Saturday, November 9, 2013

TBS Peppermınt Pumıce Foot Scrub & Intensıve Foot Rescue ile Ayak Bakimi rutinim~

@ 3:07 PM 0 comments
Kendi adima ben ayak konusunda sansli biri degilim. Ince ve kucuk ayakli olmam bir avantaj tabi ama derim cok hassas oldugu icin her ayakkabinin vuruyor olmasi,  parmaklarimin ve topuklarimin cok catliyor olmasi vs. problemler basimi cok agritiyor. Dolayisiyla hayallerimi susleyen yumusacik pembe beyaz topuklarla ruyalarda bulusuyoruz.
Bir kere catlak topuk sorununu ne kadar duzenli ponzayla ovsamda duzeltemedim. Hatta bu aralar ponzanin daha kotu yaptigini bile suphelenmeye basladim. Zira biraktigimdan beri daha iyi durumda topuklarim. 

Dedigim gibi ponzayi biraktim. Peki yerine ne kullandim da duzeldi?
Iste son 2 aydir (acik ayakkabi giymeyi biraktigimdan beri) bu iki arkadasi kullandim ve cok memnun kaldim.

Unfortunately, I am really unlucky feet wise. It is nice that they are small and narrow, so I can find nice stuff on sale and high heels looks even cuter. However, my heels are cracked, and dry. I have used tons of products to fix it. None of them worked so far. 
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Normalde The Body Shop urunlerini kalitesine oranla fazla pahali buldugum icin biraz onyargili olmama ragmen bloglarda okudugum guzel yorumlar sonucu gidip bakmaya karar verdim.
Kullandigim cilt bakimi urunlerinden cok memnun oldugum icin (ki bir ara ondan da bahsedecegim) cilt bakim reyonuna  hic yuz vermedim, ve direk vucut bakimina yoneldim.
Yogun nane kokusunu sevdigim icin nedir nasil kullanilir diye dusunmeden daha koklar koklamaz bu seriden bir seyler almaya karar verdim. Daha sonra ihtiyaclarim dogrultusunda bu ikisinde karar kildim.

Recently, I went to The Body Shop because I was keep reading nice reviews about TBS products and I was so excited to try them some of them.

I havent't even looked at the facial skin care products because I am so happy with Dermalogica. I have looked at shower jells and body lotions  and I found them little so over priced. Honestly, I don't think they were special at all.

Then, I saw these beatiful babies and smell them. I was pretty sure I will get them right away. I fall in love with that refreshing minty menthol smell. 

Ilki ölü deriyi attirmayi hedefleyen rahlatici scrub

First one is a foot scrub
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Banyoda (yada sicak su dolu bir kovanin icinde) ayaklarimizi yumusattiktan sonra cikarip kurulayip azicik topuklarimiza surup ovalamamiz gerekiyor. Ki ben bu islemi banyodan hemen sonra yapiyorum. 
Gercektende her defasinda derilerin putur putur dokuldugunu kendi gozlerımle görüyorum.
Bu islemi haftada en fazla 2-3 gun yapiyorum. Her gun yapmak fazla gelir diye dusunuyorum ama tabiki ayagindan ayagina fark var. 

 I use it after shower to get ride off death skin on my heel. So far, I have been using pumice and I am not sure, it was really helping at all. In fact, I am suspecting that it was making my heels even worse. 

So, I stopped using pumice. Now, I only use this one and I really observed that it is getting better. 

I agree that it's texture little too rough but since application area is also rough I guess it is fine. Right now I am using it every other day but later I am planning to use it less often. 
 Untitled photo (Flickr Studio edit)
Scrub sonrasinda da ayni seri de bulunan kremiyle kremliyorum.
O da tipki scrub gibi buram buram nane kokuyor. 
Kremi surdukten sonra hemen corap giymek yerine 10-15 dakika corapsiz bir sekilde hic bir yere degmeden bekliyorum.  Cok cabuk emiyor, hatta adeta iciyor ayaklarim kremi.

Sonrasinda yumusacik ayaklarimim keyfine bakiyorum.

After death, cracky skin left my heels, they need something to protect them. Intensive foot rescue is the one ready to do it. 
This lotion is amazing! 
I apply it and wait for 10-15 minutes. I don't touch anywhere or I don't wear socks or anything. I put my feets up and just wait. 

Then WOALLLAAAA!!!

Within 15 minutes my feet literally drinks it. The only thing I feel is perfectly softened heels without an oily skin (unlike most of the lotions) 

Scrub $14, krem $18  (+vergiler) 2 al 3. Urun bedava vs. kampanyalarlariyla falan daha uygun bir fiyata geliyor tabiki ama Amerika sartlarinda cogunlugun alim gucune nazaran cok ucuz urunler degiller ama ise yariyor olmalarinda teselli buluyorum.

Scrub is $14 and lotion is $18 (of course plus tax). I know it is actually expensive but with the deals like buy 2 get 3rd for free, it comes better. 

At least they really work well, so you get what you paid for which is pretty nice. 

Denediginiz, tavsiye edebileceginiz ayak bakim varsa bilmek isterim. Onerilerinizi bekliyorum.

I would like to know what do you think about TBS foot scrub and lotion and of course if there are any other foot products you have tried and like, tell me about it. 

Wednesday, November 6, 2013

Pek begendim~

@ 6:14 PM 0 comments
Hayat sokaklarda guzel bence. Ozellikle de evde geçirdigim bir günden sonra bunu daha iyı anladım.

Her beğendiğimi almasamda şehirde dolaşmak mağazalara gitmek cok keyifli. En azından benı mutlu ediyor. 
Geçenlerde yine boyle carsi pazar gezesim geldi ama bir alis-veriş modumda degıldım. Daha dogrusu dışarı da hava superdi ve mall'da hemen hemen her şey kışlıktı. Mevsim geçislerınde oluyor boyle şeyler. Bluzumle boncuk boncuk terlerkende atkı-bere almak gelmıyor ınsanın içinden açıkçası.
Oyle baktım,baktım çıktım haliyle.
Yine de begenip daha sonra belki alirim diye düşündüklerimin fotografini cektimki, unutmayayim.

3ec57702-1db9-42a7-8146-01ce67f5c522
Orgu yun berenin icine polar bir parca kumas dikildigini ilk defa gordum. Kulaklari daha bir sicacik tutması ve kaşındırmaması acısından harika.
DIY sever yetenekli bayanlar için yapılabilir bir DIY fikri de olabilir.
5cec1859-f79d-49ba-a6c6-f104df5810da
Kulakli sapkaya bayilkdim. Yeni mantomun rengine gore bir tane edinmeyi dusunuyorum.
9a8b5211-fe78-4e81-ab84-e2358266740c
Son 2 kıştır pek moda oldu turban takmak.
Bana yakışmaz dıye dusunuyordum ama yanılmışım.
Pek begendım. Bır de kaşındıran ipten olmasaydı, tam olucakmış. Almasam da ormeye karar verdım.

Untitled

Bir gunde boyle gecmiş gıtmiş...
Şimdi o çorapsız ayakkabı giydigim günler hayal gibi...
Ahhh... Yazı özledim...






Ayy icim daraldi {sick and boring day}~

@ 5:14 PM 0 comments
Oyle karanlik oyle bogucu bir gune uyandim ki bugun anlatmaya kelimeler yetmez.
Bir yanim boyleydi:

It was cold, windy, gloomy, ugly day...
My view from one my window was like this:Untitled photo (Flickr Studio edit)
Diger yanim boyle:
View from my other window:
Untitled photo (Flickr Studio edit)

Simdiden depresyona girebilirim.
Ne bu boyle ayol! Kar, kis, kiyamet ne cabuk geldi!

Ki zaten hasta uyanmisim tadim kacik. Havanin bu hali yiden iyiye canimi sıktı.
Kasım ayında Chicago'da gulluk gulistanlik bir hava beklemiyorum elbette ama  şöyle oglen vakti cıkan biraz guneste fena olmaz hani.

Guneşin gec dogup erkenden batmasına da ayrıca ayar oldugumu belirtmek ısterim.
Saat 4'de guneş mi batar? Guneşsin sen! Azıcık daha kalsan ne olur sanki, ışığın mı azalır?

Neyse, bu kadar sıtem yeter!
Ayrıca, evde oturmam epey işe yaradi. Uzun zamandir (2 gundur falan) konusamadigim anacigimla konustum. Trenchcoat'larimin, kabanlarımın dugmelerini diktim, saglamlastirdim. Buz dolabimiz henuz kurulmadigi icin kiler olarak kullandigim balkon dolabinda neyimiz var neyimiz yok baktim. Eksikleri saptadim. Sevgiliye alınacaklar listesinı verdim ki, işten donerken Sam's'ten alsın. Zıra o suburb'de çalıştıgı ıçın onun iş yerine yakın Sam's var. (Sam's'ın ne oldugunu bılmek ıstersenız, burada bahsetmiştim)
Slow cooker'da brokolili karnibaharli corba yaptim. Azicik beslenelim istiyorum, ikimizde hastayız. Demem o ki, gerektigi kadar olmasa da biraz domestike oldum. Hic bana gore olmadigini bir kez daha anladim. Zirvede birakma karari aldim. Aldim elime cayimi kitabimi okudum. Mutlu ettim kendimi.

En guzeli (ve belki bıraz şaşırtıcı) tum gun hic dizi izlemedim. Ne yerlı ne yabancı hiç bir şey izlemedım aslında. Biraz sıkılmama ragmen kendimi zorladim. Iyi de ettim, bir suru vaktim oldu. Günümün bereketi artti.

Yeni kararlar almak icin yeni yili beklememeli insan. Ben artik eskisi kadar tv programi ve dizi izlemek istemiyorum mesela. Eskiden evde oturdugum her gun muhakkak bır şeyler izlerdım.
Ama artık kararlıyım! Izlemeyecegim, en azindan izlememek icin elimden geleni yapacagim. 90 dakikalık dizıleri ve sezonluk topluca gosterilen yabancı dizilerı izlerken hayati kaciriyor gibi hissediyorum. Artik suburb'de de oturmuyorum, yani artik "Yapacak baska bir sey yok" gibi bir bahanem de yok. Hayatı daha dolu dolu yasamak istiyorum.
Bakalım başarabilecek miyim?

I woke up sick, so my day was already bad enough and the weather didn't help me at all. Of course, I don't expect a sunny day in the middle of November in Chicago, but this little too much for me. 
Early sunset is another thing making me feel depressed. Sunrise is as as late as 8 am and sunset around 4 pm. 8 hours of day light is definitely not enough for me. I need some more sun! 

Anyway, staying at home actually turned out to be good in some way. I have done so many things I was keep post phoning for a long time such as checking our cabinets in the balcony (we are renovating our kitchen and didn't recieved our fridge yet. Thats why I keep our food in the balcony).
Since we are both sick, I cooked broccoli soup in the slow cooker. Hopefully, it will help our recovery. So, I domesticated little bit and I saw that it is not for me. 
I took a cup of coffee and read my book. Reading is one of the best ways to deal with depressing days. And I think fitness is another best way but I have to feel healthy to do that. 

I am so glad that I haven't watch TV or anything else because time runs so quick when I watch TV and I feel so unproductive. Since we move to city, I want to do more things in a day. I don't want to to miss life in front of screens. I don't want to watch other people's life, I want to live it and try to make every single moment of it more special.
We will see, am I going to be successfully? 

Prima Donna~

@ 12:08 AM 0 comments
image (Flickr Studio edit)

Bugun yeni bir kelime ogrendim. Hikayesini paylaşmak isterim.

Is yerinde genellikle insanlar hakkindaki goruslerimi paylasmamayi tercih edenlerdenim. Hem soyledigim sozlerin donup dolasip ayagima dolanmasindan cekindigim icin hemde etrafta ınsanların arkasından kotu konusan kız olarak tanınmak istemedigimden yapmam bunu. Ki siradan bir calişana nazaran (eş durumumdan dolayı) benım odeyeceğim bedel cok daha fazla. Hatta yine eş durumumdan dolayı insanlar bu tarz şeyleri benim bulundugum ortamlarda pek konuşmuyorlar. (Her halde hemen gidip Robby'e yetiştireceğimi falan mı düşünüyorlar? Bilemıyorum...) Genellikle pek kafama takmasamda, zaman zaman bu durumdan aşırı bunaldıgımı belirtmek isterim.

Dolayısıyla dedıkodu agının epey dısında kalıyorum. Fakat bugun benimde hic hazzetmedigim biri hakkında konusurken adını soylemek yerine ondan "prıma donna" dıye bahsettiklerini duydum.
Bende zaten o kişiden bahsettiklerini hadiseleri bildigim icın anladım. Bir nevi şifre koymuşlar. Kod adi da diyebiliriz. 

O kelimenin ne manaya geldigini bilmedigim için, ve konuya dahil olmaya calışsam susacaklarını bildiğim için, her zamanki gibi sessizce dinlemeye devam ettim. Daha sonra masama donunce google' a sordum. Meger manası "aşşagılayıcı, grupla calismayi sevmeyen cunku kendisinin normal insanlardan daha zeki ve is bilir oldugunu dusunen, mevcut kurallarin kendilerine uygulanmamasi gerektigini cunku zatiallerinin kurallar ustu olduguna inanan, mafireti kendinden muarif zatı-muhterem" demekmiş. (Tabi italyan opera sanatçısı anlamında demedilerse, ama açıkçası öyle olduğunu sanmıyorum. Kelime bu anlamıyla cevirildiğinde durumu daha iyi açıklıyor)

Meger ne guzel bır sozcükmuş o! 
2 kelime tum hislerime tercüman oldu.
Ne yalan soyliyim, başkalarında benimle ayni fikirde olmasi içten içe hoşuma gitti. 
Kendimi grubun bir parçası gibi hissettim.
Uzun zamandır yaşamadığım hoş bir duyguydu.
Tabi tum bunların yanı sıra, benim olduğum yerde gündelik, sıradan mevzuları bile konuşmaktan imtina edenlerin, o kişiden bahsetmek için benim bulundugum bir ortamin seçilmiş olması da şüphe çekici ama benim için bu mevzu yeni bir kelime ogrenmıs olmanın ötesıne gecmeyecek. 

Monday, November 4, 2013

A Segmentinin Çehresini Değiştiren Yeni i10 Türkiyede’de Satışa Sunuldu

@ 8:25 PM 0 comments
Donanım seviyesi, konforu ve tasarımıyla A segmentinin standartlarını yeniden belirleyen Yeni i10 Türkiye pazarında satışa sunuldu. Hyundai için önemli bir yere sahip olan ve tamamı Türkiye’de üretilecek olan Yeni i10, 1.0 lt D-CVVT Style düz vites versiyonuyla birlikte 28.490 TL’ye satılıyor.

İlk kez 2013 Frankfurt Otomobil Fuarı’nda tüm dünyaya tanıtılan ve geçtiğimiz ay düzenlenen törenle üretimine başlanan Yeni Hyundai i10’un 2014 yılında Avrupa, Türkiye ve bölge ülkelerde 88 bin adet satılması planlanıyor. Bu hedefle beraber Hyundai’nin A segmentinde yüzde 6,3’lük pazar payını alması bekleniyor. Yeni i10 ile birlikte Hyundai Assan İzmit Fabrikası’nda yapılan toplam üretimin yüzde 90’dan fazlası öncelikle Avrupa olmak üzere 30’un üstünde ülkeye ihraç edilecek.

Önceki modelin ortaya çıkmasının ardından geçen beş yıllık süre içerisinde önemli aşamalar kaydeden i10, artık daha büyük boyutlara sahip, daha kullanışlı ve aynı zamanda Avrupalı çizgileri sayesinde daha estetik. Hyundai’nin akıcı tasarım hatlarını başarılı bir şekilde yansıtan Yeni i10, markanın Modern Premium felsefesini de fazlasıyla vurguluyor. Akıcı tasarım felsefesi ile yeniden şekillenen Yeni i10, geniş ön ızgarası, geriye doğru uzanan çekici ön farları, stop lambaları, kapı üzerinde sportif kaplaması, arka spoyleri ve sportif boyutlarıyla hem heyecanı ve hareketliliği yansıtıyor hem de dikkatleri ilk bakışta üzerine çekiyor. Önceki i10’dan 80 mm daha uzun, 65 mm daha geniş ve 40 mm daha alçak olan Yeni i10 daha geniş ve ferah bir oturma alanına sahip. Yüzde 12 büyüyerek 252 litreye ulaşan bagaj kapasitesiyle sınıfının en iyi değerlerini sergileyen Yeni i10’un, 60/40 katlanabilen koltukları sayesinde bagaj hacmi istenildiğinde 1.046 lt’ye kadar büyütülebiliyor.

Yüksek donanım seviyesiyle üretilen araç, artırılmış malzeme kalitesi ve estetik kokpit dizaynıyla ön plana çıkıyor. Dinamik tasarımına ek olarak, 0,31 Cd’lik sürtünme katsayısı ile sınıfının en iyi derecesini elde eden i10, bu sayede rakiplerine göre daha verimli bir motor ve daha sessiz bir sürüş vaat ediyor. Bu anlamda Yeni i10, konforlu iç mekanı ve sportif dış tasarımına ek olarak geliştirilmiş sürüş özellikleri ve şaşırtıcı seviyedeki sessiz kabiniyle de iddialı. Öne doğru daha eğimli bir açıyla tasarlanan ön cam ve A sütunu sayesinde daha fazla görüş açısı elde edilirken iç mekan ferahlığı da ilk anda fark ediliyor.

11 farklı gövde ve 3 farklı iç mekan rengi ile satışa sunulacak olan Yeni i10’un bej, mavi ve tarçın renklerinden oluşan iç mekanında kullanılan malzemelerle birlikte kalite hissi de artırılmış. Araç içinde özellikle kapı içi trimlerde malzeme ve işçilik kalitesi üst segment standartlarında. Sürüş esnasında kullanıcısına keyif sağlamayı amaçlayan Yeni i10’da Radyo, CD ve MP3 çalar, USB ve AUX girişleri, ön ve arka kapılarda hoparlör ve tüm bu donanımları sürüş esnasında da kontrol etmeyi sağlayacak direksiyondan kumanda sistemi bulunuyor. Yeni i10’da klima, lastik basınç sensörü, ESP, VSM, elektrikli ön ve arka camlar, USB-AUX girişleri, acil durum fren sinyali ESS, yokuş kalkış destek sistemi HAC, viraj içi aydınlatmalı farlar, direksiyondan kumandalı müzik sistemi, LED gündüz farları, sis farları ve 15 inç çift renkli alüminyum alaşımlı jantlar gibi bir üst segment araçlarda yer alan birçok donanım sunulurken viraj içini aydınlatan statik dönüş farları ile de dönüşlerde kolaylık ve güvenlik sağlanıyor. Eskisine göre 5 mm daha uzun dingil mesafesine sahip olan i10, yeni süspansiyon sistemi sayesinde de tüm yol şartlarında kararlı bir tutuş sergiliyor. Ayrıca Yeni i10'da sunulan aktif ön koltuk başlıkları, kaza anında yolcunun boynuna daha yakın mesafede konumlanarak, boyun yaralanmalarının önlenmesine ve/veya azalmasına etkin biçimde destek oluyor. Bu özellikleri sayesinde Yeni i10, A segmentinin tüm ihtiyaçlarına cevap verirken üst segmentin de pek çok üstün özelliğini barındırıyor.

Rafine edilmiş sürüş özelliklerini destekleyen motor seçenekleri arasında 66 beygirlik 1.0 lt ve 87 beygirlik 1.2 lt olmak iki farklı benzinli ünite görev alıyor. 998 cc hacme sahip 1.0 lt’lik versiyon 3500 d/d’den itibaren maksimum 94 Nm tork üretiyor. İkili (DUAL) CVVT (Sürekli değişken supap zamanlaması) sistemi egzoz / emme supaplarının açma ve kapanma zamanlamasını, motor devri ve araç yüküne en uygun şekilde uyarlamak suretiyle motor performansını artırırken, yakıt tüketimini ve karbon emisyonunu azaltıyor. 40 lt’lik yakıt deposuna sahip Yeni i10, 100 km’de ortalama olarak 4.7 lt yakıt tüketiyor. Bu motor aynı zamanda 108 g/km CO2 emisyon salımıyla da çevreci olarak dikkat çekiyor. 1248 cc’lik 1.2 lt Kappa motor ise 4000 d/d’de 120 Nm maksimum tork üretiyor. Bu motor ile 13.8 saniyede 0-100 km/s hızlanmasını tamamlayan aracın maksimum hızıysa 163 km/s. İki motor da CVVT sistemine sahipken 1.0 lt’de kullanılan yeni nesil üç silindir teknolojisiyle daha düşük sürtünme ve uzun ömürlü bir yapı elde edilmiş.

Bu üstün özellikleri sayesinde Yeni i10, A segmentinin standartlarını yeniden belirliyor.

hyundai.com/tr/tr/Showroom/Cars/Yenii10/PIP/index.html
https://www.facebook.com/HyundaiTurkiye
https://twitter.com/hyundaiturkiye

Bir bumads advertorial içeriğidir.
Detaylar İçin Tıklayın

Follow me~

 

KaLinka Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review