Showing posts with label kalinka. Show all posts
Showing posts with label kalinka. Show all posts

Monday, December 9, 2013

Amerika'da hayat~

@ 5:19 PM 1 comments
e176a502-3472-424a-803f-aed9f95e5531
Fotograf Navy Pier'deki vitray sergisinden 

Bir sure once 20'li yaslarinin basindaki bir yakinimin Work and Travel'la Amerika'ya gelip, asgari ucretle bir otelde 3 ay calisip, hemen hemen tum birikimiyle bir akilli telefon aldiktan sonra, telefonunu referans gostererek (ben bunu aldiysam herseyi alirim mantigiyla sanirim. ki; telefon bu ulkedeki en ucuz 3-4 seyden biridir) donmezden bir kac gun once "Amerika' da hayat aslinda hic de zor degil" dedigini duydugumda cok sasirmistim. Sonra tanigim baska bir kac kisiye de sordum ve garip bir sekilde Amerika disa kapali bir ulke olmadigi halde, hala hakkinda insanlarin cok sey bilmedigini farkettim. Kisa donemli gelip kalanlarinda rahatlikla yaniltabilecek kadar iyi reklam yapan bir ulke oldugunu kendi gozlerimle gordum.

Eski blogumda Amerika'daki hayatimi anlattigim yazilar hep cok ilgiyle okunurdu. Simdide oyle olur mu bilmiyorum ama Amerika ve buradaki hayatla alakali bir yazi yazmayi, hatta belki yazi dizisi haline getirip okul, is, ev vs. den bahsetmeyi dusunuyorum.

Yazdiklarim hem benim icin bir terapi olucak -belki anlattikca zihnimde gerilere attigim hatiralari cikarip temizler yerine koyarim diye dusunuyorum- hemde buraya geleceklere belki bir faydasi olucak.
Once yakinimin fikrini soruya cevirerek baslamak isterim

Amerika'da hayat cok zor degil mi? 

Cevabi biliyorsunuzdur aslinda ama ben yine de soyleyeyim. 

ZOR!!!cok zor!!! 

Hemde o kadar ki, her sarttan gelen insan icin zor. 

Cebinizde paraniz olsa ayri zor, olmasa ayri zor. 
Genc olsaniz ayri, yasli olsaniz ayri zor. 
Evli olsaniz ayri, bekar olsaniz ayri zor.
Okuyana, calisana, calismayana herkese ayri zor.

Bu ulke herkesi farkli sekillerde sinayan ve sinarken ogreten, ogrenmeyince tekrar tekrar ayni seylerle sinayan sert bir ogretmen gibi. 

Bu kadar sinavdan neyi kazanacagiz diye sorabilirsiniz. Ben hala bazen soruyorum.
Sanirim, kendimizi kazaniyoruz yani bizi biz yapan degerleri kazaniyoruz. 

Baskada hic bir sey kazanmiyoruz aslinda. Mesela daha cok para kazanmiyoruz. Bu ulke zengin olmak icin gelinecek bir ulke degil zaten. Ben dunyanin neresinde olursam olayim en az suan kazandigim kadar para kazanacaktim ve suan sahip olduklarima sahip olacaktim. Cunku bunu isteyecek kadar vizyona ve calisma azmine sahiptim. 

iste tam bu nokta da kritik bir soru geliyor aklima:

Bu vizyon ve calisma azmini nasil kazandim?

Tabiki lisedeki sinifin ezik, tuhaf cocugu olarak boyle dogdugumu, tabiatimda super yetenekler oldugunu, olgunlugumla her daim goz doldurdugumu iddia etmeyecegim. Bunu hem kendim icin hemde suan baska bir sinifta eziklenen cocugun bu satirlari okuma ihtimali nedeniyle yapmayacagim. 

Amerika'da gecen 10 yilda canim cikti. Coook cok zor gunler gecirdim. Erken yasta cok tecrube edindim. Hatalar yaptim, bedellerini de fazlasiyla odedim. Zaman zaman basarisiz oldugum, umudumu kaybettigim anlarda cok oldu. Ama sonunda ben BEN oldum. 

Tum bunlari burada degil memleketimde yasasaydim, kuskusuz ben simdiki ben olamazdim. Cunku hata yaptigimda elimi tutan biri olabilecegi gibi beni daha dibe iten ve dogru yaptigimda abartip egomu asiri yukselten yada basarimi assagilayarak moralimi bozan cok bilen (!) ve cok konusan teyzeler hep olacaklardi. Bu ulkede olmanin bana katkisi, bana mutlak ozgurluk ortamini saglamasidir. Yaptigim dogru ve yanlislarin sonuclarina tam manasiyla katlanmamin katkisi buyuktur. 

Onun disinda iyi okullarda okudum, bilgimi ve gorgumu okul disinda da surekli arttirmaya calistim (seyahat etmek, muzelere gitmek vs.) dogru insanlarla arkadaslik ettim, ve bu arkadasliklari gerektidigi kadar ve gerektigi duzeyde surdurdum. Daha sonra tum bunlardan detayli bir sekilde bahsedecegim. 

Okurken tum yazdiklarimin blogumdaki tum diger her sey gibi benim kisisel goruslerim, ve deneyimlerim oldugunu da unutmayin.

Olaylar arasindan butunluk kuramazsaniz, cekinmeyin sorun. Cunku unuttugum, eksik biraktigim bir sey olabilir. Yada sormak istediginiz, deginmemi istediginiz bir konu olursa ona da acigim. Ricalarinizi kirmayacagimdan emin olabilirsiniz.




















Sunday, November 24, 2013

Kabus gibi çöktü {just like a nightmare}~

@ 1:10 AM 0 comments
scroll down for English

Soguk havadan bahsediyorum. 
Daha Kasim ayindayiz ne bu Allah askina?

 I am talking about the cold weather.
I am not dreaming of a tropical rain in Chicago's winter but it is too cold for November.

Bütün sinirlerim alt ust oldu. Zor ve gec uyuyorum. Sabahin korunde dikiliyorum. Dolayisiyla uykusuzluk beynime vurdu. Mecburi seyler haric dogru duzgun bir sey okuyamiyorum. Cunku hem canim istemiyor hemde kafam almiyor.

I hardly sleep at night and wake up early in the morning, although it is definitely not necessary.
It's totally destroyed my perception.
I can't even read. Because I don't feel like I want to read and even if I force myself, I don't understand what I read. 

Beyin hucrelerim dondu resmen!

It feels like, my brain nerves are completely frozen. 

Inanmazsaniz bakin ahanda burda:

If you don't believe me, here is the picture:
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Gunduzde bundan cok farkli degildi. O zamanda -11 falandi.

It wasn't so different during the day as well. It was about -11. 
Even colder than Finland. Seriously!

O havada sabahin korunde ciktim pilatese gittim. Soguktan öldüm. Agzım, gozum, her yerim yamuldu.

I had a pilates class in the morning. I walked down there and felt the cold in the rest of my body. I wasn't feeling my face and legs when I get back home.

Basta cok usudum keske gitmeseydim dedim ama simdi iyiki gitmisim gun boyu adam akilli yaptigim tek sey o oldu diyorum.

First, I wish I didn't go there but then I realize that it was the only thing I have really done all day long. Other than that I wasn't productive at all.

Gunduz pilatesten sonra cok hos bir kahvalti salonuna gittik (dona dona).
Donuste biraz isinmak icin uzandim. Uyumadim ama isinmam dakikalarimi aldi.

We went to a nice breakfast place (where I am planing to post about later some time) after pilates. I went to bed to warm up a little bit but it took long time for me to feel warmer. 

Sonra zaten soguk n'apicaz disarida havasina girdik. Evdeki isleri yaptik.

Then, we did some stuff at home which were actually important and necessary that we haven't worked on for a long time because of lack of time or just lazyness.

Ben biraz muzik dinledim. Ortaokul, lise yillarim Kral Tv'de cikan bunalim sarkilardan bir kolaj olmak uzere sinirlerimi daha da bozdular ama Istanbul manzaralari guzeldi.
Zaten sonradan farkettimki, klipleri izliyorum, sakiyi dinlemekten ziyade.
Dahasi dun hava yine cok soguktu. Istanbul manzalarinin oldugu bir diziye takildim. Kadin mutfakta asci ve 12 cm topuklularla calisiyor.
Super mantikli (!) ve  olasi (!)
Omrunde hic restoran mutfagi gormeyen insanlar cekiyor her halde diziyi.
Neyse ama dedigim gibi manzaralar guzel.

Home sick olucam yakinda (yada coktan oldumda itiraf etmeye dilim varmiyor).
Robby her zamanki gibi eve is getirmisti. Biraz calisti.
Artik oyle alistimki eve is getirmesine, hic kizmiyorum. Hayatimizin bir parcasi oldugunu kabullendim.

San  Francisco'daki sirket tekrar gorusmeye cagirdi. Tasinma ihtimalimiz daha da kuvvetlendi.

Bir yanim hic istemesede diger yanim bu soguktan kardan buzdan kurtulmak istiyor. Olucaksa kis gelmeden olsun lutfen.

By the time, we were done with our work at home, it was dark out. 
Sunset was at 4pm. Our day ended too quick. 

We were so hungry, we went to eat sushi. Just like every time we got bored of something.

Sonra sushi yemege gittik.
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Iddia ediyorum Chicago'nun en basarili sushi restorani Sakura!
Lakeview'da
Yolunuz Chiciago'ya duserse kesinlikle deneyin, muhtesem.

We recently found Sakura Sushi and I think it is the best sushi bar in Chicago.
In the Lakeview
If you ever come to Chicago, try it.

However, even awesome sushi couldn't make me feel good. :(

Ama o bile keyfimi tam olarak yerine getiremedi :(

Hatta kirmizi yesil Christmas isikli John Hancock ve Bloomingdale binasi manzarasi bile getiremedi.

John Hancock tower and Bloomingdale building view with a nice Christmas light on it couldn't make me feel good as well.
Chicago

Yarin suburb'lerden birindeki buyuk mall'a gidip kendimizi kaybetmeyi planliyoruz.
 Aksi taktirde korkarim sogugu unutup, normal ve mutlu hayatima donmem mumkun olmayacak. 

Tomorrow we will go to the suburbs to hang out in a warm indoor mall.
We will help the economy a little bit :P
Otherwise, I won't forget this cold, gloomy days and get back my happy mood. 



Wednesday, November 13, 2013

Kış güneşi {winter sun} ~

@ 12:06 AM 0 comments
Şu blogda hanim kadin cizgimden kaymamak adina bu basligi attim ama esasen bu gunes bildigin ahmak donduran guneşiydi.
Allah'ım neydi o soguk öyle? Uzun zamandır bu kadar üşümemiştım.
Evin camları kocaman oldugu ve ıçeriye vuran güneş odaları müthış ısıttıgı için anlamamışım.
Ögleden sonra dışarıda yapmam gereken bir kac mecburi için çıktım ve 1 saat içinde dönmeme ragmen dondum.

Birrrr!!!!
Cold! It is so cold! So much for november! 
I had to go out for few things I had to do this afternoon, and I wish I never went out.Untitled photo (Flickr Studio edit)
Güneşin vurdugu yerler dışarıda da normaldi aslında ama gölge dün yagan kar buzla doluydu. Allah muhafaza aksam yürüyüse falan çıksak siyah buzda kayar düşer bir yerımizi kırarız. Öyle sinsi öyle beter.

Sunny parts of the streets was fine actually. The problem was shadow.
Shadow was icy, shadow was dangerous. 

Zavallı scooter'ımla motorsikletimin üzeri de kar olmuş zaten. Ona da ayrıca bir içlendim, üzüldüm.
Höööfff ben bu günu sevmedim.

My poor scooter and motorcycle! I babied my scooter whole summer and now it is so sad that I have 
to leave it out in this cold. :(

Boyle sonbahar mı olur?

It wasn't fall I was dreaming
Untitled photo (Flickr Studio edit)
Sonbahar dediğin böyle olur

Fall I was dreaming looking more like this:Untitled photo (Flickr Studio edit)
I mean, nice and romantic, not icy and freezing. 

Unfortunately the only way to have that "romantic fall look" applying filters.
Such a bad destiny! 

Tabı biz bunu anca filitrelerle görebiliyoruz. 

Bu arada o yolun ortasında gordügünüz yuvarlak rogar kapagı yada mazgal degil, buz kutlesi :| 

Rakamlarla konuşmak gerekirse gündüz -6, geceyı varın hesap edın. Zira an itibariyle donmaya devam ediyorum. Üşümekten kitabıma bile odaklanamadım, ondan bloga sardım.
Neyse, ben bir okuma denemesi daha yapayım. Belki o sayede uykum gelir.
Bye bye...



Ps. Amerikali arkadaslarim blogumu okumak istedikleri icin Ingilizce de yazmaya basladim ama ceviri yapmayi sevmedigim icin kafama gore icimden geceni yaziyorum. Dahasi konusur gibi yaziyorum. Dolayisiyla dil bilgisi ve kelime hatalari yapiyor olabilirim. Neticede cogu zaman aksamin kör saatinde kafam kazan gibi oldugunda blogla ilgileniyorum. Bilginize...

Monday, November 11, 2013

Balkonda kar keyfi {snowy day in the balcony}~

@ 7:25 PM 1 comments
Bu gune dair ne planlar yapmistim. Neler neler vardi aklimda.
Once kisliklari kutularindan cikarir sonra yazliklari onlarin yerlerine koyarim. Bir kahve icer, disari cikar, gezer dolasirim. Belki biraz alis-veris yaparim diye dusunuyordum.
Kisliklarin bir kismini cikardim. Yazliklari yerlestirdim. Yoruldum, tam biraz ara vermistim ki, bu manzarayla karsilastim.
Kar yagiyordu hemde lapa lapa!

I was planning to do so many things today before I saw this:Chicago gold coast
It was shocking at first, and then I have got used to it. 
I mean, I was sad that I can't go out and shop around as comfortable as before but it is still nice, but just little different kind of nice.
When I digest the idea of changing plans, I warmed up water to have coffee in the balcony, and of course I put so many layers of clothes on me. 

Hemen kahvemi hazirlamak icin biraz su isittim. Lahana gibi kat kat giyindim. Kahvemi aldigim gibi balkona ciktim.
Usuyene kadar oturdum.
Yillardir balkonda kar keyfi yap(a)mamistim. Oturdugum evlerde ya balkon yoktu (bu ulkede balkonlu ev bulmak zor malesef :() yada kar yagmayan bir yerde yasiyordum.Chicago gold coast
I am so glad that we bought this place (i think I say it pretty much everyday).  I was dreaming about to relax in the balcony for ever. Even in the past, when we didn't have an apartment with a balcony. Garden really doesn't feels the same. It doesn't give me such a freedom of endless, undistracted view. And of course there are animals and soil in the garden. I am not comfortable with them too.

Bu evi ilk gordugumden itibaren hayalimdi boyle keyifler yapmak. Bu sefer plaj sandalyesinde oturdum. Yaza kadar sedir kurup ve yazin sedir keyfi yapmayi hayal ediyorum.

Bir suru fotograf cektim. Instagram'da paylastim.
Sonra hava kararmaya basladi, sis basti.
Karsida John Hancock binasi gorunmez oldu.Chicago gold coast
Beause of smoke John Hancock tower was invisible for awhile  and then when the darkness came, it became visible again. 

Karanlik cokunce sis dagildi.Chicago gold coast
Kar tutsa ve yarinda yagsa daha mutlu olurdum ama buna da sukur. Gecen sene ilk kari gormem Ocak'i bulmustu. Bu sene erken basladi. Umarim boyle devam eder. If it snow tomorrow too, I will be even happier but this is fine as well. Last year I had to wait until january to see first snow. This year it started way earlier.  I hope it continue like this. It is good for both nature and us. 



Ps. Fotograflari boyutu cok buyukse soyleyin n'olur. Ipad'den normal gozukuyor ama her zaman kullandigin boyutlardan cok daha buyuk resim kullandim. Bilgisayarda bakamadigim icin bir anormallik varsa bile goremiyorum.
Ps.2. Amerikali arkadaslarim blogumu okumak istedikleri icin Ingilizce de yazmaya basladim ama ceviri yapmayi sevmedigim icin kafama gore icimden geceni yaziyorum. Dahasi konusur gibi yaziyorum. Dolayisiyla dil bilgisi ve kelime hatalari yapiyor olabilirim. Neticede cogu zaman aksamin kör saatinde kafam kazan gibi oldugunda blogla ilgileniyorum. Bilginize...

Wednesday, November 6, 2013

Ayy icim daraldi {sick and boring day}~

@ 5:14 PM 0 comments
Oyle karanlik oyle bogucu bir gune uyandim ki bugun anlatmaya kelimeler yetmez.
Bir yanim boyleydi:

It was cold, windy, gloomy, ugly day...
My view from one my window was like this:Untitled photo (Flickr Studio edit)
Diger yanim boyle:
View from my other window:
Untitled photo (Flickr Studio edit)

Simdiden depresyona girebilirim.
Ne bu boyle ayol! Kar, kis, kiyamet ne cabuk geldi!

Ki zaten hasta uyanmisim tadim kacik. Havanin bu hali yiden iyiye canimi sıktı.
Kasım ayında Chicago'da gulluk gulistanlik bir hava beklemiyorum elbette ama  şöyle oglen vakti cıkan biraz guneste fena olmaz hani.

Guneşin gec dogup erkenden batmasına da ayrıca ayar oldugumu belirtmek ısterim.
Saat 4'de guneş mi batar? Guneşsin sen! Azıcık daha kalsan ne olur sanki, ışığın mı azalır?

Neyse, bu kadar sıtem yeter!
Ayrıca, evde oturmam epey işe yaradi. Uzun zamandir (2 gundur falan) konusamadigim anacigimla konustum. Trenchcoat'larimin, kabanlarımın dugmelerini diktim, saglamlastirdim. Buz dolabimiz henuz kurulmadigi icin kiler olarak kullandigim balkon dolabinda neyimiz var neyimiz yok baktim. Eksikleri saptadim. Sevgiliye alınacaklar listesinı verdim ki, işten donerken Sam's'ten alsın. Zıra o suburb'de çalıştıgı ıçın onun iş yerine yakın Sam's var. (Sam's'ın ne oldugunu bılmek ıstersenız, burada bahsetmiştim)
Slow cooker'da brokolili karnibaharli corba yaptim. Azicik beslenelim istiyorum, ikimizde hastayız. Demem o ki, gerektigi kadar olmasa da biraz domestike oldum. Hic bana gore olmadigini bir kez daha anladim. Zirvede birakma karari aldim. Aldim elime cayimi kitabimi okudum. Mutlu ettim kendimi.

En guzeli (ve belki bıraz şaşırtıcı) tum gun hic dizi izlemedim. Ne yerlı ne yabancı hiç bir şey izlemedım aslında. Biraz sıkılmama ragmen kendimi zorladim. Iyi de ettim, bir suru vaktim oldu. Günümün bereketi artti.

Yeni kararlar almak icin yeni yili beklememeli insan. Ben artik eskisi kadar tv programi ve dizi izlemek istemiyorum mesela. Eskiden evde oturdugum her gun muhakkak bır şeyler izlerdım.
Ama artık kararlıyım! Izlemeyecegim, en azindan izlememek icin elimden geleni yapacagim. 90 dakikalık dizıleri ve sezonluk topluca gosterilen yabancı dizilerı izlerken hayati kaciriyor gibi hissediyorum. Artik suburb'de de oturmuyorum, yani artik "Yapacak baska bir sey yok" gibi bir bahanem de yok. Hayatı daha dolu dolu yasamak istiyorum.
Bakalım başarabilecek miyim?

I woke up sick, so my day was already bad enough and the weather didn't help me at all. Of course, I don't expect a sunny day in the middle of November in Chicago, but this little too much for me. 
Early sunset is another thing making me feel depressed. Sunrise is as as late as 8 am and sunset around 4 pm. 8 hours of day light is definitely not enough for me. I need some more sun! 

Anyway, staying at home actually turned out to be good in some way. I have done so many things I was keep post phoning for a long time such as checking our cabinets in the balcony (we are renovating our kitchen and didn't recieved our fridge yet. Thats why I keep our food in the balcony).
Since we are both sick, I cooked broccoli soup in the slow cooker. Hopefully, it will help our recovery. So, I domesticated little bit and I saw that it is not for me. 
I took a cup of coffee and read my book. Reading is one of the best ways to deal with depressing days. And I think fitness is another best way but I have to feel healthy to do that. 

I am so glad that I haven't watch TV or anything else because time runs so quick when I watch TV and I feel so unproductive. Since we move to city, I want to do more things in a day. I don't want to to miss life in front of screens. I don't want to watch other people's life, I want to live it and try to make every single moment of it more special.
We will see, am I going to be successfully? 

Prima Donna~

@ 12:08 AM 0 comments
image (Flickr Studio edit)

Bugun yeni bir kelime ogrendim. Hikayesini paylaşmak isterim.

Is yerinde genellikle insanlar hakkindaki goruslerimi paylasmamayi tercih edenlerdenim. Hem soyledigim sozlerin donup dolasip ayagima dolanmasindan cekindigim icin hemde etrafta ınsanların arkasından kotu konusan kız olarak tanınmak istemedigimden yapmam bunu. Ki siradan bir calişana nazaran (eş durumumdan dolayı) benım odeyeceğim bedel cok daha fazla. Hatta yine eş durumumdan dolayı insanlar bu tarz şeyleri benim bulundugum ortamlarda pek konuşmuyorlar. (Her halde hemen gidip Robby'e yetiştireceğimi falan mı düşünüyorlar? Bilemıyorum...) Genellikle pek kafama takmasamda, zaman zaman bu durumdan aşırı bunaldıgımı belirtmek isterim.

Dolayısıyla dedıkodu agının epey dısında kalıyorum. Fakat bugun benimde hic hazzetmedigim biri hakkında konusurken adını soylemek yerine ondan "prıma donna" dıye bahsettiklerini duydum.
Bende zaten o kişiden bahsettiklerini hadiseleri bildigim icın anladım. Bir nevi şifre koymuşlar. Kod adi da diyebiliriz. 

O kelimenin ne manaya geldigini bilmedigim için, ve konuya dahil olmaya calışsam susacaklarını bildiğim için, her zamanki gibi sessizce dinlemeye devam ettim. Daha sonra masama donunce google' a sordum. Meger manası "aşşagılayıcı, grupla calismayi sevmeyen cunku kendisinin normal insanlardan daha zeki ve is bilir oldugunu dusunen, mevcut kurallarin kendilerine uygulanmamasi gerektigini cunku zatiallerinin kurallar ustu olduguna inanan, mafireti kendinden muarif zatı-muhterem" demekmiş. (Tabi italyan opera sanatçısı anlamında demedilerse, ama açıkçası öyle olduğunu sanmıyorum. Kelime bu anlamıyla cevirildiğinde durumu daha iyi açıklıyor)

Meger ne guzel bır sozcükmuş o! 
2 kelime tum hislerime tercüman oldu.
Ne yalan soyliyim, başkalarında benimle ayni fikirde olmasi içten içe hoşuma gitti. 
Kendimi grubun bir parçası gibi hissettim.
Uzun zamandır yaşamadığım hoş bir duyguydu.
Tabi tum bunların yanı sıra, benim olduğum yerde gündelik, sıradan mevzuları bile konuşmaktan imtina edenlerin, o kişiden bahsetmek için benim bulundugum bir ortamin seçilmiş olması da şüphe çekici ama benim için bu mevzu yeni bir kelime ogrenmıs olmanın ötesıne gecmeyecek. 

Saturday, October 19, 2013

Buralar bir suredir bensiz~

@ 11:40 PM 0 comments
Uzuuuunca bir zamandir  (Mart'tan beri) tadilat bitsin oyle tasinalim dedikten sonra 3 mimar ve 2 taseron firmanin kacmasi gibi bazi tatsiz olaylardan sonra sabrimiz tasti ve sonunda evimize tasindik.
Kalanini artik evdeyken yapariz, hem eksikler gozumuze batar rahatsiz oldukca bir seyleri daha tamamlariz diye dusunerek bu karari aldik. Bir diger ihtimalse insaatin icinde yasamaktan bunalip sinir krizleri gecirecegim dogrultusundaydi ama suana kadar gerceklesmedi. Ilk bir haftayi gayet guzel atlattigima gore demekki devami guzel gelecek.

Gecen yil ev aradigimizi soyledigimizde bize hic dusunmeden evini kiralayan senelik degilde aydan aya kontrat yapmayi kabul eden ve bizi hem ev arama hemde bir kontrata bagli olma derdinden kurtaran arkadasimiza tabiki minnettarim ama gecen 1 yil icerisinde ne suburb hayatinin ne de kirada oturmanin hic bana gore olmadigini kesinlikle anladim.

$ukurler olsun ki, 26 yasinda ev sahibi oldum. Itiraf etmeliyim ki biraz buyuk bir sorumluluk. En genc ev sahiplerinden biri oldugumuzu bile apartman toplantisina gidince anladim. Once toplantiya birine vekaleten katilip katilmadigimizi sordular, sonra da (ara verildiginde) ne is yaptigimizi soranlar oldu. Bu gibi seyler Amerikali'larin pek yapmadigi seylerdir. Muhtemelen bazilari bizi miras yedi sandilar. Kalanlari da iyi bir soyad sayesinde bir yerlere geldigimizi (dedi Robby)  :) Amaan bos ver (dedim).

Zaten hayatimdaki bazi baska insanlar (sevdigim, dost bildigim) sahip olduklarimi gorunce, Amerika'da iyi isler basarmanin cok kolay olduguna inanmayi seciyorlar. Ardindaki emegin buyuklugunu gormuyor/gormek istemiyorlar. Ama olsun, muhim olan benim ne hissettgim. Caktigim civinin benim oldugunu bilmek harika bir duygu.

Yeni evimizin en sevdigim yani sehrin gobeginde ve her yere yakin olmasi. Canimin istedigi anda canimin istedigi seyi bulabilmek, gunun her saati insanlarla dolu caddelerde yurumek en ozledigim seylerdi. Dolayisiyla artik her gun sokaga cikip gezebiliyorum. Aksam uzerleri gol kiyisinda kosuyorum, bazen bisiklet suruyorum, hava daha da sogumadan paten kaymayi planliyorum. Eksikligini yasamamis birinin anlamayacagini biliyorum ama 1 yil suren suburb hayatimdan sonra tum bunlar bana tarifsiz bir mutluluk veriyor.

Oyle ki; mesela bugun mutfak tezgahinin 2 hafta daha takilmayacagini ogrendim ve bu normalde (suburb'de yasarken) beni delirtebilecek bir durumdur ama suan gayet sakin karsilayabiliyorum. Cunku mutfak varsin olmasin, yemek pisirmesemde olur, canimin istedigi baska her seyi yapabiliyorum.

Dahasi internetimiz hala baglanmadi. Laptopumu kuzenim giderken goturdu. Anneme vericek. Samsung'un yeni cikan tabletini alacagim ve cikali gunle oldu. Best buy'a gormeye gittim, oynadim, pek sevdim. (bu arada henuz almadim, onumuzdeki hafta alicam) 1 haftadir kiyafetlerimi torbalardan cikarip cikarip giyiyorum. Makyaj malzemelerim sepetler icinde yatagin altinda duruyor.

Evdeki karmasayi (hatta mezbeleligi) anlatmaya kelimeler yetmez. Yattigim yer (yatak odasi diyemiyorum cunku hala yatak odasina benzemiyor)nispeten temiz ama odada yok yok. Mesela ust uste duran ayakkabi kutularini komedin olarak kullaniyorum. Gerisini varin hesap edin. En son bu kadar karisik bir odada Boston'da ogrenciyken kalmistim ama o zamanlar yatagim bu kadar rahat ve sicak degildi. 4 parmak kalinliginda bir $iltede yatiyordum. Haliyle Boston'un -30 C'yi bulan soguklarinda geceleri korkunc geciyordu. Demem o ki, bu gune gelinceye kadar ohoooo... bu ev beni rahatsiz edebilecek gucte degil.
Bunlar beni mutsuz etmiyor. Yani duzelse memnun olurum tabi ama olmuyor diye de sinirlerimi bozmuyorum.

Benim sinirlerimi $artlar degil, ekseriyetle insanlar bozuyor. Densiz laflar, hadsiz tavirlar, vs. bunlar benim canimi SIKIyor. (evet yine birilerine kizdim ve kirildim ama simdilik icime atiyorum. Sonra anlatacagim. Biraz icim sogusun oyle)

Neyse (nereden geldim ben buraya), tum bu olanlardan tek $ikayetim surekli di$arida yemek zorunda olmakti. Et, tavuk, balik, mantar, vs. ama her halukarda izgara yemekten icim kurudu. Daha sulu yemeklere ihtiyacim vardi. Onu da blog sayesinde tanidigim harika insanlardan biri olan shoppingmage'in instagramda yazisirken getirdigi oneri uzerine bugun elektrik ocagi ve slow cooker aldik. Bir nevi cozduk yani.

Instagram'dan hemen her gun bir seyler paylasmaya devam ediyorum. Bu postu gercekten yazmaya cok ihtiyacim oldugu icin hubby'nin bilgisayarindan yaziyorum. Ve onun bilgisayari malesef Windows :( Nasil zorlaniyorum anlatamam. Mac'ten sonra her seyi bir tuhaf geliyor. Tek parmak, ve klavyeye baka baka yaziyorum. Fotograf ekleyemeyi bile beceremedim. :(
Windows'la olan bu nefret iliskimden dolayi muhtemelen tablet devrini acincaya kadar bir daha bir sey yazmam.

Kendinize iyi bakin...
Haftaya falan ugrayin, muhtemelen donmus olurum. Nordstrom, Macy's, anthropologie vs. yani evin etrafindaki bilimum magazada gorup begendigim, almasamda  ilginc yada hos bulup fotogragini cektigim seyler, son donemde okuduklarim ve izlediklerim ve tabiki son alis-verisler, rujlar, rimeller ve daha neler neler konulu postlar yapmayi dusunuyorum.
ama simdilik bye bye! mcks ;*

Thursday, August 8, 2013

twitter'im hacklendi! coook mutsuzum blog :'(

@ 11:29 AM 0 comments
Gecen hafta, sanirim 10 gun falan oldu.
Bir sabah twitter'a girdim oylesine bir sey tweetledim. 1 saat kadar sonra tekrar bir bakmak istedim. 
Amanin!
Giremiyorum!
Sifirlama mesaji attim, yok :(
Aradan biraz zaman gecti. Kabullenme ve olayi sindirme surecim bir yarim saatimi aldi. 
Evet, hacklenmistim. Zaten hafta arasi bir gun spamlandigimi farketmistim ama sebebini anlayamamistim. 
Beni spamlasan ne spamlamasan ne?
Ugrastigina degmez. Git, bir suru unluyu, gazeteciyi, internet fenomenlerini spamla dimi?
Ama yok, vatandas kolayci! kolay hedef secti!
Her neyse, baktim olmusla olmuse cagre yok. Yeni hesap actim.
Suan pek az takipcim var cunku surekli twitlestigim twitcan'larin bazilarinin hala haberi yok. 
Nedense, bu konuda tembelligim tuttu yada bu ara tasinma islerim oldugu icin bir turlu vakit ayarlayip yazmadim.

Burdan toptan haber vermis olayim. Eski twitter yok artik! Yediler caanim hesabi!

Beni aprilkalinka'dan (burdan) takip edebilirsiniz.
Hatta edin lutfen, pek yalniz hissediyorum kendimi twit aleminde

Memlekete bayram gelmis~

@ 12:17 AM 0 comments
Bayram seyran dedikleri esle, dostla, aileyle guzel. Yasadigin toplumla guzel.

Uzaklarda olup etrafinda kendi dilini bile konusabilecegin birileri yoksa pek tatsiz oluyor.

Yurtdisinda uzun sure kalanlar bilir; bir sure sonra hele bir de yasadigi yerin insanlariyla yakin arkadas, akraba, vs. olduysa insan o toplumun bayramlarina daha bir onem vermeye meyilleniyor.

Tabi ki, bu durumda uzun tatillerde oldukca etkili :)

Sukran gunu 9, paskalya 5, noel tatili 13 gun olunca gelde onemseme :)

Ozelliklede benimki gibi butun Ramazan ve Kurban bayramlarinda ailecek guneye tatile cikilan, yada ailenin uzaktaki uyelerinin bize geldigi, bayrami daha ziyade tatil gibi goren, (rahmetli dedemin tabiriyle) pek bir moderen, evropa'li aileye sahipseniz alismak daha kolay oluyor sanirim.

Yine de ne kadar alisirsak alisalim derinlerde bir yerlerde bayramlarda esle dostla bir arada olma istegi kaliyor sanki.

Miniatur

Bu kucuk resimi annem kuzenim Chicago'ya gelirken onunla gondermis.
Kendimi evimde hissedeyim istemis.

Az once onu gozumun onune bir yere koydum.
Dusundum...
Icimde derinlerde bir yerlerde yurdum bayramlarini ozdim mi diye sordum kendime.
Yok galiba bayrami degil, ben annemi ozledim.
Paylastiklarimizi anilarimizi ozledim.

Bayrami ister tatil gibi gorun, ister gelenegin ve dinin bir parcasi gibi, siz sizi olun ananizi bu kadar ozlemeyin. Kendinizi bu kadar ozletmeyin.

Bayram sebebi/bahanesi olsun gidin, gorun, olmadi cagirin o gelsin.

Bu sarki annemle ikimizin sarkisi, ilk o dinletmisti bana.
Cok seviyorum dinleyince hep seni dusunuyorum demisti.

Bu arada evet, kendisi rockci!
Asi kadinim benim! :)


Herkese iyi bayramlar, iyi tatiller...



Tuesday, July 23, 2013

Sicak- Sisli- Yagmurlu~

@ 1:26 AM 0 comments
Hafta sonu hava cok sicakti. 
Zaten gecen hafta hava her gun sicakti. 
O sicakta kendimize cehennem azabi cektirmemek adina evde ve disarda yapilmasi zorunlu islerimizi bitirdik ve kendimizi sahile attik. 

chicago sahili

Aslinda planimiz daha erken gidip, guneslenmek, sahilde kitap okumak, vs. idi ama bahsi gecen "zorunlu i$ler" malesef 6 gibi bitti. (en azindan cumartesi gunu oyle oldu)
Sonrasinda biraz atistirdik ve sahile inmemiz 7 yi buldu. 

chicago sahili
8-8.30'a kadar yuzduk.
 Inanilmaz iyi geldi. 
Michigan Golu tatli su golu oldugu icin deniz gibi degil tuzsuz. 
Icinde kendimi devasa bir havuzda yuzer gibi hissediyorum.
Dibi ise incecik kum, en ufak bir tas parcasi bile yok. 
Durgun gunlerde her seyi gormek mumkun.

Golun Kasim ayindan Mart'in sonuna dek donmus olmasindan olsa gerek bu kadar gec bir saatte suyun bu kadar sicak olabilecegi hic aklima gelmezdi. north street beach
Saat 9'a yaklasiyordu ve sahil bu kadar kalabalikti.
nsb
Bir yanimda boyle bir manzara varken  
city
Basimi diger yana cevirdigimde John Hancock binasinin direkleri sisten tamamen kayboldugunu gorudum. 

Bir sure sonra sis daha da assagilara indi. 
Bir ara gorus mesafemizi bile etkiler hale geldi.
1-2 saat sonra kocaman soguk damlalar halinde yagmur yagdi.
Ardindan sis tamamen dagildi. 

Tum bunlar benim icin cok ilgincti.

Monday, July 15, 2013

Artik hergun ko$uyorum!

@ 11:43 PM 0 comments
Egzersiz yapmayi hic sevmedigimi, hatta o kadar ki, (nadirende olsa) biraz kilo falan aldigimda egzersiz yapmak yerine diyet yapip sevdigim yiyeceklerden uzak kalmayi tercih ettigimi hic soylemedim sanirim.

Oyleyse, en son sirt agrisi sikayetiyle doktora gittgimde ($ukurler olsun) kemiklerimde hic bir problem olmadigini, fitigim falanda olmadigini ama sirt kaslarimin cok zayif oldugunu ve kemiklerimi desteklemek yerine uzerinde yuk oldugunu adeta sirtima bir sirt cantasi yada bir yular gibi bindiklerini soyledigindende sozetmedim.

Ve benim tum bunlari 1-2 gun umursayip sonra tamamen unuttugumu (yada unutmus gibi yaptigimi) tabi ki ne blogumun okurlarina ne de etrafimdakilere caktirmadim.

Taa ki!
Kotu ruyalar gormeye baslayip, uyku duzenim ma'hvoluncaya kadar.
Son 2-3 haftadir surekli yuksekten dusup bazen yere carpip paramparca oldugumu bazen ara katlardaki balkonlardan birine carptigimi ve kafa tasimin kirildigini, bazen ellerimle pencere kenarlarina tutunmaya calisarak kurtulmaya calistigimi ama beceremedigimi yere serbest dustugumu goruyorum.

Yani sira, yine ruyamda balkon demirinde planking yapiyorum, damda kosuyorum, ayagim kayiyor dusuyorum.
Bakon demirinde planking? Damda gezmek?
Ne alaka? Yani ne isim var niye yapiyorum boyle seyler?
En kotu tarafi, hepsi gercek gibi, cok inandirici olmasi. Resmen cizgi film karakteri gibi her bolum oluyorum.

Zaten sonunda hep dusuyorum ve uyaniyorum. Bazen gurultulu, hatta hareketli de oldugum oluyor.
Sonra da bir daha uyuyamiyorum. Her uyumak istedigimde o dustugumlar geliyor gozumun onune.

Hayatinin hic bir doneminde intihar egilimleri olmamis, keyfi son derece yerinde bir insan olarak bu tarz kabuslar gormem cok anormal.
Baslangicta anlam veremedim. Havadandir falan dedim. Sonrasinda zaten biraz hastaydim, atesim cikmistir, ondan olmustur dedim. Orta kulak iltihabi ilerlediginde baska bolgelerle etkilesim haline gecip boyle seylere sebep olabilir bazen, ondandir dedim. Dedim ama is cigrindan cikti.

Uzulmesin diye soylemiyordum ama en sonunda anneme soyledim (Bu arada annem uzman psikolog)
2 dakika dinledi ve terleyecegim bir egzersiz yapmami ve bol bol su icmemi soyledi.
Aslinda bu konularda ilmi acidan ben daha iyiyim (bu arada bu annemin fikri) cunku olayin kimyasini biliyorum. Beyinin i$le$ini biliyorum. O daha ziyade felsefesini biliyor ama onunda tecrubesi benden fazla. Kadin benim on binlerce mislim vaka gormus. Benimle bir olur mu? Bir kere daha gordum olmuyormus.

Muhtemel sebepleri de soyle siraladi:
bu son gezi olaylarina, olenlere, hapse atilanlara cok uzulmu$tum. Eminim herkes uzulmustur ama ben biraz fazla hassasim. Bir de uzakta oldugum icin acimi paylasamadim, yasayamadim. Tek tek hayat hikayelerini okuyup kendimi daha da kahrettim.
Etrafimda, Facebook'ta vs. hukumet yanlisi insanlarda var. Onlarin vicdansiz tepkilerine cok sinirlendim ve  bir insanin nasil boyle zalim olabilecegini anlayamadigimdan cok uzuldum.
Bir de yeni evi yenilemesi icin anlastigimiz tasararon firma her seyi yanlis, cok yavas ve kalitesiz is yaparak, buna ragmen utanmadan ekstra para talep ederek sinirlerimi iyiden iyiye yipratti.
Neticede is basa dustu. Kaderde mutfak kirmak fayans dosemekte varmis. O durum zaten canimi cikardi.

Tabi bunlara ek onun bildigi ama soylemedikleri de var. Mesela bir gun eve donerken yolda giderken otobanda minik bir tasin carpmasiyla arabamin on caminin tuzla buz olmasi, ve sigortanin $500'in altinda oldugu icin zarari karsilamamasi, isle alakali sinir bozucu bir dunya mevzu ve bu mevzulari daha  da sinir bozucu hale getiren insanlar, gelmek bilmeyen gocmenlik kagitlarina falan deginmiyorum bile. Zira onlar devede kulak.

Iste tum bunlar ve daha fazlasi nedeniyle artik hergun 1 gun 2, diger gun 4 km olmak uzere kosuyorum.
2. gunden itibaren normal uyumaya basladim.
Bacaklarim et kesti. Her yerim agriyor. Insanlarin egzersiz yapip kendilerini iyi hissettikleri o a$amaya gelemedim henuz ama o uykusuz gunlere geri donmekten korktugum icin birakmayi dusunmuyorum.

Aklinizda bulunsun sizde boyle garip seyler yasiyorsaniz. Bu garip seylerin bir adi var : travma sonrasi stres bozuklugu.
Asiri adrenalinden beyinde norotransmiter akimi zamanla bozulmaya basliyor.  O da bu ve bunun gibi baska pek cok seylere sebep olabiliyor.

Bundan kurtulmanin en kolay yoluda terleten fiziksel aktivite ve idrarla atildigi icin bol bol su icmek (her cesit cay yada soguk icecekler adrenalini atarken suyun yerine gecmiyor. Yani suyu su olarak icmek $art)

running

Bunlar da gecen sene New Balance'da rengini ve hafifligini begenip bir heves aldigim ko$u pabuclarimla fotografim (instagrama eklemistim).
Gordugunuz gibi hemen hemen hic kullanilmadi. Yep yeni piril piril duruyorlar.
Kismetse bu yaz eskitip yenisini aliciyim :)

Monday, July 8, 2013

Vitafusion Vitamin C

@ 6:40 PM 0 comments
Ayy nasil hastayim nasil hastayim!
Bu gidisle ben fazla yasamam :(
Bogazim felaket agriyor. Atesim var. Tenimin adeta acidigini hissediyorum. 
Her yerim dokuluyor. 

Yaz gunu hastalik cok zor. Battaniyenin altina girip yatma sansim bile yok :( 
Hava soguk degil, kendimi kimse cikamiyor zaten deyip avutayim. Sokaklar saglikli ve nese icinde insanlarla dolu.

Bir ben yalniz, hasta ve mutsuzum :(
Yazik bana!
vitafusion

Dun sevgilim eve donerken bana bir kac ilac almasini istedim. Bunlarin arasinda C vitamini de vardi. Normalde hasta olduktan sonra C vitamininin hastaligi gecirmek adina bir etkisi yoktur aslinda. Fakat ben ne zaman hastalansam bol miktarda su ve yuksek dozda C vitaminiyle kendime geliyorum. 

Yuksek doz almak istedigim icin ust uste cok sayida hap icmem gerekiyor. Haliyle bir muddet sonra midem bulaniyor. Her seferinde degisik form ve dozlari deneyip mide bulantisini en aza indirgemeye calisiyorum. En son Gummy vitamini denedim.

Tek kelimeyle harika!
Tadi portakala  benziyor. 
Jelibon gibi yumusak ve tatli
Kokusuz
Belki tek kusuru kalorisiz olmamasi. 
Her bir gummy 10 kalori




vitafusion
Sonucta bu kozmetik, giyim kusam yada seyahat degil. Bu bir ilac. Kullandigim ve memnun kaldigim bir ilac. Kime dokunur, kime allerji yapar bilmiyorum. Sonucta herkesin bunyesi farkli. 
Dolayisiyla bu posttan tavsiye ediyormusum anlamini cikarmanizi istemem. Sadece kullanip begendigimi soyluyorum. 

Sunday, July 7, 2013

Ilk yatili misafir maceramiz~

@ 11:13 PM 0 comments

Gecen hafta bize seygilisiyle birlikte kuzenim geldi. Buradan Colorado'ya gectiler ama 4-5 gun bizde kaldilar.
Kendimizde gezmeyi sevdigimiz icin onlari seve seve bol bol gezdirdik. Ikisinin de pestili cikti. :)
Yinede hoslarina gitti. Mutlu ayrildiklarini hissettim.

Onlara her $ey ilginc geldi.
Arada sirada gercekten ilginc olaylarda olmadi degil. Mesela, ucaktan indiler. Onlari almaya gittik, eve donerken yolda gegik gorduk. Bayadir gormuyordum. Sincaplar, tavsanlar falan neyse de gegik yani bu. Insanlarin yogun yasadigi yerlerde denk gelme ihtimali cok dusuktur normalde.

Onun disinda sokaklarda, yollarda dola$irken "Yahu biz niye bunlari yapamiyoruz? Ne guzel seyler bunlar... " falan gibi seyler demeleri hosuma gitti. 
Gercekten onyargisiz, yada az onyargiyla baktiklarini hissetmemi sagladi.

Robby'i coook sevdiler. Durup durup ayy ne kadar iyi, ne kadar dusunceli, ne kadar saygili,  vs. diyip duruyorlar. Ben onun o hallerine ali$tigim icin bana normal geliyor. Ayy ne var bunda normal bir adam iste modundayim. :)

Oturdugumuz mahalleyi cok sevdiler. Bende seviyorum. Hem mimarisi guzel hemde yuruyerek yasanilabilir bir mahalle.  Bu Amerika'da az bulunur bir ozelliktir. Genellikle pek cok mahallede her yere arabayla gitmek gerekir ve arabayla bile gidilebilir yerler sINIrlidir. Neyseki, bizim mahallede canimiz SIKILinca yuruyerek gidebilecegimiz cok sayida pastane, restorant, sinema, butik, ve degisik dekorasyon magazalari var.

Bir de evimizi cok sevdiler. Iste ona cok sasirdim. Cunku bizim evin hic bir ozelligi yok bence. O yuzden tasinirken her seyi atip, yenisini almayi dusunuyoruz. Tasinmadan derli toplu bir anini yakalayabilirsem fotografini cekip koymayi planliyorum.

Daha oncede dedigim gibi, suan her sey ilginc geldigi icin bol bol fotograf cektiler. Dolayisiyla fotograflar kuzenin objektifinden.

Chicagonun etrafindaki pek cok mahallede oldugu gibi bizim mahallemizinde topu var.  Uzerinde mahallenin adi yaziyor. Tabi bu fotografta yazi arkada kaldigi icin gozukmuyor.

La grange ball

Yurumeye devam ediyoruz top arkamizda kaldi.

Topun etrafinda kocaman bir cim saha, beyzbol antrenmani yapilan alan ve rocket ball diye bir oynu oynamak icin duvarlar var.

la grange

la grange

Hala nevigasyonu yada akilli telefonu olmayan 3-5 kisi varsa onlar icin yol, yon gosteren tabela 

la grange

Sandvicleri ve salatalari guzel, tatlilari ve kekleri adina yakismayacak kadar berbat, cogu zaman bayat olan corner bakery
la grange

la grange

la grange


Starbucks'in masa ve sandalyeleri

la grange

la grange

Eskiden SIK SIK gitsekte, bu aralar pek ugramadigimiz fast food'cu QBBQ'nun masa-sandalyeleri

La grange

Town'umuzun onlarca kilisesinden en eskisi

La grange

Saat kulesi

la grange

Ara sokaklardaki resimler

la grange

La grange

Bir ara sokak daha

la grange

la grange

Yol kenarindaki agaclar

La grange

Agaclarin dibine kadar beton dokmek yerine hem insanlarin uzerinden rahatca yuruyebilecegi hemde yagmur sulariyla beslenirken koklerinin de betonu kirmayacagi sekilde yapilmis metal tablalar.

la grange

instagram'dan takip edenlerin tahmin edecegi gibi town'umuzun arka sokaklari
Yesillikli yollar ve guzel evler

la grange

Bu $ey yangin icin. Yangin ciktiginda itfaiye gelip borularini buraya bagliyor ve suyu bu $eyden aliyor. 
Ve olur ha Amerika'ya gelirseniz sakin etrafina park etmeyin, aksi halde arabanizi cekerler.

la grange


Kucuk bir town olmasina ragmen SIK SIK durup bakindigimiz icin gezimiz uzun surdu. Haliyle yorulduk aciktik, yakinlardaki bir Meksika restoranina gittik. Ikiside cok begendi. Bizim damak zevkimize cok uygun buldular. Aksam yemekten sonra SIKILmasinlar, hemde Amerika'da sinema izlemis olasunlar degisik gelir belki diye sinemaya gittik. Great Gatsby'e ne zamandir gitmek isteyip,  gidememistim. Benim icin iyi oldu, begendim ama keske goruntu kaliteleri daha yuksek olan bir sinemada izleseydim. Mahalle sinemasi hafif kacti.

Bize iyi oldu ama zavalli cocuklar sinemada uyuyakalmislar. Hem jet lag hem 14 saat ucak yolculugu kolay degil.

la grange movie theatre

O kadar yorgunluktan sonra ertesi gun aksam 3'e kadar uyudular. Pek bir sey yapamadik. Etraftaki ali$-veri$ merkezlerine falan gittik.

Sonraki 2 gunu tamamen Chicago'ya ayirdik. 
Harika zaman gecirdik. En kisa zamanda yazmayi umuyorum. 
Bol Chicago manzarali postlar geliyor hazir olun! 

Friday, June 28, 2013

yagmurlu bir gundu~

@ 1:08 AM 0 comments
Tipki bugun gibi...

Aksam yemeginden sonra scooter'la disari cikalim, hem tatli bir seyler yeriz hem de biraz yurur kafa dagitiriz, belki sonra markete ugrar bir iki sey aliriz diye dusunduk.

Kosedeki pastanede tatlimizi yedik, yuruyusu es gecip kapanmadan yakalamak icin direk markete gittik.

Ciktigimizda bu manzarayla karsilastik

markette yagmura yakalandik

Yagmur yagiyor. Hem ne yagma, kliplerdeki gibi, sanirsin tepemizden fiskiyeyle su sIkIyorlar.
Hadi o neyse, esas tuhaf olan havanin sicak yagmur damlalarinin buz gibi olmasiydi.
Bir sure sonra doluya cevirdi zaten.
Yaz gunu hic dolu yagdigini gormemistim. Hep baharda olur sanirdim.

dolu tanesi

Bizde en azindan dolu gecinceye kadar beklemeye karar verdik.
Zira scooter, motorsiklet gibi araclari yagmurda kullanmak tehlikeli, heleki dolu da eminim cok daha tehlikelidir. Arabalar bile kayiyor. Minnak scooter'im nasil kaymasin.

rain

Dolu bitip, yagmurun azaldigi bir anda eve dogru donus yoluna ciktik.
Tabiki yolda yagmur hizini tekrar arttirdi.
Bizim kullandigimiz bazi yollar sular alinda kalmis, polis kapatmis. 
Yolumuzu degistirmek zorunda kaldik ama neyse sonucta sag salim eve vardik.

simsek

Eve girerken yagmur daha da hizlandi.
Simsekler cakti.
Ortalik gunduz gibi oldu.

laundry room

Bodrum katindan su sesleri duyduk.
Assagi inip baktik. Gercekten borulardan biri patlamis gurul gurul su geliyor ama yerdeki tahliye deligine gittigi icin neyseki su basmadi.

ben sevgili

Ikimizde boyle tepeden tirnaga, iliklerimize kadar islanmi$tik.
Bakip bakip halimize gulduk.
Siradan bir aksam yagmurla $enlendi.

Komik halimiz Vivian Greene'in sozlerini hatirlatti;
Life is not about waiting for storm to pass... It's about learning to dance in the rain!

Hayat, firtinann gecmesini beklemek degildir ki... Yagmurda dans etmeyi becerebilmektir!

Bu yazi yagmurda dans etmeyi becerebilenlere, en azindan bunu deneyenlere gelmis olsun :)




Follow me~

 

KaLinka Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review