Daha once ayni gunu gecesinden bahsetmistim.
Gunduzu yazmak bugune kismetmis.
Gittigimde Mart ayi olmasi itibariyle agaclar kuruydu. Doga uyanmaya yeni baslamisti.
Tahran'da yuruyus yapilabilecek pek cok park var.
Sehrin daglarin arasinda olmasini cok iyi kullanmislar.
Nufus kalabalik olmasina ragmen dagi tasi her yeri ev doldurmamislar.
Assagidan bakan 3'lu bizim ekip :)
Acil durum telefonlari
Oldukca buyuk bir park
Keyif alabilmek icin kesinlikle yarim gun ayirmak gerekiyor.
Biz oyle yapmistik, iyikide oyle yapmisiz.
Herhangi bir giris ucreti falan yoktu.
Fakat park paralari hemen hemen her yerde oldukca tuzluydu.
O yuzden Tahran'da tek araba gezmek en guzeli.
Normalde tabiatla ic ice olmayi sevmem. Oyle saatlerde arabada gideyim, hiking, kamp, hatta piknik yapayim bile istemem. Bu tarz seyleri vakit kaybi gibi gorurum. Bir de etrafimda insan severim. Fakat Tahran'da bu gibi seyler sehre cok yakin oldugu ve her yer kalabalik oldugu icin sevdim.
Yol boyu sohbet, muhabbet cok eglendik.
Yalniz bir daha hiking'e giderken ipek esarp takmam. Kullaniminin hic kolay olmadigini unutmusum. Ic basortusu ve bone kullanmadigim icin durup durup kafamdan kaydi. 50 kere duzelttim. En sonunda kisa yoldan arabaya gidip yedek rahat salim vardi onu taktim.
Bu arada fotograf "hoyyyt' diyip isyan edip arabaya gitmeden hemen onceki andan. :)
Sonunda zirveye ulastik ve bir cay bahcesinde manzara esliginde cayimizi icerken, Tahran'in isiklarini 360 gece izlemek icin karanligi bekledik.