Sunday, August 3, 2014

The return journey~

@ 2:25 PM 0 comments
Son zamanlarda is icin o kadar cok okudum ki, keyif okumalari keyif vermemeye basladi, okuyamadim.

Yeniden okumaya basladigimda elimde uzun suredir surunmekte olan kitaplari bitirmekle basladim.

300 sayfalik bir kitabi bitirmek ne kadar surebilir?
yada ne kadar zor olabilir?

Kisa ama yine de okudugunuz materyale gore degisir, degil mi?

iste benim okudugum materyal surunduren tipteydi.
Dolayisiyla araya 1-2 kitap aldim. Bir ara sadece uykum kactigi zamanlarda okudum falan falan...
Zor oldu yani.

O yuzden baslayacaksaniz yaniniza cay degil, caydanlik alin. Cayim bitti kalkayim, doldurayim derseniz hic bitmiyor. Demlik bittikce kalkin, gene de 1 ay falan surer.
Maeve Binch'in kitaplari zaten genellikle SIKIcidir. Siradan insanlarin siradan hikayelerini anlatir. Ilginc olmasini beklemek hata olur ama arkadasim, bu kadar da olmaz ki!
Bu kadari bana bile fazla geldi. Ki ben kendim de cok eglenceli biri sayilmam.

Ara ara acip okumak acisindansa gayet iyi. Cunku bir roman degil. Icerisinde 21 tane kucuk hikaye var. Hepsi de bir birinden bagimsiz. 

Yazarin diger kitaplari da aslinda ayri ayri hikayelerle ilerler sonlara dogru bir yerlerde birlesirlerdi. Bu sefer tek fark birlesmemesi oldu. 
Aslinda iyi bir Binch okuruysaniz farkedersiniz, bu kitaptaki bazi hikayelerin karakterleri de tanidikti. 
Bir noktada bazilari yine birlesti ama bunu ancak tum kitaplarini okuyanlar anlayacaktir.   

Gel gelelim, 21 hikayeden kaci aklinda kaldi derseniz, 7-8 tanesi biraz, 2-3 hikayeden de gercekten etkilendim. 

Zaten sorunda buydu. 
Hepsine bayilmayi tabiki beklemiyorum ama bu da biraz az geldi. 

Onun disinda dili gelistirmek acisindan muthisti. 
Uzun zamandir kitap okurken hic sozluge ihtiyac duymazdim. Bu sefer bazi sayfalarda 3-4 kere baktigim bile oldu. 
En guzel tarafi da text 'e cok iyi yedirilmisti. Kullanmis olmak icin kullanmamis, o sozcuk oraya olmus. Adeta yerini sevmis 

Demem o ki; cok  eglenceli bir kitap degil ama iyi yazilmis.  Ingilizcenizi gelistirmek istiyorsaniz yada TOEFL, GRE, GMAT turevi standard sinavlardan birini alacaksaniz kesin okuyun.










Thursday, July 24, 2014

Kordonda aksam yuruyusu~

@ 12:05 AM 0 comments
Dun hava cok guzeldi ama gece aniden indiren yagmur, bugun gelecek berbat havanin habercisi gibiydi. 
Gun boyu telefonuma uyarilar geldi.
"sahile gitmeyin!"
"gole girmeyin!" 
"cok iyi yuzme bilsenizde golde yuzmeyin! dalgalar ve akinti kiyidan uzaklastiran nitelikte!"
falan falan... hep bu mimvalde mesajlar
Aksam uzeri biz her zamanki gibi gittik tabi. Havalar isindigindan beri hemen hemen her aksam Robby'le beraber yuruyuse cikiyoruz. 
Hem gunun stresini yuruyerek atiyoruz, hemde aksam yemegini yakmis oluyoruz. 

Gitmemizle birlikte bekledigimiz uzere bizi dalgalar karsiladi.
Bir de ruzgar tabi!
ayyy o neydi oyle!
havada serin, hic temmuz ayi demek mumkun degil.
$u memlekette bir iligim kemigim isinamadi zaten.
Hep usuyorum hep usuyorum. 
Hic bu kadar kabardigini hatirlamiyorum.
Dun guneslendigimiz yerler bugun sular altindaydi.
Sonra bir ara ikimizde sustuk.

Bu suskunluk biraz surunce, kafamda bir sarki caliyor dedim.
Oyleydi zaten.

O da "Boston'da da boyle olurdu sahil" diye cevap verdi.

Evet oyleydi, hatirliyorum.
Farkli yillarda da olsa ikimizinde ayni sehirde okumus olmamizin guzellegi bu olsa gerek diye dusundum.

"Benim kafamda da bir sarki caliyordu" dedi.

Sonra Linkin park'in bu sarkisini soylemeye basladi.

O an oyle bir yerin dibine gectim ki anlatamam. Cunku benimki Yalin'in bu sarkisiydi.
Kendimi ortamin Kahtali Mici'si gibi hissettim resmen :)

Hatta bir an acidim ona!

Sen Linkin park, Olafur, ve daha nice adini bile hatirlamadigim adamlari, deneysel muzikleri falan dinle, o muzik kulturune sahip ol. Hayatindaki kadin Yalin, Ajda Pekkan, hatta Orhan Gencebay tipi
yerel lezzetlere takilsin.

Yazik! 
Iste tamda boyle zamanlarda ben bu cocuga cok uzuluyorum!
:p

hayat hic adil degil!
bu olay bile bunun gostergesi... 

Sunday, July 20, 2014

Ya sev ya terk et!

@ 10:21 PM 0 comments
Fotografin konuyla alakasi yok. 
Gecenlerde is cikisi loop'da cekmistim.

Buraya ilk geldigim zamanlar hep dusunurdum. Amerikalilar ne kadar kibar, ne kadar zarif, ne iyi niyetli insanlar derdim. Kapi tutmalari, birbirlerine tesekkur etmeleri, yolda cok yakininiz gecerlerse ozur dilemeleri cok hosuma gitmisti. Tabi zamanla anladim ki, kibarliklari sadece bundan ibaret. Son derece sahte ve gostermelik.
Sonra cikarlarina dokunan bir durum oldugunda ne kadar hircinlastiklarini gordum. Bunun insana ozgu bir davranis, her milletten herkesin yapabilecegini farketmem kisa surdu. Sagolsun Turklerde carcabuk anlamama cok yardimci (!) oldular.
Arkadas olduklarim, sonra küstuklerim, sevdiklerim sevmediklerim oldu. Itiraf etmeliyim ki, hep bir ustten konusma, tepeden bakma hissettim. Hatta bazi Turkler "Amerikalilar bize cok iyi davraniyor, bizi simartiyorlar" derlerdi (evet boyle diyenler var). Dusunurdum bu insanlarin nasil bir hayati vardi acaba Turkiye'de, ne yasamis olabilirler ki bu gordukleri davranislari bile guzel buluyorlar.

Yillar gecti.Ne yazik ki, kriz zamani herkes isten cikarilirken 3 ay icerisinde is bulunca basladi hersey. Kimse benim garsonluk disinda bir is yapmama tahammul edemedi nedense. Banliyodeki evimden sehrin gobeginde bir gokdelene tasininca, hayirli bir kismet cikip :P birazda onlarin markajindaki bir adamla evlenince  (-ki ben bunun tamamen kacan balik buyuk olur hikayesi oldugunu dusunuyorum. Zira ben tanidigimda epeydir Amerika'daydi. Ilgilenseler eminim o da geri cevirmezdi-) yuksek gelir grubunun rahatliklarina erisince anladim ki, tum gosterdikleri dostluk yalan, kibarliklari sahteymis.

Hic biri bizim bir yerlere gelmemizi kaldiramiyormus.
En ufak bir elestiriye tahammulleri yokmus.

Her firsatta "love or leave it!" (ya sev ya terk et!) fasizmini dayativerirlermis. (en cokda icimi acitan bu laf. Nazizmin hortladigini hissettiriyor bana. Icim urperiyor. Her duydugumda korkuyorum)

Hem elestip hem yasayamiyoruz yani. Oyle emretti ekselanslari. O dogma buyume Amerikali ya, bunu dayatma ozgurlugune sahip ama ben reddetme ozgurlugune sahip degilim.

Kiskanc ruhlarini kendi caplarinda assagilayarak tatmin ettiklerini gordum. Ki; bu da insana ozgu bir davranis. Insana ozgu olmayip, yalniz Amerikalilara ozgu olan "sen ulkende acmiydin? Is yok muydu? Paran yok muydu? Senin ulkende demokrasi yok mu? turevi kustah sorular.

Gayet kavruk, ezik bir velet olarak geldigim bu ulkede, cirkef bir yetiskine donustum.

Kapitalist sistemde paranin gecer deger oldugunu bildigimden tum cacaronlugumla "var demokrasi var, olmasaydi da Amerika tankla  tufekle getirirdi zaten"

"Batmakta olan sektorunuze milyarlar gomduk (esimden bahsediyorum, ben o esnada metelige kursun atiyordum aslinda ama bilmelerine gerek yok. Zaten hayli cirkeflestigim o dakikalarda bu gibi meseleler onemsiz detaylara donusuyor) adam olun! sukredin! Avrupali zenginler olmasa actiniz ac!"

"paranizi ben veriyorum! istesenizde istemesenizde yapacaksiniz! hemde duzgun yapacaksiniz" demeye basladim. (bu cumleyi bugun kurdum)

Allah'tan bir blogum varda gunah cikariyorum. Gonul isterdi ki, sessiz sakin, boyle seylere hic gerek kalmadan yasayayim, ve oleyim.

Terbiyenin eziklik sayildigi bir ulkede olmadi. Uzgunum...

Bir de entegrasyon delileri var. Her firsatta entegre ol sekerim diyen sabah sekerleri :@

Oldum gordugunuz gibi sekerler! gayet terbiyesiz! gayet kustah bir tipim artik!

Bundan daha iyi entegre olamazdim zannimca!







Tuesday, June 24, 2014

Botanic garden {Ingiliz bahcesi ve fazlasi}~

@ 10:30 PM 0 comments
Insanlarin mecburen tanimak ve gecinmek zorunda oldugu insanlarla ilk gorusmeleri hep zordur.
Mesela esinin/sevgilinin ailesiyle tanisma bu durumlardan bir tanesi.
Hic tanimadigim insanlari kizlari ogullarini begendi diye, begenme mecburiyeti!
Sevimli gozume cabalari, sahte sevgi gosterileri...
Gercekten hic bana gore degil!

 Ayni sekilde ailelerin tanismasi da oyle.
Iki ailenin bir biriyle tanisip anlasmaya calismasinin tek sebebi evlatlarinin birbirini taniyip sevmesi.
Belki normalde olsa hayatta karsilasamayacak, karsilassa bile birbirlerini sevmeyecek insanlar.
Neden bir birlerini sevmek/anlasmak zorunda olsunlar ki?

Bu zor durumu biraz kolaylastirmak icin, biz annelerimizi tanistirirken resmi bir aksam yemegi yerine park, muze  gibi bir yere gezi planlamayi tercih ettik.

Boylece hem etkinlik icinde olduklari icin birbirlerini inceleyecek, hem de yer yer goz suzecek, belki ufaktan laf soyleyecek firsati bulamazlar diye dusunduk.
  Hava kotu olsaydi, sanat muzesine gidecektik.
Sansimiza guzeldi. Botanik parkina gittik.
Fotograflara bakinca hak vereceginizden eminim.
Burada insan dunurunu bile sever. :)

Gayet keyifli, rahat bir ortam, agaca, cicege bocege bakmaktan bir birlerine bakamadilar. 
Sadece bu gibi isler icin degil tabiki, kucuk cocuklu aileler icinde cok harika bir mekan.
Cocuklarin kosup oynayabilecegi, temiz hava alip, yeni cicekler, bitkiler taniyabilecegi hos bir mekan.
Tek kusuru (o da kusur sayilirsa) devasa olmasi.
Buraya geliyorsaniz tum ogleden sonranizi buraya ayirmalisiniz. Hatta belki tum gununuzu.
Ben cayirdan cimenden cok hoslanmadigim icin soyle bir bakip gectim ama yesillik sevenler eminim daha cok vakit gecirmek isteyecektir.
Cok buyuk olunca nerenin neresi oldugunu dogal olarak unuttum.
Nasil bir yer olduguna dair fikir edinebilmeniz icin begendigim tum fotograflari eklemeye calistim.

Iyi seyirler... 
O kadar buyuktu ve o kadar cok fotograf cektim ki tek bir posta sigdiramadim.
Devami gelicek...


Friday, June 20, 2014

Don't Worry, Make Money ~

@ 9:09 AM 1 comments
Bestseller'lardan ve kisisel gelisim kitaplarindan hoslanmiyor musunuz?

Elimde mevcut antipatiyi nefrete donusurebilecek bir kitap var.
Bunu okuyun, bir daha hic birine yaklasmayin!
O derece!

Zaten oldum olasi akil verilmesinden hic hazetmem.
O yuzden kisisel gelisim kitaplarindanda hoslanmam.
Bana bilmislik taslayan anne/ teyze arkadaslari ile sohbetler, bana daha ziyade soylev gibi gelir.
Ne kadar sIKIci!

Bu sefer kutuphanede gorunce, hadi onyargili olmayayim, okuyayim dedim.
Sonucta kitap parayla alakali ve benim portfoy yonetimi konusunda pek bilgim yok diye dusunmustum.
Icerisinde 100 tane oneri var. 
Her gece birini okusam, uykuya gecisimi kolaylastirir saniyordum.
Hic oyle olmadi.

Malesef bu kitap daha ziyade fazla basit, fazla siradan ve gundelik oneriler veren bir kitapmis.
Oylesine bir kisisel gelisim kitabinin para ile ilgili hikayelerle suslenmis hali daha ziyade.

Bizde biliyoruz, iyi dusun iyi olsun!
Kolaysa sen dusun!

Neyseki, kutuphaneden almistim. Para verip alsam kahrolurdum.
Son zamanlarda kutuphanelerin bunun icin oldugunu bile dusunmeye basladim.
Iyiki varlar.
Onlar sayesinde kuskulu oldugumuz kitaplari satin almadan okuyabiliyoruz













Follow me~

 

KaLinka Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review