Monday, December 16, 2013

Pride and Prejudice {Gurur ve Onyargi}~

@ 1:31 AM 0 comments
Her izlediginizde ayri tat aldiginiz filmler, her okudugunuzda farkli bir tarafini kesfettiginiz kitaplar vardir ya, benim icin o kitap ve film Pride and Prejudice.
Tutuculugum burada bile belli oluyor. :)
Her halde 50 kere falan okumus ve bir o kadar da izlemisimdir. Hatta fan fiction'larinin bile tamamini okumusumdur diyebilirim.
Hayata ve iliskilere bakisimda cok onemli etkileri olmustur. Karakterlerle aramda baglar kurup, yasadigim deneyime gore kendimi onlardan benzettigim de olmustur. 

 Bu defa okudugumda bana askin onyargilarla ayni yerde olamayacagini anlatti.
Robby'le iliskimizin neden iyi gittigini ve bugune kadar hayatima girenlerin neden kalamadigini daha iyi anladim.
Sahip oldugumuz aska  ve bir birimizi bulmus olmamiza bir kez daha sukrettim.

Mr Darcy'nin askinin kalbini kazanabilmek ve hatasini telafi edebilmek icin cabalarini Robby'e
ve
Mr Darcy'nin gorgu kurallarini onemseyen hallerini de kendime benzettim.

Kitap bence Romantik donem edebiyat eserlerini en muhtesem orneklerinden. Sevmedigini soyleyenler, ya bildigin yontulmamis odundur yada okudugunu anlamamistir.

Bosuna klasiklesmemis. Gerek ana hikayesiyle gerek yan hikayelerle bugunun iliskilerini bile pek cok acidan aciklayabilen zamansiz bir hikaye. Karakterlerin her biri cok boyutlu bir anlatimla gercek insanlara donusturulmus. Oyle ki sanki o insanlar tarihin bir doneminde yasamislar gibi hissediyorum. Ki bu; bazi cok satanlar listelerinde SIKlikla rastlayabilecegimiz (bence cala kalem yazilmis) tarihi kurgu kitaplarda bile hissedemedigim bir duygudur.  

Yani sira, yazildigi donemin sartlari icerisinde kadinin toplumdski statusu, erkegin kadina verdigi deger, ve siradan Ingiliz halkinin yasantisina dairde cok sey ogreniyoruz. 

Onlarca sadelestirilmis versiyonu olsa da, kitabin Jane Austen'in yazdigi orjinal halini hic bir seye degismem. Ceviriler arasinda hangisi en basarili bilmiyorum ama Ingilizce biliyorsaniz, kesinlikle Ingilizcesini ve orjinalini okumanizi tavsiye ederim. Zira kesinlikle farkli bir enerji geciyor insana.
pride-and-prejudice2
Filmlerin en sevdigim versiyonu 2005'te  yapilan Keira Knightley'nin Elizabeth'i canlandirdigi
versiyonu. Tahmin edebileceginiz gibi bu durumda  Keira Knightley'e bayiliyor olmamin etkisi azimsanamayacak kadar buyuk. O kadar ki; hatunu baska bir role yakistiramaz oldum. 
Muzikler, manzaralar ve kiyafetler eh iste, daha iyi olabilirdi.  
Oyuncularin cok dogal ve inandirici oynamasi yinede filmi izletecek kadar guzel.

Bu sefer tek hatam kitabi okurken filmi izlemem oldu. 
Filmi izledikten sonra, aksam kitabi elime aldim ve o an kafamda film yavas cekimde oynamaya basladi. Basta hosuma gitse de sonradan sinir bozucu bir hal aldi. 
Bir daha ayni hatayi yapmamaya calisacagim. En azindan 1 hafta ara verip oyle okuyacagim kitabi.
keep-calm-and-find-mr-darcy-6
Bazilari "sakin ol ve Bay Darcy'i bul" deseler de bence siz sakin olun ve kendi Bay Darcy'nizi bulun :) 



Monday, December 9, 2013

Amerika'da hayat~

@ 5:19 PM 1 comments
e176a502-3472-424a-803f-aed9f95e5531
Fotograf Navy Pier'deki vitray sergisinden 

Bir sure once 20'li yaslarinin basindaki bir yakinimin Work and Travel'la Amerika'ya gelip, asgari ucretle bir otelde 3 ay calisip, hemen hemen tum birikimiyle bir akilli telefon aldiktan sonra, telefonunu referans gostererek (ben bunu aldiysam herseyi alirim mantigiyla sanirim. ki; telefon bu ulkedeki en ucuz 3-4 seyden biridir) donmezden bir kac gun once "Amerika' da hayat aslinda hic de zor degil" dedigini duydugumda cok sasirmistim. Sonra tanigim baska bir kac kisiye de sordum ve garip bir sekilde Amerika disa kapali bir ulke olmadigi halde, hala hakkinda insanlarin cok sey bilmedigini farkettim. Kisa donemli gelip kalanlarinda rahatlikla yaniltabilecek kadar iyi reklam yapan bir ulke oldugunu kendi gozlerimle gordum.

Eski blogumda Amerika'daki hayatimi anlattigim yazilar hep cok ilgiyle okunurdu. Simdide oyle olur mu bilmiyorum ama Amerika ve buradaki hayatla alakali bir yazi yazmayi, hatta belki yazi dizisi haline getirip okul, is, ev vs. den bahsetmeyi dusunuyorum.

Yazdiklarim hem benim icin bir terapi olucak -belki anlattikca zihnimde gerilere attigim hatiralari cikarip temizler yerine koyarim diye dusunuyorum- hemde buraya geleceklere belki bir faydasi olucak.
Once yakinimin fikrini soruya cevirerek baslamak isterim

Amerika'da hayat cok zor degil mi? 

Cevabi biliyorsunuzdur aslinda ama ben yine de soyleyeyim. 

ZOR!!!cok zor!!! 

Hemde o kadar ki, her sarttan gelen insan icin zor. 

Cebinizde paraniz olsa ayri zor, olmasa ayri zor. 
Genc olsaniz ayri, yasli olsaniz ayri zor. 
Evli olsaniz ayri, bekar olsaniz ayri zor.
Okuyana, calisana, calismayana herkese ayri zor.

Bu ulke herkesi farkli sekillerde sinayan ve sinarken ogreten, ogrenmeyince tekrar tekrar ayni seylerle sinayan sert bir ogretmen gibi. 

Bu kadar sinavdan neyi kazanacagiz diye sorabilirsiniz. Ben hala bazen soruyorum.
Sanirim, kendimizi kazaniyoruz yani bizi biz yapan degerleri kazaniyoruz. 

Baskada hic bir sey kazanmiyoruz aslinda. Mesela daha cok para kazanmiyoruz. Bu ulke zengin olmak icin gelinecek bir ulke degil zaten. Ben dunyanin neresinde olursam olayim en az suan kazandigim kadar para kazanacaktim ve suan sahip olduklarima sahip olacaktim. Cunku bunu isteyecek kadar vizyona ve calisma azmine sahiptim. 

iste tam bu nokta da kritik bir soru geliyor aklima:

Bu vizyon ve calisma azmini nasil kazandim?

Tabiki lisedeki sinifin ezik, tuhaf cocugu olarak boyle dogdugumu, tabiatimda super yetenekler oldugunu, olgunlugumla her daim goz doldurdugumu iddia etmeyecegim. Bunu hem kendim icin hemde suan baska bir sinifta eziklenen cocugun bu satirlari okuma ihtimali nedeniyle yapmayacagim. 

Amerika'da gecen 10 yilda canim cikti. Coook cok zor gunler gecirdim. Erken yasta cok tecrube edindim. Hatalar yaptim, bedellerini de fazlasiyla odedim. Zaman zaman basarisiz oldugum, umudumu kaybettigim anlarda cok oldu. Ama sonunda ben BEN oldum. 

Tum bunlari burada degil memleketimde yasasaydim, kuskusuz ben simdiki ben olamazdim. Cunku hata yaptigimda elimi tutan biri olabilecegi gibi beni daha dibe iten ve dogru yaptigimda abartip egomu asiri yukselten yada basarimi assagilayarak moralimi bozan cok bilen (!) ve cok konusan teyzeler hep olacaklardi. Bu ulkede olmanin bana katkisi, bana mutlak ozgurluk ortamini saglamasidir. Yaptigim dogru ve yanlislarin sonuclarina tam manasiyla katlanmamin katkisi buyuktur. 

Onun disinda iyi okullarda okudum, bilgimi ve gorgumu okul disinda da surekli arttirmaya calistim (seyahat etmek, muzelere gitmek vs.) dogru insanlarla arkadaslik ettim, ve bu arkadasliklari gerektidigi kadar ve gerektigi duzeyde surdurdum. Daha sonra tum bunlardan detayli bir sekilde bahsedecegim. 

Okurken tum yazdiklarimin blogumdaki tum diger her sey gibi benim kisisel goruslerim, ve deneyimlerim oldugunu da unutmayin.

Olaylar arasindan butunluk kuramazsaniz, cekinmeyin sorun. Cunku unuttugum, eksik biraktigim bir sey olabilir. Yada sormak istediginiz, deginmemi istediginiz bir konu olursa ona da acigim. Ricalarinizi kirmayacagimdan emin olabilirsiniz.




















Saturday, December 7, 2013

La Mer skin care products~

@ 7:18 PM 0 comments
LamerBir urun hakkinda kotu seyler yazmak aslinda hic huyum degildir. Cunku bana yaramamis bile olsa baskasina yarayabilir diye dusunurum hep ama bu sefer ilk defa yazmaya karar verdim. Hatta bir kara liste yapacagim. Bu sayede almamam ve denememem gereken urunleri not almis olacagim.

Neyseki, hakkinda kotu deneyimlerimi yazdigim markalarin beni dava edebilecegi bir ulkede yasamiyorum. Rahat rahat kotuleyebilirim. :)

Efendim, ben uzun zamandir nemlendirici olarak Dermalogica'nin Active Moist'ini kullaniyorum, gayette memnunum. Ama iste seytan durtuyor, nefsim degisiklik istiyor, daha iyisini herkes hakeder diyor, ve yeni urunler denemekten kendimi alamiyorum.

Gecen gun Nordstromda gezerken LaMer standindaki kizin yogun ilgisine takildim. Kizin anlattigina gore, bu kremi bir muhendis agabeyimiz calisirken yuzunu gozunu yakinca, yaralarini tedavi etmek icin ciktigi yolda tam 13 yil uzerinde calistiktan sonra "muhtesem formul" u kesfetmis. Daha sonra farkli yogunluklarda farkli formlarda kremlerini uretip kendi markasini yaratmis, ve kozmetik sektorune atilmis.

Abimiz keske muhendis kalsaymis!
Bosuna demiyorum ben, herkes isini yapmali diye.

Parmaklarda isitilarak kullanilmasi gereken cok yogun orjinal kremi 1 kez denedim. Direk surulebilen nispeten civik formullu soft kremi 2 kere kullandim.

Toplamda 3 kez kullandim ve 3 ayri yerde 3 tane agrili sivilce cikti yuzumde.

Hadi ilki tesaduftu, 2. si 3. su ne?

Allah'tan tam boyunu almamistim. Sadece verilen deneme boylarini kullanmistim. Zira her bir kremi 200-250 dolar arasi.

Yani kizlar demem o ki, bu markayi gorurseniz denemeden almayin. Kulaga cok hos gelen "muhtesem formul" gibi laflarla pazarlasalarda o muhtesemlik sizi bozabilir.
Aman dikkat edin!

If you are not reading this blog and this post by coincidence, you know that I mostly talk about products I liked in this blog. Because I always believe that something didn't work for me may work for someone else. But first time ever I will write about my bad experiences about a product.

I have used Dermalogica Active Moist as a moistriser for a long time and I was so happy with it. Recently, when I run out of my last bottle I decided to try someting different.

When I went to Nordstrom very sweet sales lady in LaMer told real good things about their products, talked about their "magic formula" , how an engineer who burned his face with chemicals found this "magic formula", all in one, etc... and everything. It sound awasome and she gave me a testers.

I used it for 3 days and now I am hoping that an engineer who found this cream should have stayed as an engineer. He shouldn't start work on this field becuase it is definitely what he is NOT good on.

First of all, I didn't like to texture. Yes, I didn't like to texture of all of them. They are either too thick or too thin. But i both case it desn't feels like my face moist enough.

it is sooo expensive. $200-250 a bottle is waaay more expensive than most of of the moistrisers in the market.

Most impostantly, 3 days of using these moistrisers gave me 3 big hurting acne and they stayed on my face about 2 weeks.

So no more new products!
I will stick with active moist!










Aerb Ipad Air Case and Keyboard

@ 6:14 PM 0 comments
ipad keyboardsuzda kullanilabilir aslinda ama ne kadar olsa eski aliskanlik var. Insan klavyeyle yazmayi ozluyor. Alistigim bir sey oldugu icin daha kolayima geliyor.

Dahasi alismanin otesi reel bir takim problemler zorluklarda cikariyor klavyesizlik. Ekran uzerine yazmak insanin kolunu ve boynunu agritiyor. Dokunmatik ekranda oklar olmadigi icin ekranin farkli noktalarina gitmek zor oluyor. Ingilizce yazmayi birazda bu yuzden birakmistim. Simdi tekrar baslayacagim.

Ne zamandir dizi izlerken rahat edebilmem icin ekrani egik tutabilen ve aleti cizilmelere karsi koruyabilen, ayni zamanda da uygun fiyatli gercek deri  bir kap istiyordum. 

 Bilindik markalara bir sure bakip oyalandiktan sonra internette bulanik sularda yuzmeye karar verdim cunku Ipad air yeni ciktigi icin fiyatlari cok yuksekti en dandigi bile 100 dolardan basliyordu ve ben bu parayi bir klavye ve kap icin hayatta vermem. Parayi zor kazaninca, kiymetli oluyor.

Actually, I could definitely use Ipad without keyboard but I am not one of those people who gets used to changes quickly. I always like things I am familiar with. So I need keyboard.

I was looking for leather case with keyboard with a reasonable price. For a while, I have looked at famous name brands and because Ipad Air is relatively new product it was pretty expensive. (starting from $100)  I just didn't want to pay that much.
Anyway, I ended up with Aerb from Amazon. So far, I am pretty happy with it.
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Uzun suren aramalarim ve kararsizliklarimdan sonra bu linkte goreceginiz kap ve klavyede karar kildim. Kullanici goruslerinin iyi olmasi guvenimi, renginin beyaz olmasi kalbimi kazandi.
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Acik hali de hosuma gitti.
Klavyede beyaz olsaydi iyiydi ama bu da bir contrast yaratti.
Bluetoothla  ekrana baglaniyor.
Usb kablosuyla sarj edilebiliyor.
Mouse kullanarak yaptigim isleri ekrani tiklayarak yapabiliyorum. Yani klavye var diye ekran tamamen devre disi kalmiyor.

En sevdigim tarafi ekrani kasima uzaga bir yere, mesela sehpanin uzerine koyup, klavyeyi cagima alip yazabiliyorum. Laptoptaki gibi isinma vs. derdi yok ama ayni laptop gibi rahat rahat yazabiliyorum.

Klavyeyi kilifa bagli tutmak istersem (yandaki fotograftaki gibi) klavyenin altindaki, ve kiliftaki gorunmez miknastislar onlari bir arada tutuyor

It looks pretty nice and high quality. Definetely better than Waht I expect and what I paid for.

Keyboard comes with a Usb cord to charge it. Every so often I charge it because there is no indicator to understand whether it is charged or not. It is not so great though.

When I turn on the keyboard, screen is still working except the keyboard on the screen. I is pretty cool because that way I don't need a mouse to select or click the things.

Magnet underneath the keyboard keep the case and keyboard together. I can separate them whenever I want.
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Tersten goruntusude boyle. 

Fiyatina gore kalitesi oldikca iyi bir urun. Suan icin cok memnunum, ve gonul rahatligiyla tavsiye ederim. Ben Amazondan aldim ve Amerika disina gonderim yapiyorlar mi bilmiyorum ama ayni markanin urunlerinin ebayde de olacagini dusunuyorum. Muhtemelen ebay her ulkeye gonderiyordur.


Wednesday, December 4, 2013

Garnier fructis hydra recharge live-in conditioner~

@ 12:29 AM 0 comments
scroll down for English

Ecnebilerin "live-in conditioner" dedikleri bizim sac acici sprey yada gliss dedigimiz sacin taranmasini kolaylastiran spreyleri ilk ciktigi zamanlar, kuaforlerin "mavi sac sivisi" adiyla dunya paraya sattiklari gunlerden beri kullaniyorum. Pahali mahali yinede varligina mutesekkir oldugum urunlerden biridir. Onlar yokken sacimi bagiris cagiris acilar icinde kivranarak taramakla sac kremi kullanip gun ortasinda vicik vicik yaglanmasi arasinda bir secim yapmak zorundaydim.

Son bir kac senede hemen hemen butun markalarin live-in sac spreyleri cikti. Cesitlilik ve rekabet acisindan iyi oldu. Hemen hemen hepsi ayni etkiyi yapip sadece sacimi taranir hale getirdikleri icin urune ozel bir yazi yazmayi hic dusunmedim bugune kadar ama bu farkli, hemde her bakimdan.

Live in conditioners are definetely life savers of thin, long, straight hairs. (here, I'm refering my own hair) I am using them since they first showed up on the market. I don't even remember how I was brushing my hair before them becuase there is no way to untangle my hair without. 

I used various brands so far and all of them was pretty much the same. They were all untangling my hair right after I spray and leaving a silky feeling behind if it is the good one, otherwise it was leaving  an oily feeling and make my hair stick onto my sculp and I was pretty much hating and never use them again or mix it with the water to make it work but it was pretty much it. Nothing extra. That's why I never find it necessary to write about it. 

This time it was quite different experience.  
Garnier live in conditioner (Flickr Studio edit)Bir kere digerleri spreydi. Sacima fislayip tariyordum. Bu ise kopuk formda. Elime kopugu alip islak sacima dagitiyorum. Sacimin her yerine esit miktarda dagitmak kolay olmuyor tabiki. O yuzden kendi kutusundan baska spreyli bir kutuya aktardim. Suan daha rahat kullaniyorum.

Sonra digerleri sacimi ipek gibi yumusacik yapardi. Bu hafif sertlestiriyor. Iste tamda bu sertlestirme noktasinda karisik duygular yasiyorum.

Bir yandan sertligi hosuma gitmezken bir yandan sanki sac kopugu SIKmisimcasina verdigi hacime bayiliyorum. Sac kopugu gibi ama bir bakima degil gibide cunku sac kopugu sacimi karistirip dolastirip tuhaf bir halede getirebiliyor, yagmur yagdiginda butun saclarimi kafama yapistirip buzagi yalamis gibi dolasmama sebep olabiliyor. Bu onlarin hic birini yapmiyor. Chicago'nun dehset ruzgarinda bile sacim karismiyor ve yagmurda islansa bile kuruduktan sonra ayni kabarik haline geri donuyor.

Sekil ve taranma kolayligi disinda besleme, uzatma vs. guzellikleri yok ama duz seyrek, ince telli ve kafaya kapisan cinsten cabuk yaglanan saca uygun urun bulmak malum zor.


Dolayisiyla mevcut haliyle bile almaya deger bir urun diyebilirim. Zaman icerisinde SIKILir saclarimin ipeksi ve kafama yapisan halini ozlersem (sanmiyorum ya, bir ihtimal) ancak o zaman vazgecerim Garnier'dan,yani uzunca bir sure bittikce alacagimdan eminim.

First of all, so far they were all spray and I was spraying to my hair, doesn't really matter wet or dry hair, mix it little bit then brush. This one is foam. I have to apply to a dump hair with my hand which I didn't like that part so much because I have hard time to apply every part of my hair equally. So I put it in a sprayer bottle. I am happier with it now. 

Unlike the other ones it is making my hair feel harder. So no more silky feeling. And I am experiencing mixed feelings about it.
While I like the volume as great as hair foam, I kind of miss my soft hair. However, unlike the foam does, even though it is snowy and/or rainy day, my hair gets wet but never looses it is volume. Once I dry it, it gets back its own volumunes look. 

Other than volume, it doesn't offer much though. Volume is all you get. 
However, If you have my kind of hair is enough for you.
I am pretty sure, I will keep buying it for a long time. At least until I find something else works better for me. 





Follow me~

 

KaLinka Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review