yok denecek kadar az akmayla gunu tamamlayabiliyorum.

Gozlerimin hassas oldugundan daha once bahsetmistim. Saatlerce gozumde kalmasina ragmen ne bir kasinti ne bir kizarma, hic bir sey olmuyor. Hatta varligini bile hissetmiyorum.

Yani ne diyebilirim ki, Physicians Formula beni yine yaniltmadi.  Indirimden $8' a aldim, normal fiyati $12. Verdigim paranin her kurusunu sonuna  kadar hakeden nadir urunlerden.

Tek kotu tarafi ambalaji sanirim. Cunku kapagini acarken kirilacak diye korkuyorum ama o kadar da olsun.

Bittiginde kesinlikle tekrar tekrar alacagim, ve farkli renklerini muhakkak deneyecegim.

It has been a long time I wanted to try kajals. They always look to me so easy and practical to apply. I just couldn't find the brand which seems to me good enough that I can use it on my very sensitive eyes without any concern.

They were in the trio pack.  I bought all of them for about $8 on sale (regular price was $12) so it was kind of a good deal.

It is pretty easy to blend them with the other colors because they don't set too quick like Urban Decay eye pencils. 

They don't smear or wear off and thankfully, don't irritate my eyes. Even though I don't use base to make them stay beautiful longer. Instead, I prefer to find the right products which stays long and nice without an eye shadow base.

I wore lighter grays during the day, then at night I retouch it with darker shades to create smoky eye look and I am ready for the night. 

The only bad thing about its packaging is it's kind of hard to open the lid.  I'm always afraid to break it when I open and close it. Because they are soft and creamy, there is no wood cover on them like the pencils. I can't think of any other kind of lid design but this one is making me nervous for sure.

I guess, needless to say but you can never go wrong with Physicians Formula. There was 4-5 different kinds of trios and I definitely want to try at least 2 of them and when I run out of it (if it ever happens), I will definitely repurchase them again.
Untitled photo (Flickr Studio edit)

Ben daha ziyade ruj insaniyim, o yuzden gloss'lara hep biraz mesafeliyimdir. Bu sefer nasil olduysa temptalia'nin gazina gelip aldim. Hemde ucer beser :) basta o kadar gloss'u napicam bilmiyorum desemde sonradan her gun kullanmaya basladigimi farkettim.

Yapisi cok guzel, asla yapis yapis degil, cok kuru dudagi bile (mesela benimki) nemli ve normal gosterebiliyor. Rengi cok dogal, icerisinde hic sim yok ve sanirim Cream Brulee'yi nude kategorisine koyabiliriz.

Birazcikta Kim Kardashian'in surekli kullandigi gloss'una benziyor sanki ne dersiniz?

I am definitely a lipstick person. Lip glosses I have tried so far was always too sticky, too shiny, too glittery etc. too much in many ways I don't like. So, I was pretty sure that it wasn't for me. 

Recently, I have read nice reviews of temptalia about NYX butter glosses and there was a sale going on Cherry Culture for NYX products around the same time. It made me feel like, it is time to give a chance to them. 

So far, I am happy with them although I though what am I going to do with these many lip glosses in the beginning.
 I used cream brulee on the photo. It is not so sticky and there are no glitters. It is nicely completing the smoky eyes with its natural nude color.

I think it looks like the one Kim Kardashian use all the time. What do you think, is it?

Lights~

@ 12:11 AM 0 comments
Untitled
Gecen gun yolda yururken bu agaclari gordum. Sanirim sehirde yasamanin en guzel taraflarindan biri karsina her an bir guzelligin cikabiliyor olmasi. Bu bazen bir sokak sanatcisi, bazen seyyar kitapci, bazende suslu bir agac oluyor.

Bu fotografi 2 hafta kadar once cektim. Simdi sokaklar cok daha suslu, noel hazirliklari tam gaz devam ediyor. Iyi de oluyor, baska turlu Chicago'da kış cekilmezdi zaten.

Haftasonu zoo lights'i izlemeye gidecegiz. Gecen sene cok guzeldi. Izlemek isterseniz vidyosu burada. Bu sene de oyle olmasini umuyorum. Bakalim, yarin gorecegiz.

I think, one of the best parts of living in Chicago is that every so often you can see something nice in random places. Sometimes it's a street artist, sometimes book seller on my way, or a tree with the lights on.

I took this picture about 2 weeks ago. Now, there are more lights on the trees. Christmas preparation already started and I like it. Otherwise, winter in Chicago would be even harder to deal with.

We are planning to go to Zoo Lights this weekend. Last year it was so beautiful.  If you like to watch, here is the link.
Hopefully, this year it will be as beautiful. We'll see tomorrow.

Wednesday, November 13, 2013

Aksam cayina macaroon yakisir {new tea pot set & macaroons}~

@ 11:57 PM 0 comments
Bugun aksam uzeri dolasmaya ciktim. Sehirde olunca, hava da kotu olunca hem yapacak baska sey olmadigindan hemde isinmak icin magazalari girip bakiyor. Kitapci, forever 21, Zara derken Home Good's'a geldi sira, ugradim ve bir porselen caydanlik + 4 fincanla ciktim. 

Caydanligi almisim, hayirli olsun cayi demlememek olur mu? Olmaaaaz!
Peki, cay demleyince o cay kuru kuru gider mi? Gitmeeeez!

Yolumun uzerindeki Trader Joe'ya ugradigim gibi kaptim macaroonlari :)

This afternoon, I went out to take a walk. I stopped by some stores on my way because there wasn't much to do in such cold weather. Home Good's was one of the stores.
I found this nice porcelain tea pot and cups set. I like to have some shabby chic items in my place (actually maybe only in the kitchen. I am not sure if I like to see it in rest of my apartment.) 

Since I got the pot, I felt like I should use it right away. 
I always like to have tea with some sweets. Before I get back home, I stopped by Trader Joe and bought macaroons.Untitled photo (Flickr Studio edit)
Cayla guzel gitti hakikaten.
Artik nasil gozum donmusse bir degil iki paket birden almisim. Acken alis-veris yapmak cidden tehlikeli :)

I think, tea & macaroons are a great combination. I should have them more often. I guess, it's not such a great idea to shop when I'm hungry because I bought 2 packs. My eyes are always bigger than my stomach. 
Untitled photo (Flickr Studio edit)
2. Paket pek macaroon'a benzemiyordu. Hindistan cevizli kakaolu coco star'in cikolata kapli olmayan haline benzettim ama ama o da guzeldi. Bana gore ona da macoroon demek yerine baska bir isim verselermis daha iyi olurmus.

Eger Amerika'ya yolunuz duserse Trader Joe'ya ugrayip alin, deneyin bu bebekleri. Pek cok pastanede yedigim macaroon'dan cok daha lezizdiler.

The first pack was traditional macaroons but the second one was different. It was more like a coconut bar rather than a macaroon.

It would be better, if they give a different name to it. Because actually, it was tasty, just not a macaroon. 

Anyway, I highly recommend the (first pack) macaroons in Trader Joe. It was even better than some of the coffee shop macaroons. 

And please, let me know what is your favorite macaroons (brands or coffee shop if you are in chicago) 




Ps. Amerikali arkadaslarim blogumu okumak istedikleri icin Ingilizce de yazmaya basladim ama ceviri yapmayi sevmedigim icin kafama gore icimden geceni yaziyorum. Dahasi konusur gibi yaziyorum. Dolayisiyla dil bilgisi ve kelime hatalari yapiyor olabilirim. Neticede cogu zaman aksamin kör saatinde kafam kazan gibi oldugunda blogla ilgileniyorum. Bilginize...

Kış güneşi {winter sun} ~

@ 12:06 AM 0 comments
Şu blogda hanim kadin cizgimden kaymamak adina bu basligi attim ama esasen bu gunes bildigin ahmak donduran guneşiydi.
Allah'ım neydi o soguk öyle? Uzun zamandır bu kadar üşümemiştım.
Evin camları kocaman oldugu ve ıçeriye vuran güneş odaları müthış ısıttıgı için anlamamışım.
Ögleden sonra dışarıda yapmam gereken bir kac mecburi için çıktım ve 1 saat içinde dönmeme ragmen dondum.

Birrrr!!!!
Cold! It is so cold! So much for november! 
I had to go out for few things I had to do this afternoon, and I wish I never went out.Untitled photo (Flickr Studio edit)
Güneşin vurdugu yerler dışarıda da normaldi aslında ama gölge dün yagan kar buzla doluydu. Allah muhafaza aksam yürüyüse falan çıksak siyah buzda kayar düşer bir yerımizi kırarız. Öyle sinsi öyle beter.

Sunny parts of the streets was fine actually. The problem was shadow.
Shadow was icy, shadow was dangerous. 

Zavallı scooter'ımla motorsikletimin üzeri de kar olmuş zaten. Ona da ayrıca bir içlendim, üzüldüm.
Höööfff ben bu günu sevmedim.

My poor scooter and motorcycle! I babied my scooter whole summer and now it is so sad that I have 
to leave it out in this cold. :(

Boyle sonbahar mı olur?

It wasn't fall I was dreaming
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Sonbahar dediğin böyle olur

Fall I was dreaming looking more like this:Untitled photo (Flickr Studio edit)
I mean, nice and romantic, not icy and freezing. 

Unfortunately the only way to have that "romantic fall look" applying filters.
Such a bad destiny! 

Tabı biz bunu anca filitrelerle görebiliyoruz. 

Bu arada o yolun ortasında gordügünüz yuvarlak rogar kapagı yada mazgal degil, buz kutlesi :| 

Rakamlarla konuşmak gerekirse gündüz -6, geceyı varın hesap edın. Zira an itibariyle donmaya devam ediyorum. Üşümekten kitabıma bile odaklanamadım, ondan bloga sardım.
Neyse, ben bir okuma denemesi daha yapayım. Belki o sayede uykum gelir.
Bye bye...



Ps. Amerikali arkadaslarim blogumu okumak istedikleri icin Ingilizce de yazmaya basladim ama ceviri yapmayi sevmedigim icin kafama gore icimden geceni yaziyorum. Dahasi konusur gibi yaziyorum. Dolayisiyla dil bilgisi ve kelime hatalari yapiyor olabilirim. Neticede cogu zaman aksamin kör saatinde kafam kazan gibi oldugunda blogla ilgileniyorum. Bilginize...

Tuesday, November 12, 2013

Indirim ganimetleri {sale finds} ~

@ 10:53 PM 0 comments
Superga
Superga isini biraz abarttigimin farkindayim. Yillar once yasitlarimi kasip kavuran Converse firtinasina bile boyle tutulmamistim. Bir tane almistim, yetmisti. 
Bu sefer oyle olmadi. Ne zaman bir rengini alsam digerinde gozum kaliyor. Simdi de sarisina taktim mesela :) 
Neyse, bu seferki sayilmaz. Nordstrom'da yaz sonu %50 indiriminden aldim. Onumuzdeki yaz şortlarla, eteklerle bol bol giyerim artik.

 I already have 4 pairs of Superga and I bought one more. I know, maybe it is little too much. But I had very valid reasons this time. 
1) it was on sale at the Nordstrom
2) it is neon, and none of my Supergas are neon. I mean, it is different
3) aren't they look so awasome? :)
So I have got it, and I am so happy to have it. Guilt free shopping :)
Kate spade new york
Hani hic cantam yok ya, bir de canta aldim. Rengini, kalipli yapisini, tamamen deri olmasini ve tabiki kendi agirliginin hafif olmasi olmasini sevdim.  Zaten ne zamandir Kate Spade New York cantalarda gozum vardi. Indirimde denk getirmem iyi oldu. Zira guzel olduklari kadar pahalilar bu bebekler :(
Bir fast fashion urunune fazla para verirsem icime otururdu.

Bu boyle iyi oldu. 

Indirim ganimetlerim bu kadarcik bu sene. 
Bu aralar biraz kilo aldim o yuzden canim hic bir sey almak istemiyor.
Verdikten sonra gene baslarim coşmaya :) 

It has been long time I was looking for a nice Kate Spade bag but unfortunately ones I found never meet with my needs. 
For me, perfect bag should be small enough that it is not looking so bulky and bold, and large enough to carry my wallet, phone and kindle (those are things I carry most of the times with me), it should be leather, and light weight. Unfortunately, there are not many bags like that. 
Whenever I find one,  I always get it. 

After I bought it and take it to home, I still had some concerns. Because I think red is Christmasy color, I may not be able use it for all seasons. And then I started to think it is actually fine, since winter is pretty long in Chicago. 
Maybe because it is lighter shade of red, I can even use it on summer. 
I don't know, we will see.

The reason I couldn't shop more becase i gain few pounds recently and I am not confident with my body. One of the cause of my weight gain is eating out pretty much every day due to construction in my kitchen and it will be same for few more weeks. 
Then I will start to diet in my new kitchen and hopefully I will get my body back and fill up my shopping bag. 
Anyway, even thinking about dieting stresses me out. 

Good night guys!!!


Ps. Amerikali arkadaslarim blogumu okumak istedikleri icin Ingilizce de yazmaya basladim ama ceviri yapmayi sevmedigim icin kafama gore icimden geceni yaziyorum. Dahasi konusur gibi yaziyorum. Dolayisiyla dil bilgisi ve kelime hatalari yapiyor olabilirim. Neticede cogu zaman aksamin kör saatinde kafam kazan gibi oldugunda blogla ilgileniyorum. Bilginize...






Monday, November 11, 2013

Balkonda kar keyfi {snowy day in the balcony}~

@ 7:25 PM 1 comments
Bu gune dair ne planlar yapmistim. Neler neler vardi aklimda.
Once kisliklari kutularindan cikarir sonra yazliklari onlarin yerlerine koyarim. Bir kahve icer, disari cikar, gezer dolasirim. Belki biraz alis-veris yaparim diye dusunuyordum.
Kisliklarin bir kismini cikardim. Yazliklari yerlestirdim. Yoruldum, tam biraz ara vermistim ki, bu manzarayla karsilastim.
Kar yagiyordu hemde lapa lapa!

I was planning to do so many things today before I saw this:Chicago gold coast
It was shocking at first, and then I have got used to it. 
I mean, I was sad that I can't go out and shop around as comfortable as before but it is still nice, but just little different kind of nice.
When I digest the idea of changing plans, I warmed up water to have coffee in the balcony, and of course I put so many layers of clothes on me. 

Hemen kahvemi hazirlamak icin biraz su isittim. Lahana gibi kat kat giyindim. Kahvemi aldigim gibi balkona ciktim.
Usuyene kadar oturdum.
Yillardir balkonda kar keyfi yap(a)mamistim. Oturdugum evlerde ya balkon yoktu (bu ulkede balkonlu ev bulmak zor malesef :() yada kar yagmayan bir yerde yasiyordum.Chicago gold coast
I am so glad that we bought this place (i think I say it pretty much everyday).  I was dreaming about to relax in the balcony for ever. Even in the past, when we didn't have an apartment with a balcony. Garden really doesn't feels the same. It doesn't give me such a freedom of endless, undistracted view. And of course there are animals and soil in the garden. I am not comfortable with them too.

Bu evi ilk gordugumden itibaren hayalimdi boyle keyifler yapmak. Bu sefer plaj sandalyesinde oturdum. Yaza kadar sedir kurup ve yazin sedir keyfi yapmayi hayal ediyorum.

Bir suru fotograf cektim. Instagram'da paylastim.
Sonra hava kararmaya basladi, sis basti.
Karsida John Hancock binasi gorunmez oldu.Chicago gold coast
Beause of smoke John Hancock tower was invisible for awhile  and then when the darkness came, it became visible again. 

Karanlik cokunce sis dagildi.Chicago gold coast
Kar tutsa ve yarinda yagsa daha mutlu olurdum ama buna da sukur. Gecen sene ilk kari gormem Ocak'i bulmustu. Bu sene erken basladi. Umarim boyle devam eder. If it snow tomorrow too, I will be even happier but this is fine as well. Last year I had to wait until january to see first snow. This year it started way earlier.  I hope it continue like this. It is good for both nature and us. 



Ps. Fotograflari boyutu cok buyukse soyleyin n'olur. Ipad'den normal gozukuyor ama her zaman kullandigin boyutlardan cok daha buyuk resim kullandim. Bilgisayarda bakamadigim icin bir anormallik varsa bile goremiyorum.
Ps.2. Amerikali arkadaslarim blogumu okumak istedikleri icin Ingilizce de yazmaya basladim ama ceviri yapmayi sevmedigim icin kafama gore icimden geceni yaziyorum. Dahasi konusur gibi yaziyorum. Dolayisiyla dil bilgisi ve kelime hatalari yapiyor olabilirim. Neticede cogu zaman aksamin kör saatinde kafam kazan gibi oldugunda blogla ilgileniyorum. Bilginize...

Saturday, November 9, 2013

TBS Peppermınt Pumıce Foot Scrub & Intensıve Foot Rescue ile Ayak Bakimi rutinim~

@ 3:07 PM 0 comments
Kendi adima ben ayak konusunda sansli biri degilim. Ince ve kucuk ayakli olmam bir avantaj tabi ama derim cok hassas oldugu icin her ayakkabinin vuruyor olmasi,  parmaklarimin ve topuklarimin cok catliyor olmasi vs. problemler basimi cok agritiyor. Dolayisiyla hayallerimi susleyen yumusacik pembe beyaz topuklarla ruyalarda bulusuyoruz.
Bir kere catlak topuk sorununu ne kadar duzenli ponzayla ovsamda duzeltemedim. Hatta bu aralar ponzanin daha kotu yaptigini bile suphelenmeye basladim. Zira biraktigimdan beri daha iyi durumda topuklarim. 

Dedigim gibi ponzayi biraktim. Peki yerine ne kullandim da duzeldi?
Iste son 2 aydir (acik ayakkabi giymeyi biraktigimdan beri) bu iki arkadasi kullandim ve cok memnun kaldim.

Unfortunately, I am really unlucky feet wise. It is nice that they are small and narrow, so I can find nice stuff on sale and high heels looks even cuter. However, my heels are cracked, and dry. I have used tons of products to fix it. None of them worked so far. 
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Normalde The Body Shop urunlerini kalitesine oranla fazla pahali buldugum icin biraz onyargili olmama ragmen bloglarda okudugum guzel yorumlar sonucu gidip bakmaya karar verdim.
Kullandigim cilt bakimi urunlerinden cok memnun oldugum icin (ki bir ara ondan da bahsedecegim) cilt bakim reyonuna  hic yuz vermedim, ve direk vucut bakimina yoneldim.
Yogun nane kokusunu sevdigim icin nedir nasil kullanilir diye dusunmeden daha koklar koklamaz bu seriden bir seyler almaya karar verdim. Daha sonra ihtiyaclarim dogrultusunda bu ikisinde karar kildim.

Recently, I went to The Body Shop because I was keep reading nice reviews about TBS products and I was so excited to try them some of them.

I havent't even looked at the facial skin care products because I am so happy with Dermalogica. I have looked at shower jells and body lotions  and I found them little so over priced. Honestly, I don't think they were special at all.

Then, I saw these beatiful babies and smell them. I was pretty sure I will get them right away. I fall in love with that refreshing minty menthol smell. 

Ilki ölü deriyi attirmayi hedefleyen rahlatici scrub

First one is a foot scrub
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Banyoda (yada sicak su dolu bir kovanin icinde) ayaklarimizi yumusattiktan sonra cikarip kurulayip azicik topuklarimiza surup ovalamamiz gerekiyor. Ki ben bu islemi banyodan hemen sonra yapiyorum. 
Gercektende her defasinda derilerin putur putur dokuldugunu kendi gozlerımle görüyorum.
Bu islemi haftada en fazla 2-3 gun yapiyorum. Her gun yapmak fazla gelir diye dusunuyorum ama tabiki ayagindan ayagina fark var. 

 I use it after shower to get ride off death skin on my heel. So far, I have been using pumice and I am not sure, it was really helping at all. In fact, I am suspecting that it was making my heels even worse. 

So, I stopped using pumice. Now, I only use this one and I really observed that it is getting better. 

I agree that it's texture little too rough but since application area is also rough I guess it is fine. Right now I am using it every other day but later I am planning to use it less often. 
 Untitled photo (Flickr Studio edit)
Scrub sonrasinda da ayni seri de bulunan kremiyle kremliyorum.
O da tipki scrub gibi buram buram nane kokuyor. 
Kremi surdukten sonra hemen corap giymek yerine 10-15 dakika corapsiz bir sekilde hic bir yere degmeden bekliyorum.  Cok cabuk emiyor, hatta adeta iciyor ayaklarim kremi.

Sonrasinda yumusacik ayaklarimim keyfine bakiyorum.

After death, cracky skin left my heels, they need something to protect them. Intensive foot rescue is the one ready to do it. 
This lotion is amazing! 
I apply it and wait for 10-15 minutes. I don't touch anywhere or I don't wear socks or anything. I put my feets up and just wait. 

Then WOALLLAAAA!!!

Within 15 minutes my feet literally drinks it. The only thing I feel is perfectly softened heels without an oily skin (unlike most of the lotions) 

Scrub $14, krem $18  (+vergiler) 2 al 3. Urun bedava vs. kampanyalarlariyla falan daha uygun bir fiyata geliyor tabiki ama Amerika sartlarinda cogunlugun alim gucune nazaran cok ucuz urunler degiller ama ise yariyor olmalarinda teselli buluyorum.

Scrub is $14 and lotion is $18 (of course plus tax). I know it is actually expensive but with the deals like buy 2 get 3rd for free, it comes better. 

At least they really work well, so you get what you paid for which is pretty nice. 

Denediginiz, tavsiye edebileceginiz ayak bakim varsa bilmek isterim. Onerilerinizi bekliyorum.

I would like to know what do you think about TBS foot scrub and lotion and of course if there are any other foot products you have tried and like, tell me about it. 

Wednesday, November 6, 2013

Pek begendim~

@ 6:14 PM 0 comments
Hayat sokaklarda guzel bence. Ozellikle de evde geçirdigim bir günden sonra bunu daha iyı anladım.

Her beğendiğimi almasamda şehirde dolaşmak mağazalara gitmek cok keyifli. En azından benı mutlu ediyor. 
Geçenlerde yine boyle carsi pazar gezesim geldi ama bir alis-veriş modumda degıldım. Daha dogrusu dışarı da hava superdi ve mall'da hemen hemen her şey kışlıktı. Mevsim geçislerınde oluyor boyle şeyler. Bluzumle boncuk boncuk terlerkende atkı-bere almak gelmıyor ınsanın içinden açıkçası.
Oyle baktım,baktım çıktım haliyle.
Yine de begenip daha sonra belki alirim diye düşündüklerimin fotografini cektimki, unutmayayim.

3ec57702-1db9-42a7-8146-01ce67f5c522
Orgu yun berenin icine polar bir parca kumas dikildigini ilk defa gordum. Kulaklari daha bir sicacik tutması ve kaşındırmaması acısından harika.
DIY sever yetenekli bayanlar için yapılabilir bir DIY fikri de olabilir.
5cec1859-f79d-49ba-a6c6-f104df5810da
Kulakli sapkaya bayilkdim. Yeni mantomun rengine gore bir tane edinmeyi dusunuyorum.
9a8b5211-fe78-4e81-ab84-e2358266740c
Son 2 kıştır pek moda oldu turban takmak.
Bana yakışmaz dıye dusunuyordum ama yanılmışım.
Pek begendım. Bır de kaşındıran ipten olmasaydı, tam olucakmış. Almasam da ormeye karar verdım.

Untitled

Bir gunde boyle gecmiş gıtmiş...
Şimdi o çorapsız ayakkabı giydigim günler hayal gibi...
Ahhh... Yazı özledim...






Ayy icim daraldi {sick and boring day}~

@ 5:14 PM 0 comments
Oyle karanlik oyle bogucu bir gune uyandim ki bugun anlatmaya kelimeler yetmez.
Bir yanim boyleydi:

It was cold, windy, gloomy, ugly day...
My view from one my window was like this:Untitled photo (Flickr Studio edit)
Diger yanim boyle:
View from my other window:
Untitled photo (Flickr Studio edit)

Simdiden depresyona girebilirim.
Ne bu boyle ayol! Kar, kis, kiyamet ne cabuk geldi!

Ki zaten hasta uyanmisim tadim kacik. Havanin bu hali yiden iyiye canimi sıktı.
Kasım ayında Chicago'da gulluk gulistanlik bir hava beklemiyorum elbette ama  şöyle oglen vakti cıkan biraz guneste fena olmaz hani.

Guneşin gec dogup erkenden batmasına da ayrıca ayar oldugumu belirtmek ısterim.
Saat 4'de guneş mi batar? Guneşsin sen! Azıcık daha kalsan ne olur sanki, ışığın mı azalır?

Neyse, bu kadar sıtem yeter!
Ayrıca, evde oturmam epey işe yaradi. Uzun zamandir (2 gundur falan) konusamadigim anacigimla konustum. Trenchcoat'larimin, kabanlarımın dugmelerini diktim, saglamlastirdim. Buz dolabimiz henuz kurulmadigi icin kiler olarak kullandigim balkon dolabinda neyimiz var neyimiz yok baktim. Eksikleri saptadim. Sevgiliye alınacaklar listesinı verdim ki, işten donerken Sam's'ten alsın. Zıra o suburb'de çalıştıgı ıçın onun iş yerine yakın Sam's var. (Sam's'ın ne oldugunu bılmek ıstersenız, burada bahsetmiştim)
Slow cooker'da brokolili karnibaharli corba yaptim. Azicik beslenelim istiyorum, ikimizde hastayız. Demem o ki, gerektigi kadar olmasa da biraz domestike oldum. Hic bana gore olmadigini bir kez daha anladim. Zirvede birakma karari aldim. Aldim elime cayimi kitabimi okudum. Mutlu ettim kendimi.

En guzeli (ve belki bıraz şaşırtıcı) tum gun hic dizi izlemedim. Ne yerlı ne yabancı hiç bir şey izlemedım aslında. Biraz sıkılmama ragmen kendimi zorladim. Iyi de ettim, bir suru vaktim oldu. Günümün bereketi artti.

Yeni kararlar almak icin yeni yili beklememeli insan. Ben artik eskisi kadar tv programi ve dizi izlemek istemiyorum mesela. Eskiden evde oturdugum her gun muhakkak bır şeyler izlerdım.
Ama artık kararlıyım! Izlemeyecegim, en azindan izlememek icin elimden geleni yapacagim. 90 dakikalık dizıleri ve sezonluk topluca gosterilen yabancı dizilerı izlerken hayati kaciriyor gibi hissediyorum. Artik suburb'de de oturmuyorum, yani artik "Yapacak baska bir sey yok" gibi bir bahanem de yok. Hayatı daha dolu dolu yasamak istiyorum.
Bakalım başarabilecek miyim?

I woke up sick, so my day was already bad enough and the weather didn't help me at all. Of course, I don't expect a sunny day in the middle of November in Chicago, but this little too much for me. 
Early sunset is another thing making me feel depressed. Sunrise is as as late as 8 am and sunset around 4 pm. 8 hours of day light is definitely not enough for me. I need some more sun! 

Anyway, staying at home actually turned out to be good in some way. I have done so many things I was keep post phoning for a long time such as checking our cabinets in the balcony (we are renovating our kitchen and didn't recieved our fridge yet. Thats why I keep our food in the balcony).
Since we are both sick, I cooked broccoli soup in the slow cooker. Hopefully, it will help our recovery. So, I domesticated little bit and I saw that it is not for me. 
I took a cup of coffee and read my book. Reading is one of the best ways to deal with depressing days. And I think fitness is another best way but I have to feel healthy to do that. 

I am so glad that I haven't watch TV or anything else because time runs so quick when I watch TV and I feel so unproductive. Since we move to city, I want to do more things in a day. I don't want to to miss life in front of screens. I don't want to watch other people's life, I want to live it and try to make every single moment of it more special.
We will see, am I going to be successfully? 

Prima Donna~

@ 12:08 AM 0 comments
image (Flickr Studio edit)

Bugun yeni bir kelime ogrendim. Hikayesini paylaşmak isterim.

Is yerinde genellikle insanlar hakkindaki goruslerimi paylasmamayi tercih edenlerdenim. Hem soyledigim sozlerin donup dolasip ayagima dolanmasindan cekindigim icin hemde etrafta ınsanların arkasından kotu konusan kız olarak tanınmak istemedigimden yapmam bunu. Ki siradan bir calişana nazaran (eş durumumdan dolayı) benım odeyeceğim bedel cok daha fazla. Hatta yine eş durumumdan dolayı insanlar bu tarz şeyleri benim bulundugum ortamlarda pek konuşmuyorlar. (Her halde hemen gidip Robby'e yetiştireceğimi falan mı düşünüyorlar? Bilemıyorum...) Genellikle pek kafama takmasamda, zaman zaman bu durumdan aşırı bunaldıgımı belirtmek isterim.

Dolayısıyla dedıkodu agının epey dısında kalıyorum. Fakat bugun benimde hic hazzetmedigim biri hakkında konusurken adını soylemek yerine ondan "prıma donna" dıye bahsettiklerini duydum.
Bende zaten o kişiden bahsettiklerini hadiseleri bildigim icın anladım. Bir nevi şifre koymuşlar. Kod adi da diyebiliriz. 

O kelimenin ne manaya geldigini bilmedigim için, ve konuya dahil olmaya calışsam susacaklarını bildiğim için, her zamanki gibi sessizce dinlemeye devam ettim. Daha sonra masama donunce google' a sordum. Meger manası "aşşagılayıcı, grupla calismayi sevmeyen cunku kendisinin normal insanlardan daha zeki ve is bilir oldugunu dusunen, mevcut kurallarin kendilerine uygulanmamasi gerektigini cunku zatiallerinin kurallar ustu olduguna inanan, mafireti kendinden muarif zatı-muhterem" demekmiş. (Tabi italyan opera sanatçısı anlamında demedilerse, ama açıkçası öyle olduğunu sanmıyorum. Kelime bu anlamıyla cevirildiğinde durumu daha iyi açıklıyor)

Meger ne guzel bır sozcükmuş o! 
2 kelime tum hislerime tercüman oldu.
Ne yalan soyliyim, başkalarında benimle ayni fikirde olmasi içten içe hoşuma gitti. 
Kendimi grubun bir parçası gibi hissettim.
Uzun zamandır yaşamadığım hoş bir duyguydu.
Tabi tum bunların yanı sıra, benim olduğum yerde gündelik, sıradan mevzuları bile konuşmaktan imtina edenlerin, o kişiden bahsetmek için benim bulundugum bir ortamin seçilmiş olması da şüphe çekici ama benim için bu mevzu yeni bir kelime ogrenmıs olmanın ötesıne gecmeyecek. 

Follow me~

 

KaLinka Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review