Friday, August 29, 2014

Simyaci / the alchemist ~ Paulo Coelho

@ 10:29 AM 1 comments
Uzuuun zaman once, taa lisedeyken Simyaci'yi okumustum. Hatta okulda tenefuslerde canim SIKILdigi icin okulda okumustum. 
Gerizekali cocuklardan biri benimle dalga gecmisti. Hani simya her hangi bir maddeden altin yapma zanaati ya, cok aptalca, tam sana gore bir aptallik falan muhabbeti...
igrenc seyler...
Zaten o sene benle baya bir dalga gecmislerdi. Kabus gibi bir seydi. 
Tabi onlar o zamanlar beni loser* gibi gorup kendilerinin cok iyi isler basaracaklarini saniyorlardi. Sonuc oyle olmadi.
iyikide olmadi.
Daha zeki, daha cesur, ve kaybetmekten daha az korkan ben oldugum icin onlarin hayal ettiklerini, hatta hayallerinin otesini basaran ben oldum. 
-bu lafim sanaydi liseli kardesim :) yani sen otur kitabini oku, vizyonunu gelistir. Kazanan sen olacaksin ve bunun en buyuk kaniti da bizzat benim. Onlari salla gitsin. Gerci sen fazla zeka ve ustun empati yeteneginin verdigi asiri kirilganlikla tam olarak sallayamazsin ama  sallayabildigin kadar salla-

Herneyse, o gun  baslayip, eve gelince bitirmistim. 
Bir hikmet oldugunu anlamis ama -zannediyorum- mistik ogeler nedeniyle ne oldugunu anlayamamistim. 
Biliyorsunuz bizim camasirhanenin kutuphanesi var -evet kitaplik degil, kutuphane- camasir yikamaya gittigimde orada buldum.
Bir daha alip okudum. Bu sefer hikmetini nispeten anladigim kanaatindeyim.
Pilot hikaye $oyle; bir cobanin gordugu bir ruya uzerine hazine bulmak icin ciktigi yolda kendi hikayesini bulmasi diyebiliriz sanirim. 

Yola cikmis biri olarak insan yola cikinca neyle karsilasacagini bilemiyor. Basina neler neler geliyor. Sonucta o basina gelenler degil, onlara karsi dost bildiklerimizin verdigi tepkiler canimizi yakiyor.
Keske yakmasa... ama yakiyor iste...

Kisa bir kitap, aslinda 1 gunde bitirilebilir ama bence bir oturumda 30 sayfadan fazla okunmamali. Zaten kitabi sahile de goturmedim. Evde kendime atmosfer yapip okudum. Cunku bence insan ancak o zaman odaklanabiliyor.

Yazilali cok uzun zaman oldugu icin bazi bolumler artik kliselesmis gelebilir.
Yinede onlari bile butunluk icerisinde okumanin ayri bir guzelligi var.

Donup donup tekrar okusam belki farkli seyler ilgimi ceker diye dusunuyorum.
O yuzden bir kopyasini kendime de alacagim.
Bu okumamda ilgimi ceken kisimlari instagram hesabimda paylastim ve paylasmaya devam edecegim. Zira izleyicilerimi SIKmamak adina abartmamaya calistim.

Bundan sonra yola elimdeki kitaplari bitirir bitirmez muhtemelen sonbaharda Paulo Coelho'nun baska bir kitabini siparis ederek devam etmeyi dusunuyorum. 





* ayni anda hem ezik, hem malup, hem zavalli  manalarina gelen compact bir sozcuk


Thursday, August 21, 2014

Botanic garden {japon bahcesi}~

@ 11:22 PM 0 comments
Hani aylaaaar once annemleri botanik parka goturmustuk. Burada yazmistim. Hani devami gelecek demistim.
Ancak gelebildi.

Ben nasil tembel bir blogger oldum yahu boyle
Hic kendime yakistiramasamda oldum yani.

Neyse, 2. kisim basliktanda anlayacaginiz uzere Japon bahcesi tarafi
Yemyesil, tertemiz cok guzeldi.
minik selaleler olsun, degisik agaclar olsun bunlar guzel seyler
Gitmis kadar olun diye bol bol fotograf ekledim.
Hepsini kendim cektim ve uzerinde hic bir degisiklik yapmadim.
Japon bahcesi japon evi olmadan olmaz.
uydurukta olsa illaki bir Japon evi olacak :)

Cayiri cimeni sevmedigimi cok onceleri pek cok kez soylemisimdir.
Bilmeyenler icin tekrar soyleyeyim. Sevmedim, hala sevmiyorum. Ozellikle piknikten nefret ediyorum.

Madem sevmiyorsun o zaman oralara kadar niye gittin derseniz,
alttaki ikiliyi bir araya getirmek icin
 
Annemle kayinvalidem

Birbirlerine bayilmadilar tabiki ama bahcenin guzelligine dalip atisamadilar da ayni zamanda.

hepimiz icin iyi oldu :)

devami gelecek...

Tuesday, August 19, 2014

Octopus/ ahtapot ~Guy Lawson

@ 2:43 PM 0 comments
Sahil kitaplarimin arasina bir yenisini daha ekledim. 

Global finans sektoru, Wall st, beyaz yakali kalpazanlar...

nasil?

gizli borsa, illimunati, ajanlar, komplo teorileri

daha ilginc degil mi?

Kitap gercek hikaye diye tanimlanmis ama sahsi gorusum daha ziyade hatirat oldugu yonunde.
Sebeplerini daha sonra aciklayacagim. 

Karakterimiz Sam Israel, wall st'de bir sure calisip sonra kendi yatirim sirketini kuran bir adam. 
Vadettigi buyuk karlari yapamayinca sahtecilige basvuruyor.
 Ama tabi ilahi adalet var. Sen herkesi kandirinca seni de bir kandiran bulunuyor.
Ac gozlulugun sonu yok!

Kisilik olarak yazar benim kafamda bu adamin Bernie Madoff (Madoff skandalindan hatirlarsiniz),Gordon Gekko, ve  birazcik Ben Bernanke arasi bir adam gibi bir izlenim birakti.
Asiri hirsli, durma noktasini bilmeyen, baska insanlari dusunuyormus gibi yapan biri. 
Baslangicta cok ilginc gibi gozuksede gundelik hayatta pek cok kez karsilasabilecegimiz turden biri aslinda. Her yer onun gibilerle kayniyor ama bu adamin eline biraz guc ve para gecmis. Zaten ne olmussa oyle olmus.

Cok surukleyici bir dille bu adamin yaptiklarini okuyoruz.
Ben okurken cok eglendim.
Kafam bosaldi. 
Boyle bir seye ihtiyacim vardi kesinlikle.

AMA 

Daha once bahsetmisimdir, Robby ve ailesi 3-4 kusaktir is ve finans cevreleriyle icli dislidir. 
Zaten Robby'nin kendisi de oyle. O yuzden bu adam hakkinda biraz bilgim var. Okuduktan sonra da arastirdim ve kesin emin oldum.

Bana kitabi babasi verdi. Okuyun, konusalim dedi. 

Bu kisim biraz spoiler gibi olucak ama yine de bastan neyin ne oldugunu bilerek okumakta da bir sakinca gormedigim icin yaziyorum.

Herseyden evvel Graber'le tanismasi pek onun anlattigi gibi olmamis.
O bar hikayesi falan kurmaca. Bir cok kisi kuzeninin tanistirdigi konusunda hem fikir. Cunku ayni donemde kuzeni de ayni yerde calisiyormus.
Muhtememlen cok uzun sure uyusturucu kullanimi nedeniyle beyni hayal ettigi seyle gercegi karistirmaya baslamis.
Bunu  baska bolumlerde de SIK SIK farkediyoruz. 
Ne gariptirki, erken yastan itibaren bu kadar cok uyusturucu kullanmasinin sebebine ise hic deginilmemis. Sadece sirt agrilari ve gecirdigi cok sayida (son 7-8 yil icerisinde 10 tane falan diye biliyorum) omurga ameliyatindan bahsediyor.
Oysa gercekte omurga problemleri yasamaya 16 yasindayken babasinin arabasiyla yaptigi kazadan sonra basliyor. (Kitapta bu kisim yok)
Bir zaman sonra oyle bir his yaratiyorki insanin icinde, sanki sirtinda cok yuk var cok stresli de ondan omurga problemi yasiyor gibi dusunduruyor okura. 
Bir cesit acima duygusu hissettiriyor.

ilk 100-150 sayfada hep Graber'in ucagindan, yatindan, katindan bahsediyor ama onlar Graber'e ait degil, sirkete ait ve  sadece belirli bir olcude kullanim hakki var.
Nedense Sam Israel'in kafasinda kullandigi hersey Graber'e aitmis gibi bir imaj olusmus.
Istese de alamaz ayrica, cunku kazandigi para finans sektoru icin cok fazla degil. 
King diye anardik falan diyor. Direk desteksiz sallamis.
Graber icin kime sorsaniz herkes onu bir beyefendi olarak tanimlar eminim.
Kazanmayi ve kaybetmeyi bilen saygin bir broker. 
Yani o bavullarla gelen paralar falan hep yasal. O zaman neden bavullarla gidip geliyor derseniz cunku 80lerde para transferi fiziksel olarak yapiliyordu.

Graber'in yanindan ayrildigini soyluyor ama bu da dogru degil. Ayrilmadi, kovuldu ve bunu herkes biliyordu. Isten kovulmasinin sebebi de ondan para calmasi. Daha o zamandan hirsizliga baslamis. keske finans hayati o zamanlar bitseymis.
Yine hic bahsetmiyor ama yasal olarak trade yapamamasinin sebebi lisansinin olmamasi. Linsansinin olmamasinin sebebi de iptal edilmis olmasi. 

Wall st. %90 yahudilerden olustugundan bahsediyor.
Bunu secici algiya bagliyorum. Kendisi yahudi oldugu icin oyleleri goruyor. 
Evet finans cevrelerinde diger mesleklere nazaran daha fazla yahudi var ama oran %90 degil. 
En fazla %40 olabilir. Bu cevreyle bizzat kendim gayet ic iceyim. 
Diyelimki o yillarda daha fazlaydi, simdi azaldi. Her halukarda %50dir, fazlasi olamaz.
Pek cok seyi oldugu gibi bunu da fazla abartmis.

Neyse, bir diger konu basindan itibaren merkezlerinin yani Bayou headquarters'in bile suphe cekici oldugu yonunde gorusler var. Yani hep bos olan bir park yeri, fazlaca iyi davranan cok az miktarda calisan olmasi, ve buna ragmen yuksek kar oranlari...

Yani demem o ki, para yatiranlar da bir garip...

Bana en garip gelen ki, bu konuda polisin de suphelendigi kanaatindeyim. 
Bence onun esas saklamaya calistigi kara para akladigi gercegi.
Cunku; 
1. evi nakit parayla aliyor ve dosuyor (bu 90larin en tipik kara para aklama yontemiydi. Ben bile biliyorum yani, pess! Gerci sonradan nasil sisteme sokup temiz paraya ceviriyorlar bilmiyorum ama yapiyorlar bir sekilde)
2. ve en onemlisi karisi bosanirken 50 milyon dolar talep ediyor. Yani bir yerlerde 100 milyon dolar sakladigini dusunuyor. (hani ikiye bolunecek ya, kadinin payi yarisi olacak.)
Daha bir cok baska detayda var ama meramimi anlattigim kanatindeyim, daha fazla deginmeye degmez. 

Ozetle o bahsettigi "gizli market" sacmaliklarina caresizce inanmasinin, olabilecegine ihtimal vermesinin sebebi o parayi aklamakti. 
Muhtemelen bunu poliste biliyordu ama delil yetersizligi nedeniyle olmadi. 

ve yazar bu kisima hic deginmemis.
Belkide tum kitabi 3-4 kisiye sorarak yazdi.
Bilgiler hic teyit edilmemis gibi...

sonra da arkasina utanmadan "son soz" yazmis.
Sam Israel hep dogrulari soylemismis...
Bana gore o hic bir zaman dogruyu soylemedi. 
Hatta belkide kitabin yazilmasinin amaci kahramani biraz masum gostermek ve kamu oyu destegi almak, sadece sahtecilige dikkati cekip, diger kanunsuzluklari unutturmak bile olabilir
Zira bu sayede sadece sahtecilikten en fazla 20 yil yatar cikar. Diger durumda 30-40 yili bulabilirdi.
Dolayisiyla ben bunun safca bir acgozluluk hikayesinden fazlasi oldugunu dusunuyorum. 

Tum bunlara ragmen bu kitabin okunmasi gerektigine inaniyorum.
Ozellikle MBA yapmayi dusunenler icin Ingilizce finans terimlerine alismak icin iyi bir deneyim olabilir.
Ayrica surukleyici ama dedigim gibi  gercek hikaye degilde kurgu oldugunu bilerek okursaniz.






Tuesday, August 12, 2014

Kantaron otu yagi~

@ 3:25 PM 2 comments
Efendim, daha once bir cok kez bahsettigim gibi benim saclarim uzamiyorlar. Daha dogrusu uzuyorlarda o kadar yavas uzuyorlarki, dipler uzayincaya kadar uclar pert oluyor. Kestirmem gerekiyor, derken uzamamis gibi oluyor.
Her kuafore gittigimde tehditler esliginde pazarliklar ederek, tum kiriklarini alip yinede fazla kisaltmamasi icin ne diller dokuyorum. 
Ise de yariyor acikcasi ama tek basina kuaforun huneri yetmiyor. 
Ek bir takim destek kuvvetleri de gerekiyor. 

Bu destek kuvvetlerinden son donemde en sevdigim ve SIK kullandigim kantaron yagi oldu.

Yarim cay bardagi kadar yagi sacima diplerine masaj yaparak, uclarini ince disli bir tarakla taramak suretiyle dagitiyorum. 1,5 en fazla 2 saat bekletiyorum ve dus aliyorum. Kantaronu bilmiyorum ama zeytin yagi epey asitli bir yag,  fazla tutuldugunda faydadan cok zarar verebilir.

Simdiye kadar 3-4 kere kullandim.
Uclarinin daha iyi durumda oldugunu soyleyebilirim. 

En iyi tarafi hindistancevizi yagi gibi 15-16 saat bekletmek zorunda olmamak.
Sac disinda kantaron yaginin faydalari saymakla bitmez. 
Gerci bunlar cins cinsmis. Bodrum'da oturan kuzenim var. Bu tur bilgilere vakif, bana da arada anlatiyor.

Yaniklara, yaralara, morluklara, mide problemlerine falan sari kantaron yada kantaron cicegi yagi daha iyiymis mesela. Sac icin pembe kantaron, kantaron otu falan yeterliymis.

Gerci ben morluk icin elimde olani kullandim. Gayette ise yaradi. Yine de merak ettigim icin digerinide alacagim. 
Kantaron cicegi yagini hazir olani tercih edecegim. Arada bir dudagim ucukladiginda surerim. (ingilizcesi st john worth oil bu arada) 

Bunu evde kendim yaptim.  

O gordugunuz kavanozdaki kadar yagin icine 1 avuc attim. Gunes goren bir yere koymak gerekiyordu, balkona koydum. Uzerine eski bir goz kalemi ile tarih attim. Baskada hic bir sey yapmadim. 45 gun sonra hazir. 

Oldugunu nereden anladin derseniz, 
ise yaradigina gore demekki yapmisim. 

Amazon'dan koca bir torbasini $20'a aldim. Pek bereketli 10 sene falan gider tahminim. 
Centaury herb diye aratirsaniz hem ebay'de  hem amazon'da pek cok satici uygun fiyatlara satiyor





Wednesday, August 6, 2014

Amerika'da bahsis~

@ 4:38 PM 0 comments
Fotografin konuyla alakasi yok

Boyle bir yazi yazmayi epeydir dusunuyorduma ama yazip yazmamak konusunda epey bir kararsiz kaldim. Zira epey bir kisinin basina saglam taslar gelecegini biliyorum.

Amacim kimseyi kirmak yada uzmek degil. Daha ziyade hodukluge son vermek. Bir de bilmiyordum, yaptimin onune gecmek. Iste yazdim, burada! 

Bu yaziyi okuduysan artik biliyorsun. Bilip de yapmiyorsan, icine siniyorsa, sen zaten muhattabim degilsin!

Buradan konuya hizli bir giris yaparak, efendim Amerika'da Turklerle yemege cikmak, yahut garson olarak onlara servis yapmak omur torpusu!

Sebep belli: bahsis konusundaki asiri cimri tutumlari.

Artik ben zaten Turklerle yemege gitmiyorum. Son bir kac hadise oldu. Bir ara onu da yazicam. Gitmiyorum!
Cunku vermiyorlar. Ben baskasinin rizkini yememek icin butun masanin bahsisini oduyorum. Bir nevi bana yikilmis oluyorlar. Bir ben miyim enayi?
 Herseye paralari yetiyor. Makyaj malzemeleri cifter cifter aliniyor, yedekleniyor. Markali cantalar, ayakkabilar ama garsonun hizmetinin karsiligini odemeye gelince TIRT!

Yok yaa!

Lafta hazir; eeee sizin gelirinize gore o kadar cok degildir. 

Nereden biliyorsun?

Velevki oyle, o zaman gitme restorana kardesim! Parasizligi en iyi ben bilirim. Gitmezsin olur biter. Adim basi fast food yeri, sandvicci var zaten. Onlardan birine gidiver.
Ama yok! hem restoranda yiyim, hem 5 yildizli hizmet alayim  hem karsiligini vermeyeyim. 
Oldu!

Bu ulkede ozellikle restoranda bahsis birakmak ZORUNLULUKTUR
Bakin gereklidir, iyidir vs. demiyorum zorunluluk!

Basta da belirttigim gibi uzun sure garsonluk yapmis biri olarak ben bu konudaki tutuculugu hodukluge bagliyorum. Yada en iyi ihtimalle bilgisizlik isteksizlik olabilir. 

Bu yaziyi yazmami isteyen New York'ta halen restoran menejerligi yapan arkadasimsa bunu HIRSIZLIK olarak nitelendiriyor. Birine hakki olan parayi vermemek, bir nevi hak yemek, hirsizlik.

Yani sevgili Turk kardeslerim yediniz, ictiniz, ayyy kolam cok buzlu, vayyy yemegim cok sicak diye butun kaprisinizi yaptiniz. Bu isin bir bedeli var ve siz o bedeli odeyeceksiniz cunku bu ulkede sistem boyle isliyor. 

Hesaba bakarsiniz. Sabah, ogle yemegi ve brunch icin %10-15 arasi, aksam yemegi icin en az %15-20 bahsisi hesaba eklemezseniz, garsonun parasini vermemis oluyorsunuz. O garson icerden hic para almiyor. Sizin vereceginiz bahsisle geciniyor. Yani onun ekmegine el uzatiyorsunuz. Onu birak, masadan az bahsis gelince, patron bunu goruyor ve masada bir hata yaptigini dusunuyor. Bu olay 1-2 kere olursa bazi is yerlerinde isten kovulmasi bile mumkun. 

3-5 kurus icin kimsenin ekmegiyle oynamayin, degmez.

Ayrica Turkiye'dekinden farkli olarak, istediginiz kadar kola icme, bedava su, ekmek, ve bazen meze yada tatli yeme sansiniz da var. Zaten bir sekilde cikariyorsunuz o parayi. Yemege gelince homini girtlak, odemeye gelince "aman sistem cok berbat!" yok oyle yagma!

Bu amerikanin her yerinde boyle mi?

EVET dogusu, batisi, kuzeyi, guneyi, ortasi hepsinde boyle. 

Yalniz mesela dogu sahilinde belesciler, bilgisizle, hodukler, hak yiyiciler, hirsizlar, adini ne koyarsaniz daha cok oldugu icin orada bazen bahsis hesaba katiliyor. Fisin uzerinde tip:%15 yada %18, %20 yanindada kac paraysa o yazar ve oyle gelir. 

Nereler de bahsis vermeyebilirim?

Bahsis vermek istemiyorsaniz, Mcdonald's , Burger King, Subway gibi self servis fast food restoranlarina gidebilirsiniz. Onlarda boyle bir durum yok.

Bu konuda soyleyeceklerim bitmedi ama simdilik bu kadar diyelim.

Gelelim, diger yerlerdeki bahsis konusuna. 

Otellerde odada kac kisi kaliyorsaniz, mesela 2 kisiniz 3 gun kaldiniz. kisi basi gun sayisi kadar $1 yani toplam en az $6 birakmalisiniz. Ozel takim hizmetleri varsa onu $1 arttirarak cogaltiyoruz.

Az olmasinin sebebi onlarin iceriden para almasi.

Kuaforde, sampuanci kiza mutlaka bahsis veriyoruz. Ortalama bir sac kesimi $60-70 dir, $2 ile $5 arasinda verilir. Basiniza iyi masaj yaptiysa $5 verilir.

Ayni sekilde manikur pedikurcu de oyle. Ortama $50 tutar. %10 verseniz yeter.

Suan aklima geldigi kadariyla yazmaya calistim. Unuttuklarim varsa, hatirlatin. Hatirladikca bende yazacagim. Devami gelecek...






Sunday, August 3, 2014

The return journey~

@ 2:25 PM 0 comments
Son zamanlarda is icin o kadar cok okudum ki, keyif okumalari keyif vermemeye basladi, okuyamadim.

Yeniden okumaya basladigimda elimde uzun suredir surunmekte olan kitaplari bitirmekle basladim.

300 sayfalik bir kitabi bitirmek ne kadar surebilir?
yada ne kadar zor olabilir?

Kisa ama yine de okudugunuz materyale gore degisir, degil mi?

iste benim okudugum materyal surunduren tipteydi.
Dolayisiyla araya 1-2 kitap aldim. Bir ara sadece uykum kactigi zamanlarda okudum falan falan...
Zor oldu yani.

O yuzden baslayacaksaniz yaniniza cay degil, caydanlik alin. Cayim bitti kalkayim, doldurayim derseniz hic bitmiyor. Demlik bittikce kalkin, gene de 1 ay falan surer.
Maeve Binch'in kitaplari zaten genellikle SIKIcidir. Siradan insanlarin siradan hikayelerini anlatir. Ilginc olmasini beklemek hata olur ama arkadasim, bu kadar da olmaz ki!
Bu kadari bana bile fazla geldi. Ki ben kendim de cok eglenceli biri sayilmam.

Ara ara acip okumak acisindansa gayet iyi. Cunku bir roman degil. Icerisinde 21 tane kucuk hikaye var. Hepsi de bir birinden bagimsiz. 

Yazarin diger kitaplari da aslinda ayri ayri hikayelerle ilerler sonlara dogru bir yerlerde birlesirlerdi. Bu sefer tek fark birlesmemesi oldu. 
Aslinda iyi bir Binch okuruysaniz farkedersiniz, bu kitaptaki bazi hikayelerin karakterleri de tanidikti. 
Bir noktada bazilari yine birlesti ama bunu ancak tum kitaplarini okuyanlar anlayacaktir.   

Gel gelelim, 21 hikayeden kaci aklinda kaldi derseniz, 7-8 tanesi biraz, 2-3 hikayeden de gercekten etkilendim. 

Zaten sorunda buydu. 
Hepsine bayilmayi tabiki beklemiyorum ama bu da biraz az geldi. 

Onun disinda dili gelistirmek acisindan muthisti. 
Uzun zamandir kitap okurken hic sozluge ihtiyac duymazdim. Bu sefer bazi sayfalarda 3-4 kere baktigim bile oldu. 
En guzel tarafi da text 'e cok iyi yedirilmisti. Kullanmis olmak icin kullanmamis, o sozcuk oraya olmus. Adeta yerini sevmis 

Demem o ki; cok  eglenceli bir kitap degil ama iyi yazilmis.  Ingilizcenizi gelistirmek istiyorsaniz yada TOEFL, GRE, GMAT turevi standard sinavlardan birini alacaksaniz kesin okuyun.










Follow me~

 

KaLinka Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review