Karayipler'deki adalarin pek coguna gitme sansi yakalamis biri olarak kendimi cok sansli hissediyorum. Buyuk bir cogunlugu adeta cennetten bir koseydi.
"aman canim ada degil mi hepsi birbirine benzer" yaygin gorusun aksine hepsi bir birinden bazen cok bazen daha az farkli ama her halukarda farkliydi.
Her birini gorebilme sansim oldugu icin binlerce kez sukrediyorum.
Fakat aralarinda basta cok merak ettigim ama gordukten sonra gormesemde olurdu dediklerim de yok degil.
St Kitts'de bunlardan bir tanesi.
Maymunlari gorecek, iki deniz arasinda poz verecektim.
Verdim
Baska'da hic bir sey yapamadim.
Cunku baska hic bir sey yoktu :/
20. yuzyilin basina kadar seker ve tutun ticareti icin stratejik oneme sahip bir ada olmasindan olsa gerek, bu kadar kucuk bir ada icin liman olduca buyuk ve bakimliydi.
Maymunlu fotograflarimiz
Boncuk fotograf cektirirken sesini cikarmasada odaya doner donmez, kapidan iceri girmesiyle uzerindekileri "maymunlanmis" kiyafetleri cikarip camasirhaneye kostu :)
Port'ta bir iki tur attik, ve disari ciktik. Baktik yapilacak bir sey yok.
Cogu zaman yaptigimiz gibi adayi daha cok gormek icin tur ayarladik.
Tur otobusunun dolmasini beklerkende fotograf cektik tabiki.
Saticiya bu devasa bamyalari ne yaptiklarini sordum,
kizartiyorlarmis
Adanin tarihi oldukca kanli ve acilarla dolu
Belki de o hava cok agir geldi.
O yuzden sevmedim, bilmiyorum.
Yerel halk din ve dini kultlerden nefret etmis bir halde.
Adanin zenginleri beyazlar ve yerlilerin calisip para kazanabilmek icin onlara ihtiyaclari var.
O yuzden seslerini cikarmiyorlar ama cok haz etmediklerini kendileri de her firsatta soyluyor.
Kiliseler, sinagoglar ve masonik center'lar...
Bu kadar kucuk bir adada bunca dini binaya ne gerek var
Tabiki cok gerek var
Tanri olmasa ada yerlilerini nasil savassiz kolelige razi edeceler.
"Ne baris dini Hristiyanlik, ne de halki icin kendini feda eden Isa bize hic bir zaman mutluluk getirmedi" diyen soforumuz pek de haksiz sayilmaz.
Surekli tarim yapildigi icin, cevresindeki adalar cok yesil ve agaclik olmasina ragmen bu ada meralar ve otlaklarla kapliydi.
Beyaz adam kesmis hepsini, hic bir sey birakmamis.
Dolayisiyla etrafta gezilebilecek ormanlar, selaleler falan yoktu.
Biz bu agaclari asirlik sanmistik ama 10-15 yil kadar once, turistler gezsin diye lutfedip bir kac agac diktikleri bir national park yapmislar.
Agaclarin buyuklugunden adanin potansiyeli anlasiliyordur sanirim.
Ayni yerde tabiki bir de bir magaza vardi.
Normalde ada halkina destek vermek icin bu tarz yerlerden alis-veris yapmaya calisirim ama sahibinin Ingiliz oldugunu duyunca vazgectim.
Kucuk resimleri sevmistim aslinda ama tercihimi yolda el yapimi bebek satan kadindan yana kullandim.
Bu arada, Meksika el yapimi bebekler konusunda cok daha basarili bence.
Gruptaki herkes anlamadigim bir sekilde ustteki resimi aldi.
Guzel tabiki ama cok ozgun gelmedi bana acikcasi. Dogal olarak neden bu kadar sevildigini de anlamadim.
Dag bayir gezmemiz bittikten sonra sonunda hep hayal ettigim iki deniz arasindaki pozu vermeye gittik.
Solda Atlandik-sagda Karayip denizi
Atlantik her zamanki gibi asiri dalgali
Gemiye donmeden bir dalip cikmak lazim.
Deniz beni cok tatmin etmedi.
Karayiplerde cok daha guzellerini gordum.
Yinede Avrupa'daki gibi restorant/bardan denize acilan bir yer olmasi hosuma gitti.
Bu gibi seyler malesef Amerika ve cevre adalarda Avrupa'daki kadar yaygin degil.
Deniz kotu dediysem bir St Lucia kotulugunde degildi.
Yorgunlugumuzu atacak kadar yuzduk, iyi geldi.
Tuzlu su beni cok rahatlatiyor.
Donus yolu gidisten cok daha kisaydi.
Adanin ne kadar minnak oldugunu donuste anladim desem yeridir.