Thursday, February 27, 2014

George Town, Colorado~

@ 11:09 AM 3 comments
Blogun SIKI okurlari ve instacanlarim hatirlarlar. Ben taa Noel tatilinde bir Colorado'ya gitmistim. Kayak yapmaya (tovbe Yarabbim hic de sevmem) ve aile ziyaretine (onu da sevmem ama ya, neyse) i$te bir turlu denk gelip yazamadigim bahtsiz Colorado yazisini sonunda yaziyorum, mutluyum. 
Aslinda bu da Colorado yazisi degil onun icindeki otantik bir kucuk kasabadan.
Degisik dediler, turistik dediler, illaki gidin dediler. Uzun uzun yollar astik. 2 saat falan gittik, dag dere astik. Midem degset bulandi. :( ve sonunda George town'a vardik.
Biz cift olarak koy ortamlarini sevmiyoruz. 
Bizde kayinvalide ki$isi seviyor boyle seyleri.
Zaten illa gidelim diyende o oldu. 
Gunu birlik oldugu icin kabul ettim. 
Daglarin arasinda kucuk bir yer tek bir caddesi var.
1 otel, 2 restoran ve cok sayida hediyelik esya dukkani var.
havanin soguklugu yuzunden katkat giyinmis bizim ahali :)
ve gerekli gereksiz her yere asilmis bol miktarda Amerikan bayragi. 
Filtreler sagolsun!
 50ler efektiyle daha bir guzel gozuktu gozume :)
Yuzu gulen ama keyfi kacik, donmus, kat kat giyinmis ben :)
2 saat yol gittik, sonra aciktik tabi atistirdik orada.
Bir restorant'da bol yagli bir sandvic yedik. 
Biraz town'u dolastik. Sonra zaten hava karardi, donduk.
Ne ki dag havasi(!) aldik. :/
Uzgunum hic benlik degildi.
Oyleyse niye gittik Colorado'ya? 
Gecerli sebeplerim vardi. Sonra bir gun anlaticam. 


Friday, February 21, 2014

Amerika'da bir assagilanma hikayesi~

@ 6:01 PM 2 comments
Gecen hafta sonlarindan birinde Robby'nin pazar sabahi pazartesiye yetismesi gereken bir is icin is arkadaslariyla (yaninda calisanla kizlar ve 1 erkekle) toplanmasi gerekiyordu. Toplantidan sonrada esler, sevgililer vs gelir kahve iceriz falan diye konusmuslar. Bende acikcasi o kizlari sevmiyorum. Sevmemek icin sebeplerimde var ama ariza cikarmak istemedigim icin kabul ettim.

Bu arada on bilgi olarak sebeplerden bahsetmek isterim. Bu hatunlar Robby'le 3-4 yildir beraber calisan kizlar. Cahil cuheyla da degiller. Hepsi muhendis, okumus yazmis, en genci benden 1-2 yas buyuk, kimisi evli kimisi nisanli, kazik kadar hatunlar. 

Sorun $u: zaman icerisinde Robby'e bir cesit hayranlik duymaya baslamislar (bence). Beni de ona layik gormuyorlar. Yada baska bir aday vardi akillarinda ben ortaya cikinca planlar bozuldu. Bilemiyorum...  ama neticede her gorustugumuzde her firsatta assagilamak icin ellerinden geleni yapiyorlar. 

Cok tuhaf cok cocukca ama oyleler. Mesela benim muhendislik konseptlerini anlamam buyuk bir alay konusu ve aslinda cogunu da anliyorum. Sadece ilgilenmiyorum. Yani blue print okumak hayat icin gerekli bir beceri degil. Bu bir meslek ve ben o meslegi secmedim. Neden blue print okuyayim?

Neyse, bugunku konumuzda zaten bu assagilamalardan bir tanesi olucak. 

Kahve dukkaninda bulusmaya karar vermisler. Saygi duydum, ogleden sonra kararlastirilan saatte oradaydim.

Kahveler geldi, iciyoruz. Onlarla ayni is yerinde ama farkli bir departmanda calisan Monika diye Polonyali bir kiz var. Ben cok seviyorum onu. Ondan bahsediyorduk ama alis-verisle alakali falan yani dedikodu degil. O bir sey almis, onlarda begenmis. Nereden aldigini soylemis, unutmuslar. Ben biliyordum, cunku beraber almistik. Soyledim onlara falan filan...bildigin kiz muhabbeti.  Sonra  konu nasil oldugunu anlamadigim bir sekilde Monika'nin calisma iznine, oradan da yabancilara geldi.

Bahsederken Cross breed mi yabanci mi vs.laflar soylediler. Ben hic dahil olmadim. Cunku "cross breed" hayvanlar icin kullanilan "kirma" anlamina gelen ama hakaret amacli kullanilan bir sozcuk.
Normalde melez anlamina gelen mix diyebilir. Yada hic bir sey demeyebilir. Sana ne yani... Neyse ne...

Ben biraz dinledikten sonra 
Himm... Obama'da Cross breed o zaman dedim. (Babasi Kenyali anasi Amerikali ya ondan)

Ortama bir sessizlik coktu. 

Zira Chicago/Illinois Obama'nin secildigi memleket ve burada cok seviliyor.

Robby ben de Cross breed'im dedi. Anasi Alman babasi Italyan daha da fenasi 2. jenerasyon ama ortaokulu falan Italya'da okumus. Yani hem yabanci hem Cross breed! 

Bunca zaman bunu bilmemelerinin sebebi de Robby'nin hic aksani yok. Adam burjuva cocugu! Ablasiyla beraber dadilarla buyumusler. 

O yuzden ana-baba aksanli da olsa, hatta uzunca bir sure Ingilizce konusmasalarda cocuklar Italya'dayken bile Ingiliz dadiyla dil sorununu halletmisler.
Ailenin Italyan tarafi Kuzey Italya'li olduklari icin sarisin, anasi zaten sarisin yani tipten ayirt etmek mumkun degil. 

Neyse, hatunlarda kizarma bozarma yok tabi. Rahat insanlar ben olsam yerin dibine gecerim. 

Yine de o hic bir sey diyemedikleri, tutulup kaldiklari ani gormek hostu. 

Icimden hinzir kahkahalar attim.

Lafi gedigine oturtan, catir catir agiz dalasi yapan tipler vardir ya, omrumce ozendim onlara. Hic onlardan olamadim. Ben hep kendi kendime bana edilen laflara sinir olanlan, uzulen, sinip oturan taraf olmusumdur. Bu sefer nasil aklima geldi o Obama ornegi kendime $a$tim. 
Mutlu oldum. Ne  guzelmis, gereken lafin hemen aklina gelmesi hic teklemeden soyleyebilmek. 


   










Tuesday, February 18, 2014

Lincoln Park Conservatory~

@ 5:30 PM 2 comments
Onunden surekli gectigimiz ama icine hic girmedigimiz bir yerdi. 
Hayvanat bahcesinde gezerken cok usuyunce girmeye karar verdik.
Iceride cok cesitli bitkilerin oldugu odaciklar vardi.
Pembeler,fusyalar, kirmizilar, beyazlar icimi acti.
Kara kista bahar havasi almak iyi geldi.
Meger ne cok ihtiyacim varmista farketmemisim. 
Bir diger odacik Fern Room dedikleri dinazorlarin yasadigina inanilan dogal cevre ve bitkiler vardi.
Girer girmez sicak hava esti sanki.
Ne de guzelmis dinazorlarin yasadiklari iklim
Insanin dinazor olasi geliyor.
Bu soguk dunyadan derhal kurtulmak istiyorum.
Acikcasi bu kadar ilik, bu kadar nemli, adeta tropikal iklimle karsilasacagimi bilsem daha once gelirdim.

Sonra baska bir odaya girdik.
O odada bugun cogumuzun evlerinde olan, daha bildik bitkiler vardi.
Baliklar vardi.
Kirmizi japon baligi hakkinda hic bilmedigim seyler ogrendim.
Uzun zaman sonra sicak ve nemli, bol yesillikli bir yerde olmak harikaydi.
Izin verseler suracikta bir kulube yapar icinde mutlu mesut otururdum.
Ki bir kac ay oncesine kadar burada mutlu olacagim hic aklima gelmezdi.
Polen allerjisi falan bir dunya bidi bidi yapardim.
Baharin varligini unutunca o duyguyu da unutabiliyormus insan.
Iyi bir hatirlatici oldu.
Bundan boyle Lincoln parkin bu kismina geldigimizde ugramaya karar verdik.



Sunday, February 9, 2014

kolay pogaca~

@ 12:01 AM 0 comments
kolay pogaca~
Evde biraz un, biraz sut ve maya varsa yapabileceginiz kolay bir pogacam var. 
Yogurmakla falan ugrasmaniza hic gerek yok. Mikseriniz varsa tamamdir. 
kolay pogaca
Malzemelerin tam bir olcusunu veremesemde kek kivami alinca tamamdir diyebilirim. 
Ben 1 bardak un 1 bardak sut olarak yaptim ama kisin daha az unla ayni kivami alabilir. O yuzden azar azar eklemekte fayda var.
kolay pogaca
Ici bos olmasin derseniz. O da tamam.
kiymali ic
Kiymali, biberli, soganli, istege gore baharatli harci cigden karistiriyoruz.
Onceden hazirlamaya gerek yok.
Hamuru cirptiktan sonra mayalanirken yapabiliriz. 

Muffin kaplarina 1 kasik unlu karisim, 1 kasik ic, ve 1 kasik daha unlu karisimdan koyuyor, ve 180 derecedeki firinimiza atiyoruz. Yarim saat sonra kurdan testi yapmak lazim. Muffin kaplarinin buyuklugune gore yarim saatle 45 dakika arasinda pismis oluyor.

Tam tembellere gore tam benlik mis gibi pogacalarimiz hazir.

Diyette olmasam simdi bile yapardim :)


Saturday, February 8, 2014

Karda tek basima~

@ 11:46 PM 0 comments
Gecen gun baktim disarida hafif hafif kar atistiriyor (ki artik bu ilginc bir olay olmaktan cikti. Gun asiri yasadigimiz bir rutin halini aldi). Havada nispeten ilik (-5 falan), ve sonraki 2-3 gun asiri soguk (-25, -30 civari) disari cikmaya karar verdim. 
Aslinda ilk basta carsida dolasmayi dusunuyordum ama sonra vazgecip rotayi parka cevirdim.  
Normalde tek basima parka gitmeyi sevmem ama bu sefer nasil olduysa gidesim geldi.
Assagi indigimde, sitenin bahcesi bu haldeydi. 
Burasi boyleyse parkta en fazla ne kadar kar olabilir ki dedim (kendi kendime)
Boyle de yagmiyordu ayrica.
Hafif hafif, usul usul, tatli tatli atistiriyordu.

Kar botu giymemistim. Yukari cikip degistirme sansim vardi ama degistirmedim.
Ah benim akilli (!) kafam!

 Parka gittim. 
Vaziyet bu!
Bildigin diz boyu kar!
Geri donmedim tabi bata cika gezmeye devam ettim.
Bu kadar soguk olabilecegini hic ummadigimdan kokos eldivenlerimi takmistim.
Sadece ayaklar degil, ellerde dondu haliyle.
Ne ki guzel oldum!
Park guzeldi ama sevdim.
Sehrin icinde boyle bir park cok rahatlatiyor insani.
Cayiri cimeni, tabiati sevmeyen ben bile boyle hissediyorum.
Kopeklerini gezdirmeye cikanlar, kosanlar vardi.
Umdugumdan kalabalikti aslinda.
Haftaici karli bir gun icin fazlaca kalabalik bile diyebilirim.
Gecen gun gol kiyisinda 4 sarhos Japon'un golun uzerindeki buzlarin uzerinde oynarken buzun aniden kirilmasiyla gole dusup olmeleri nedeniyle gole giden tum kopruleri kapatmislar. O yuzden dolasirken kendimi parkin otoparkinda buldum.
Oradan da bata cika geri donebildim. 
Altin vurusu bu kaybolus yapti diyebilirim sanirim.
Cunku coraplarim o esnada islandi :( 
Yine de devam ettim dolasmaya.
Usuyen, hatta buz tutan ayaklarimi yok varsaymaya calistim.

Usumem dayanilmaz bir hal alinca, havada kararmaya baslayinca eve donmeye karar verdim. 
Kar yagarken gokyuzunde gunesin olmasi ve ayni zamanda havanin asiri soguk olmasina defalarca taniklik etsemde hala sasiriyorum. 
Batarkende boyle guzeldi.
Eve dondum. Bir hiz uzerimi degistirip, sicak kiyafetler giydim. 
Normal bir insan pijamalarini giyer, cayini alir, kitap okur degil mi?
ama kurtlu bir insan uzerini degistirir, tekrar sokaga cikar.
Bende oyle yaptim. 

Guzel bir gundu.
Bir benzerini de bugun yasadim.
Onu da sonra anlatirim.



Follow me~

 

KaLinka Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review