Monday, November 4, 2013

Boogieman~

@ 12:45 AM 0 comments
boogie man: lee atwater

Efendim, siyaset dedikleri malum pis bir is. Bazilari cok sevsede sahsim adina hic bana gore olmadigini biliyorum. Ama tabi ki bu konuyla hic alakali ve merakli degilim diyemem. Bu belgeseli de yine oyle bir gun merakima yenik duserek izledim.

Tam da siyasetin icindeki en pis kismi "secim kampanyalarini" daha dogrusu bir kampanya menejerinin hayatini anlattigi icin resmen ekrana kitlenerek izledim.

Kahramanimiz (!) Amerika'da 80'ler ve 90'lara damgasini vuran Cumhuriyetcilerin yada daha ozele indirgersek (kismen de olsa) Reagan'in ve (tam manasiyla) George Bush'un secim kampanyasini yurutmus olan, hatta taktiklerini Karl Rove' a ogreterek Bush imparatorlugunun kurulmasini saglayan, Lee Atwater.

Nasil ve nerede dogdu, cocukluguna damgasini vuran olaylar, okudugu okullar, ailesi, karisi, cocuklari, en onemlisi neden boyle bir adama donustugu, nasil yasayip nasil öldugunu kisacasi ona dair hemen her seyi ogreniyoruz.

Tabi bu arada George Bush' u secime nasil hazirlamis, secim anketlerinde yerlerde surunurken nasil olupta baskan olmasini saglamis, o olmasaymis ne olurmus gibi sorularin cevaplarini da aliyoruz.

Kendisi  zannediyorum "hizli yasa genc öl" felsefesini benimsemisti. Dolayisiyla hayati gibi belgeselde hizli akiyor. Izlenmesi oldukca kolay, bunaltmiyor. Normalde belgesel sevmiyorsaniz bile tavsiye ederim deneyin. Ritmi, tipik bir belgeselden cok daha yuksek.

Izledigim pek cok belgesel gibi amazon prime'dan izledim.  Ilgilenirseniz burada, yada belki youtube, google video,vs.'dende bulabilirsiniz cunku cok yeni bir yapim degil. 

Sunday, November 3, 2013

Hayatimdaki son degisiklik ~ Ipad Air

@ 11:25 PM 0 comments
Ipad air
Uzun bir bekleyisin ardindan sonunda tablet devrini ben de actim ve yeni ipad'ime kavustum.
Itiraf etmeliyim ki ilk basta cok cok begensemde, suan pek memnun degilim.
Bir kere her seyi application' larla  yapma mecburiyeti hic bana gore degil.
Sersem bir resmi flickr'a atip edite edebilmek icin $5lik app indirmek zorunda kaldim. Bildigin para tuzagi ki; bu tarz seylerden hic haz etmem. Dahasi indirdim de ne oldu? Koca bir hic! Yapmak istedigimi yine yapamiyorum. Alt tarafi bir fotografin boyutunu degistirecegim ama olmuyor! olmuyor! olmuyor!
Bu ve bunun gibi basit seyler tam manasiyla eziyet. Mesela bumads yayinlamak istedim, ama bir turlu kopyalayamadim. Sebep? Command tusu yok ve "select all" fonksiyonu o sayfada calismiyor.

Sonra dokunmatik ekrana dokunarak yazi yazmayi da sevmedim. Bana klavye sart!
Ki onada bir $100 daha bayilmam gerekiyor.
Dahasi ekrani egik tutmak icin ayri bir parca lazim ona da $100
Ozetle astari yuzunden pahaliya geliyor.
Onun yerine gidip macbook air alsam daha iyiydi.

Peki hic mi bir seyini sevmedim?
Sevdim aslinda
Mesela kucuk, hafif, ve goruntu kalitesi, cozunurlugu yuksek. Simdiye kadar denedigim tum tabletlerden kesinlikle cok daha hizli (ve evet, samsung'un en yeni tabletinden cok daha hizli) . Sonra, telefonda yaptigim ama ekran kucuk oldugu icin rahat edemedigim seyleri buyuk ekranda rahatca yapabiliyorum. Icloud sayesinde fotograflarimi kolayca ipad'e aktarabiliyorum ve yine ayni sekilde ajandami da telefonuma aktarabiliyorum.
Ama o kadar iste, dahasi yok!
Buyukce bir iphone5 diyebiliriz ama kucuk bir macbook degil. Tatile giderken falan tam yanina almalik.

Ekrani isikli oldugu icin gece kitap okumak icin ideal. Kindle app 'de indirdim. Ohh degmeyin keyifime. Ayrica kindle keyboard'da okuyamadigim karikatur kitaplarini da okuyabiliyorum.
Hem de tuy gibi hafif incecik bir aletten.

Peki bunun icin $800 vermeye deger mi? ( Sadece vergiler ve garantisiyle birlikte, klavye ve kap haric. )
Iste bu en kritik soru bence!

2 hafta icerisinde karar vericem. Begenmezsem geri vericem.

Bakalim, benim gibi yeniliklere hic acik olmayan birinin onayindan gecebilecek mi ipad, bekleyip
hep beraber gorecegiz.  

Pembe defter ve renkli kalemler

@ 9:52 PM 0 comments
390dc457-6217-4dc5-b4c4-10991ef3752c

Okul disinda yaninda defter-kalem tasima aliskanligi hic olmayan cantasinda minimum esya ile yasamayi seven biri olarak gecenler de degisik bir sey yaptim. Kendime kucuk bir not defteri aldim. Yanina da arkadas olsun diye renkli kalemler :)

Bazen icimden gecenleri yazma ihtiyaci duyuyorum ama yazacak yerim olmuyor. Surekli herseyi telefona yazmayi da sevmiyorum. Oyle zamanlarda kullanirim diye dusundum. Simdiden epey yazdim. Meger ne cok sey varmis aklimda haberim yokmus.
Hem yazdigim icin ani kacirma, mutlu bir hissi hatirlayamama gibi kaygilarimdan da kurtulmus oldum. Ki bunlar benim hayatim  boyunca hep  en buyuk korkularimdan olmustur. Kayit altina alinca kaybetmiyormusum gibi geliyor.
Kim bilir... Belki de bu sekilde kendimi kandiriyorum.
Oyle bile olsa muhim olan benim mutlu olmam degil mi?
Simdilik boyle mutluyum :)

Saturday, October 19, 2013

Buralar bir suredir bensiz~

@ 11:40 PM 0 comments
Uzuuuunca bir zamandir  (Mart'tan beri) tadilat bitsin oyle tasinalim dedikten sonra 3 mimar ve 2 taseron firmanin kacmasi gibi bazi tatsiz olaylardan sonra sabrimiz tasti ve sonunda evimize tasindik.
Kalanini artik evdeyken yapariz, hem eksikler gozumuze batar rahatsiz oldukca bir seyleri daha tamamlariz diye dusunerek bu karari aldik. Bir diger ihtimalse insaatin icinde yasamaktan bunalip sinir krizleri gecirecegim dogrultusundaydi ama suana kadar gerceklesmedi. Ilk bir haftayi gayet guzel atlattigima gore demekki devami guzel gelecek.

Gecen yil ev aradigimizi soyledigimizde bize hic dusunmeden evini kiralayan senelik degilde aydan aya kontrat yapmayi kabul eden ve bizi hem ev arama hemde bir kontrata bagli olma derdinden kurtaran arkadasimiza tabiki minnettarim ama gecen 1 yil icerisinde ne suburb hayatinin ne de kirada oturmanin hic bana gore olmadigini kesinlikle anladim.

$ukurler olsun ki, 26 yasinda ev sahibi oldum. Itiraf etmeliyim ki biraz buyuk bir sorumluluk. En genc ev sahiplerinden biri oldugumuzu bile apartman toplantisina gidince anladim. Once toplantiya birine vekaleten katilip katilmadigimizi sordular, sonra da (ara verildiginde) ne is yaptigimizi soranlar oldu. Bu gibi seyler Amerikali'larin pek yapmadigi seylerdir. Muhtemelen bazilari bizi miras yedi sandilar. Kalanlari da iyi bir soyad sayesinde bir yerlere geldigimizi (dedi Robby)  :) Amaan bos ver (dedim).

Zaten hayatimdaki bazi baska insanlar (sevdigim, dost bildigim) sahip olduklarimi gorunce, Amerika'da iyi isler basarmanin cok kolay olduguna inanmayi seciyorlar. Ardindaki emegin buyuklugunu gormuyor/gormek istemiyorlar. Ama olsun, muhim olan benim ne hissettgim. Caktigim civinin benim oldugunu bilmek harika bir duygu.

Yeni evimizin en sevdigim yani sehrin gobeginde ve her yere yakin olmasi. Canimin istedigi anda canimin istedigi seyi bulabilmek, gunun her saati insanlarla dolu caddelerde yurumek en ozledigim seylerdi. Dolayisiyla artik her gun sokaga cikip gezebiliyorum. Aksam uzerleri gol kiyisinda kosuyorum, bazen bisiklet suruyorum, hava daha da sogumadan paten kaymayi planliyorum. Eksikligini yasamamis birinin anlamayacagini biliyorum ama 1 yil suren suburb hayatimdan sonra tum bunlar bana tarifsiz bir mutluluk veriyor.

Oyle ki; mesela bugun mutfak tezgahinin 2 hafta daha takilmayacagini ogrendim ve bu normalde (suburb'de yasarken) beni delirtebilecek bir durumdur ama suan gayet sakin karsilayabiliyorum. Cunku mutfak varsin olmasin, yemek pisirmesemde olur, canimin istedigi baska her seyi yapabiliyorum.

Dahasi internetimiz hala baglanmadi. Laptopumu kuzenim giderken goturdu. Anneme vericek. Samsung'un yeni cikan tabletini alacagim ve cikali gunle oldu. Best buy'a gormeye gittim, oynadim, pek sevdim. (bu arada henuz almadim, onumuzdeki hafta alicam) 1 haftadir kiyafetlerimi torbalardan cikarip cikarip giyiyorum. Makyaj malzemelerim sepetler icinde yatagin altinda duruyor.

Evdeki karmasayi (hatta mezbeleligi) anlatmaya kelimeler yetmez. Yattigim yer (yatak odasi diyemiyorum cunku hala yatak odasina benzemiyor)nispeten temiz ama odada yok yok. Mesela ust uste duran ayakkabi kutularini komedin olarak kullaniyorum. Gerisini varin hesap edin. En son bu kadar karisik bir odada Boston'da ogrenciyken kalmistim ama o zamanlar yatagim bu kadar rahat ve sicak degildi. 4 parmak kalinliginda bir $iltede yatiyordum. Haliyle Boston'un -30 C'yi bulan soguklarinda geceleri korkunc geciyordu. Demem o ki, bu gune gelinceye kadar ohoooo... bu ev beni rahatsiz edebilecek gucte degil.
Bunlar beni mutsuz etmiyor. Yani duzelse memnun olurum tabi ama olmuyor diye de sinirlerimi bozmuyorum.

Benim sinirlerimi $artlar degil, ekseriyetle insanlar bozuyor. Densiz laflar, hadsiz tavirlar, vs. bunlar benim canimi SIKIyor. (evet yine birilerine kizdim ve kirildim ama simdilik icime atiyorum. Sonra anlatacagim. Biraz icim sogusun oyle)

Neyse (nereden geldim ben buraya), tum bu olanlardan tek $ikayetim surekli di$arida yemek zorunda olmakti. Et, tavuk, balik, mantar, vs. ama her halukarda izgara yemekten icim kurudu. Daha sulu yemeklere ihtiyacim vardi. Onu da blog sayesinde tanidigim harika insanlardan biri olan shoppingmage'in instagramda yazisirken getirdigi oneri uzerine bugun elektrik ocagi ve slow cooker aldik. Bir nevi cozduk yani.

Instagram'dan hemen her gun bir seyler paylasmaya devam ediyorum. Bu postu gercekten yazmaya cok ihtiyacim oldugu icin hubby'nin bilgisayarindan yaziyorum. Ve onun bilgisayari malesef Windows :( Nasil zorlaniyorum anlatamam. Mac'ten sonra her seyi bir tuhaf geliyor. Tek parmak, ve klavyeye baka baka yaziyorum. Fotograf ekleyemeyi bile beceremedim. :(
Windows'la olan bu nefret iliskimden dolayi muhtemelen tablet devrini acincaya kadar bir daha bir sey yazmam.

Kendinize iyi bakin...
Haftaya falan ugrayin, muhtemelen donmus olurum. Nordstrom, Macy's, anthropologie vs. yani evin etrafindaki bilimum magazada gorup begendigim, almasamda  ilginc yada hos bulup fotogragini cektigim seyler, son donemde okuduklarim ve izlediklerim ve tabiki son alis-verisler, rujlar, rimeller ve daha neler neler konulu postlar yapmayi dusunuyorum.
ama simdilik bye bye! mcks ;*

Monday, October 7, 2013

Pegasus'la İstikamet Yurt Dışı!

@ 9:14 AM 0 comments


Pegasus sizi yılların gezgini Turistof Kolomb’la tanıştırıyor. Hazırlanın, çok eğleneceksiniz!

Pegasus’un yurt dışı uçuş ağı dur durak bilmedi, tam 44 noktaya ulaştı! Uçuş ağı genişlemeye devam ederken, gezme isteğiyle yanıp tutuşan ve Pegasus’un harika fırsatlarını kaçırmak istemeyenler için yeni sürprizler de unutulmadı!

#istikametyurtdışı diyenler buraya!

Tek nefeste 44 şehir adı söylemeye, Amsterdam’da hesap istemenin inceliklerine, bir Türk’ün Avrupa’da şıp diye nasıl tanındığını öğrenmeye hazırsanız, Turistof Kolomb’la tanışabilirsiniz!

Turistof Kolomb, www.istikametyurtdisi.com’a gelenlere evlere şenlik bir karşılama yapıyor, ardından sürprizlerle dolu ve bol ödüllü bir yarışmaya davet ediyor! Şehir şehir gezdikten, macera dolu dakikalar yaşadıktan sonra yarışmayı tamamlıyorsunuz. Üstelik 10TL değerinde UçuşPuan’ı kaparak!

Yarışmayı tamamlayanlar UçuşPuan’la yetinmiyor, Turistof Kolomb’un onayının ardından jüriden de onayı kapan 50 kişi yurt dışı gidiş-dönüş uçak bileti kazanıyor!

Siz de bu eğlenceye katılmak için hemen www.istikametyurtdisi.com’u ziyaret edin, sizi heyecanla bekleyen Turistof Kolomb’la yarışmaya başlayın!

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Follow me~

 

KaLinka Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review